Doğrudur, Türkiye'de "sınıf bilinci" yok.

Çünkü Marksizm'in öngördüğü anlamda sınıf yok, dolayısıyla sınıflar arası mücadele de yok!

Olması da gerekmiyor!

Ayrıca iyi ki de yok!

"Sınıf bilinçsiz" işçiler "İşçi Bayramı"nı 1 Mayıs günü Taksim'de yaşananlar gibi "Vandallığın zirvesinde" kutladıkları gibi, "sınıf bilinçli" işçiler o kolektif bilincin verdiği cesaretle kesin "postvandalizm"e dahi geçerlerdi.

Hemen kızmayın!

Tabii ki 1 Mayıs'ta Taksim'deki Vandallar ekmeğinin peşinde olan işçiler değildi. İşçilerin hakları üzerinden kendi Vandallıklarını meşrulaştırmaya çalışan, Marksizm'den ilham aldığını sanan bir avuç anarşistti onlar.
Onun için Türkiye'de işçi hareketlerini Marksizm'in kilit kavramı olan "sınıf bilinci" ile açıklamaya çalışmak da, işçilere "sınıf bilinci taşımıyorlar" diye yüklenmek de doğru değil.

Taksim'de işçiler hakları için yürürken, halay çekerken, sınıf bilinci ile hareket edenler sadece Vandallar'dı!

Sınıf bilinci olsaydı

Eğer işçilerimiz "sınıf bilinci" denilen "çatışmacı anlayış"la bilinçlenmiş olsaydı Taksim'de bir avuç anarşist yerine, cam çerçeve indiren, ellerinde çekiçlerle gördüğü her şeyi tahrip eden, yeşile bile suikastta bulunan on binlerce, yüz binlerce anarşist görecektik!

Marksizm'in kavramları her topluma uysa bile, Türkiye toplumuna uymaz. Bu yüzden Türkiye'de Marksistler marjinal bile değiller!

İşçilerden söz edildiğinde sözü hemen Marksistler alıyor. Çünkü "işçi sınıfı" diye toplumun diğer katmanlarından bağımsız, uzaydan gelmiş bir gruptan söz ederlerse, bunun arkasından "sınıf teorisi", onun da arkasından "ideoloji teorisi", sonunda da "tarih perspektifi"nden söz edecekler! Bu da sizin bütün değerlerinizin, inançlarınızın, tarihinizin Marksist felsefe ile açıklanması anlamına gelecek.

1 Mayıs'a CHP yasağı

Türkiye'de 1 Mayıs işçi bayramı denildiğinde hep işçilerin dışında, işçilere rağmen yaşanan acı ve kanlı olaylar akla gelmektedir.

1977 1 Mayıs'ı asla unutulacak gibi değildir. O zaman manzara şuydu:

İşçiler dışında bütün terör örgütleri bütün militanları ile Taksim'deydi. Taşıdıkları bayraklar, pankartlar hepsi Marksist felsefeden beslenen silahlı sol örgütlerin simgeleriydi.

İşte tam o sırada silahlar patladı ve 34 kişi vurularak ya da çıkan arbedede ezilerek öldü.

Peki kim ya da kimler ateş etti?

Türkiye'yi 12 Eylül'e kim taşımak istiyorsa onlar ateş ettiler!

1 Mayıs katliamının darbeye zemin hazırlamak için yapıldığı MİT tarafından Başbakan Demirel'e bildirilince başbakan Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun'u 1 Haziran 1997'de resen emekli etti. Ama yine de yaşanan olaylar 12 Eylül'ün önemli gerekçelerinden oldu!

Yeni Türkiye'de 1 Mayıs ilk defa 1923'te yasal işçi bayramı olarak ilan edildi. O yıllarda işçi hareketleri 70'li yıllardaki gibi de değildi ama hemen bir yıl sonra hükümet, yani CHP -aman Başbakan Erdoğan duymasın- 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı. 1 Mayıs 1925'teki Takrir-i Sükun Kanunu ile tümüyle yasaklandı. Ta ki 1935 yılına kadar. 1935'te işçi bayramına "Bahar ve Çiçek Bayramı" denildi ve o gün işçilere ücretsiz izin verildi!


(Bugün gazetesinden alınmıştır)