Aziz Yıldırım’ı kapsayan “şike soruşturması” başladığında, “Şunu yapmışlar, bunu yapmışlar... Erman’ı göndermek istemişler...” diye manşetlerden haber yazan Türk matbuatına bakıp acı acı gülümsemiştim...

Yeni mi öğrendiniz bu gerçekleri diye?..

“Erman Toroğlu Lig TV’den gönderildiğinde neredeydiniz peki?” diye sormuş ve eklemiştim:

“Türk medyası işine geldi mi görmedim, duymadım, bilmiyorum diyerek üç maymunu oyar... Bu konuda ustadır... Sonra işler ve güç dengeleri değişti mi hidayete erer ‘Vay anasına sayın seyirciler görüyor musunuz neler yapılmış’ diyerek ahlak dersi vermeye kalkar...”

***


Aziz Yıldırım’ın Erman Toroğlu’na diş bilediğini, bütün matbuat biliyordu...

Ne ki hiç ses çıkarmadı...

Ses çıkarmamak bir yana, bir sürüsü Erman Toroğlu’na iş de vermedi...

Bazıları Erman Toroğlu’nu göndermek için kulis yaptı...

Bütün bunları Türk medyası, Wimbledon tenis finalini izler gibi yerinden sakin bir şekilde izledi durdu...

Devran değişti, şike soruşturması başladı...

Dün yücelttiği davranışları tukaka etmeye, “Vay anasına sayın seyirciler” demeye başladı.

***


Şimdi bunları neden anlatıyorum...

Ahmet Çakar isimli FİFA kokartlı eski uluslararası hakemimiz, “Sami Çölgeçen’in Galatasaray-Manchester United maçının hakemi Röthlisberger’i bağladığına dair” bir iddia attı ortaya...

İddia öyle böyle değil, başlı başına bir skandal...

Sarıyer Mercan Restoran’da Sami Çölgeçen isimli arkadaş, Ahmet Çakar’a maçtan bir gece önce, yaptığı konuşmayı aktarıyor...

Ahmet Çakar “Kuran’a sevdiklerimiz üzerine el basarak bu itirafı yapalım” diyor...

Hıncal Uluç, Ahmet Çakar’ın iddialarının yaratacağı etkiyi boğmak için, şeytani bir zekayla ortaya atılıyor:

“Senin maçlardan para aldığını biliyorum Ahmet...”

***


Gazeteler, medya siteleri “Hıncal Uluç, Ahmet Çakar’a çaktı, Ahmet Çakar, Hıncal’a vurdu” diye suya sabuna dokunmayan Tommiks’vari manşetlerle çıkıyor...

Kimse arkadaş nedir bu olay, neyin nesi, kimin fesidir deyip araştırmaya bile tenezzül etmiyor.

Niye?..

Çünkü köşesinde etrafa gazetecilik dersi veren Hıncal Uluç başta olmak üzere, kimsenin bu olayı araştırmak gibi bir derdi yok...

Ne zaman savcılık soruşturma açar, güçlü merkezler olayı önemserler, o zaman bizim medya başlar “Görüyor musunuz bak neler yapmışlar?.. Mercan’da yemek yemişler... Sami Çölgeçen bağladım demiş...”

Siz hayatta en basit haberde bile hiçbir standardı olmayan, işine geldiği gibi olayları büyüten ve küçülten bu medyanın olduğu bir düzende, kamuoyunun aydınlatılma ve denetleme görevinin yapıldığına inanır mısınız?..

***


Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin...

Aylardır Fenerbahçe taraftarını suçluyoruz...

“Bu kadar telefon tapesi, bu kadar konuşma var, hala inanmıyorlar mı şikenin olmadığına” diye...

Fenerbahçe taraftarı neye tepki duyuyor biliyor musunuz?..

“Bu iş diğerleri dururken niye sadece bizim başımıza patladı?..” sorusuna bulamadığı cevaba isyan ediyor...

Fenerbahçe taraftarı aptal değil...

Okuduğunu anlama özürlü hiç değil...

Ne ki Fenerbahçe taraftarı için için kendine şu soruyu soruyor:

“Bu sene biz şampiyonluk mücadelesi vermeseydik ne olacaktı peki?..”

Medyanın güce tapan, hiçbir standardı olmayan, haberi haber olarak değil, işine gelen ve gelmeyen olarak değerlendiren bu ikiyüzlü düzeninin yarattığı toplum, ortaya çıkan bu stardartsız toplumdur işte...

Yetkililerden biri “Bunlar haber için her şeyi yaparlar” anlamında sözler söylemiş...

Keşke gerçek haber için her şeyi yapsaydı yapabilseydi medya...

Manipülasyon yapmak, daha karlı...

Üstelik habercilik gibi ucuz iş değil...

Pahalı adamdan sayıyorlar seni, matah bir şey zannediyorlar...

*****


ARAŞTIRMA YAPILACAK İDDİAYI BOĞMA TAKTİĞİ...

Türk medyasının önemli ve etkin bir kesimi, “habercilikle uğraşmaz, haberleri ve gündemi kontrol etmekle uğraşır...”

Gelen bir haberi “sadece haber olarak değerlendirme” dönemi tamamen mazide kalmış, eski ve temiz gazetecilere has bir özelliktir...

Haber artık, “Bunu kime karşı nasıl kullanabilirim?..” ya da “Bunu nasıl saklayabilirim?..” biçimine dönüşmüştür birçok etkin gazeteci için...

***


Eskiden iyi gazeteci, etkin gazeteci olmanın yolu, büyük haberler patlatmaktan, önemli ifşaatlara imza attırmaktan geçerdi...

Amerikan Başkanı Johnson’un İsmet İnönü’ye verdiği Kıbrıs ültimatomuyla ilgili Johnson Mektubu, haberi çıkartan gazetecisine, büyük bir şöhret ve para kazandırmıştı...

Cüneyt Arcayürek, bu haberden sonra Türkiye çapında flaş bir gazeteci oldu...

Şimdi büyük gazeteci sayılmanın yolu, “laf ebeliğinden, manipülasyondan, kime nasıl çaktı” gibi fikriyatsız kör döğüşlerinden geçmekte...

En kötüsü de şu...

Artık gazetecilerin bizzat kendileri “haber”i küçümser oldular...

Haber denilen şeyi, muhatapları küçümser ya da kötülerlerdi...

Buna alışmıştık...

Şimdi anlı şanlı gazeteciler, “haber” için uğraşmayı, didinmeyi, ter dökmeyi meziyetten saymaz oldular...

Ahkam keserek para kazanmak, bu arada iki üç yere düzgün selamlar göndermek yeterli çünkü, şöhretli ve bol paralı gazeteci olabilmek için...

(Önemli not: Diğer iki yazı adı üstünde Hıncal Abi’yle ilgili... Ne ki bu son yazının Hıncal Abi’yle ilgisi yok... Onu çağrıştırmasın lütfen... Kimi çağrıştırsın diyorsanız...

O size kalmış... Kendinizi özgür bırakın... Çevrede cebi para dolu, habercilikten yoksun, bir sürü gazeteci sureti var...)

*****


AHMET GÜVENER DE Mİ GALATASARAY DÜŞMANI HINCAL ABİ?..

Dün sadece Sabah gazetesinde iç sayfadan koskoca MHK eski Başkanı Ahmet Güvener’in sözleri vardı...

“Sami bu olayı bana, defalarca anlattı...” diyor Ahmet Güvener...

“Sami bu olayı bana ve birçok insana anlattı... Kurt Röthlisberger’i parayla bağladığını söyledi...

Bana ne zaman bu konuyu açmaya kalksa ‘Daha fazla konuşma ben MHK Başkanı’yım...

Türkiye’deki hakemlerin başındayım...

Böyle şeylerden çok rahatsız oluyorum...’ derdim...

Ancak ‘Röthlisberger’i parayla bağladım’ dediğini defalarca duydum...

Yapıp yapmadığını bilmem...

Ancak anlattığına şahidim...”

***


Kim söylüyor bu sözleri?..

MHK eski Başkanı Ahmet Güvener söylüyor...

Kim MHK eski Başkanı Ahmet Güvener?..

Aktif başkanlık görevini yaparken, kimselere yaranmadan açıkça, dürüstçe ortaya çıkıp, “Ben yalan söylemem... Şeffaf adamım... Galatasaraylıyım... Ancak Galatasaraylı olmam MHK Başkanlığı’nda taraf olmam anlamına gelmez...” deme cesaretini göseteren adam...

Ahmet Güvener bu sözü söyledi diye MHK Başkanı’yken ne geldi başına?..

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Şen, “Galatasaraylı olduğunu açıkça beyan eden Ahmet Güvener MHK Başkanlığı’ndan acil olarak alınmalıdır...” diye kampanyalar düzenledi...

Ali Şen’in kampanyası o kadar etkili oldu ki, Galatasaraylı olduğunu açıklayan Ahmet Güvener, MHK Başkanlığı’ndan istifa etmek zorunda kaldı...

***


Bugün Ahmet Çakar’ın “maçlardan para aldığını söyleyen Hıncal Uluç” o günlerde ne yapıyordu peki?..

“Ahmet Güvener dürüstçe Galatasaraylı olduğunu açıkladı... Bu tavır, yalancı değil, sahici, doğru ve dürüst bir tavırdır... Bu kişinin MHK Başkanlığı’ndan alınması istemek futbolu katletmektir” diyordu...

İşte o Ahmet Güvener dostu olan Ahmet Çakar’ı yalnız bırakmayarak, bizzat duyduğu olayın tanığı olarak ortaya çıktı, “Evet Sami bu sözleri defalarca söyledi...” dedi...

Bunu söyleyen adam dönemin Merkez Hakem Kurulu Başkanı...

Üstelik Galatasaraylı olduğunu açıklayan başkanı...

Üstelik bunu açıkladığı için Ali Şen’in kampanyasıyla görevden ayrılmak zorunda kalan MHK Başkanı...

Çok merak ediyorum...

Şimdi Ahmet Güvener’in mi para aldığını söyleyeceksin Hıncal Abi?..

Ey kalem geldiysen tahtaya üç kere vur!..