Sanki hafızam açıldı...


Manzarası için komşusunun 15’e yakın ağacını izinsiz kestirip yerine duvar ördüren, şarkı söyleyemeyen şarkıcı, jön bulamadığından bir türlü film veya dizi  çeviremeyen artist (?),  gezi parkındaki ağaçları korumak için şimdi de devlet babaya gitti.


*


Şöhret hastalığı böyle birşey işte...


15 gün gündeme gelemeyince kendini bir şekilde ortaya atıyorlar.


Onlar ‘reklamın iyisi kötüsü olmaz’ mantığıyla gündemden düşmeyip, ceplerini dolduran, zamanının maddi manevi en fakir ama bugünlerin en zenginleridir.


Bir ümitleri daha var; dünya televizyonlarında bir kaç dakika gösterilseler mutlu olacaklar.

Ama kötü haber; dünya televizyonu bu günler de kötü şovmenlere fazla yer vermiyor.

Daha çok taksim meydanında gecenin dördünde eğitimli, kültürlü gençleri ciddiye alıyor.

Dünya muhabirleri, direnişçi gençlerden hangisine mikrofonu uzatsa, hepsi kendini harika bir şekilde ifade ediyor hem de ana dili olmayan bir dille...

Sizlerse bildiğiniz tek dille bile kendinizi ifade etmekten noksansınız.

Sizin hiç bir cümlenizi biz anlamazken elin avrupalısına amerikalısına kim nasıl tercüme edecek hiç düşünmezmisiniz?


Hiç şüphe yok buluşma öncesi, egonuzun heyecanıyla uyuyamadınız, buluşma sonrası desen daha feci.


Eminim üç beş şakşakcı çalışanınız, eş dost içlerinden kıs kıs gülerken yüzünüze pohpohlayıp rahatlatmıştır da peki temsil ettiğini sandığın gençler ne olacak?


Hem yorgunlar hem yaralı, birde sizler için espri üretmekten iflahları kesildi be.


*


Meryl Streep, dünyaca ünlü "Mamma mia" müzikalinin filmi çevrildiğinde Abba’nın şarkılarını seslendirdi. Ama hiç kimse “ acaba Meryl Streep’ i kim seslendirdi, şarkıları onun yerine kim söyledi?" diye düşünmedi çünkü sanatçı olmak için önce kendi sesinle konuşacaksın, konuşamıyorsan da sanatçıyım diye ortalarda gezinmeyeceksin...
Bak işte halk sizin için acaba seslendirmenleri nerde diye düşünüyor.


*


Koskoca devlet baba bile ‘Polat Alemdar’ dizi kahramanından etkilenip görüşmeye çağırıyorsa ortalarda ‘Halil Ergenç ve Bergüzal Korel’ için dolanan rezil pankartlara niye şaşıralım.


*


Televizyoncu/yazar, 2010 yılında dünya sanatçısı Fazıl Say’la yaptığı röportajında hükümete yaranmak için akla karayı seçip konuşurken, kafası önünde mahçup delikanlı gibiydi.
Şimdi yazdığı üç beş satır gezi dostu yazısı ‘gençliğe hitabe’ gibi ortalarda dolanıyor.
Ama sen Fazıl Say'a ‘ Türkiye’yi ne zaman terkedeceksin’ diye sorarken niye şimdi Londra’ya taşındın? 

Sayın Cüneyt Özdemir yoksa biletleriniz mi karıştı?
Herkesin düşüncesi ve inandıklarına saygım sonsuz ama daha 2 sene dolmadan nasıl bu kadar değişebiliyorsunuz ?



*


Son bir şey daha;


Baylar bayanlar!  işiniz çok zor...
Karşınızda ki gençler, aldığı ücrete göre gazete ve televizyon kanalı değiştirecek tipler değiller...


Onlar ‘aman çoluğum çocuğum lüksünden geri kalmasın’ diye inanmadıkları bir partiye inanıyormuş gibi yapmazlar...

Onlar insanları Kürt, Alevi, Ermeni, Şii, Başı açık veya kapalı diye ayırmaz yeri geldiğinde pek güzel kollarlar...


Ama bunları hiç kimsenin dolduruşuyla değil kendi akıl ve zekasıyla yaparlar.


Bu gençlik çok farklı.

Para, pul şöhret umurlarında değil...


Onları ancak kıvrak bir zeka ve sağduyu ile ikna edebilirsiniz.


Yoksa saçla kılık kıyafetle liseli genç kız edasına bürünüp ‘ onuda kırmıyayım, bunuda kırmıyayım, laf kalabalığı yapıp beni yandaş sansınlar, Acun'da beni sevsin, sokaktaki gençte beni sevsin, işimize bakalım 50 yaşından sonra servetime servet katayım’ ı yemezler...
Bu iş ‘kurtlar vadisi gezide’ falanla olmaz, farkındamısınız bilmem ama şuan da gençler zaten kendi tarihi dizilerini çekmekle meşgul.


Saygı istiyorsanız, önce onları anlamayı ve sevmeyi deneyin.


Onlardan korkmayın, bu kadar kolay incitmeyin...

Onlar bu güzel vatanın ayrılmaz  bütünü, geleceği... 

Gönül rahatlığı ile yaşlanabilmemizin mutluluğu...

N’olur dışlamayın.
Onlar herşeyden önce dürüstler, en güzel yanı da ne biliyormusunuz?

Çok esprili ve eğlenceliler...