Salgının ortaya çıkmasından ve kısıtlamaların başlamasından tam iki yıl sonra bugün, İngiltere Hükümeti Covid Salgını kaynaklı tüm kısıtlama, test zorunluluğu, evde istirahat mecburiyeti gibi her türlü yükümlüğü kaldırdı. Hükümet artık ‘karışmıyorum, hastalığı yaymama sorumluluğunu kişelere bırakıyorum’ dedi.

Sadece hava şartlarından değil politik, iktisadi değişikliklerden de ziyadesiyle etkilenen turizm sektörü canlanacak mı bu yıl? Gönül rahatlığı ile tatile çıkabilecek miyiz? Bir de tabi turizm sektöründe çalışanlar ekonomik olarak rahatlayacak mı?

Londra’ya seferler başladı bile.

Özellikle Londra’nın ama genel olarak Birleşik Krallık’ın 2022 yılındaki turizm atakları, planları, programları öyle bir meyvesini verdi ki herkes biraz şaşkın ama mutlu ve umutlu.

Ne oldu? Nasıl oldu?

Aşılama iznini en erken çıkaran ülke kısıtlamaları da en erken kaldıran ülke oldu. Sembolik anlamı kıymetli bugünün…tabi bir de her olaydan ilk önce etkilenen hizmet sektörü için şahane bir haber. Ben de turizmin kaybettiği ivmeyi geri kazanmak için ne yapıldığına bakmak istedim, çıkarılacak dersler olmalı diye düşündüm.

Dünyanın en çok ziyaretçi çeken şehrilerindendir Londra, ilk üçten biridir. İKİ şehirli TEK şehirdir. Dünyanın en çok havaalanına sahip şehridir ayrıca. Tam 6 tane. Kısıtlamaların kalkmasıyla Londra Belediyesi’nin reklam ve tanıtım yatırımı öyle bir sonuç verdi ki rezervasyonlar daha Şubat ayı ikinci haftasındaki yarı yıl tatilinde birden bire arttı, bu tatilde toplam 7743 uçak indi.

Her ne kadar herkes şaşırmış görünse de beklenen bir neticeydi bu. Bahar, Paskalya Bayramı ve yaz aylarında ama özellikle tahta çıkışın 70. yıl kutlamalarının yapılacağı Haziran ayındaki rezervasyonlar öylesine arttı ki 2019 yılı rezervasyon rakamlarının yüzde 13 önünde şu anda. Bir kaç ay sonra gerçekleşenler ise şaşırtıcı bir veri olacak herkes için.

Mart ayından itibaren günlerin de uzamasıyla bazı yerlerde doluluk yüzde 100 ve bu rezervasyonlar, daha çok para bırakan, çocuksuz gezginler tarafından gerçekleştirilmiş. Hala rezervasyon yapmayan tur şirketlerinin seyahat, konaklama ve ulaşım konusunda sorun yaşayacakları veya hizmeti pahalıya alacakları tahmin ediliyor.

Yani, Londra geri geldi ve bunalan seyahat severlerin dünya çapında bir numaralı tercihi olmayı başardı. Ama bunun tamamını kraliyet ile ilintili kutlamaların etkisi olarak algılamamak gerekir. 2021 yılından beri yapılan planlar, genel ve belediye bütçesinden şehrin kalkındırılmasına ayrılan pay en önemli faktör. Bakın ne kadar yatırım yapıldı ve karşılığı ne kadar;

2021 Bahar aylarında başlanan ‘Let’s do London’ kampanyası için harcanan 6 Milyon Sterlin’e ek olarak 3 milyon Sterlin’in daha iç turizm, kültürel aktiviteler ve spor faaliyetleri için harcanmasına karar verildi. Dış turizmi artırmak ve yabancı ziyaretçi çekmek için oluşturulan pazarlama kampanyası için ek 7 milyon Sterlin daha harcanacak. Çünkü 2022 yılının Şubat ayı itibariyle şimdiye kadar yapılan harcamalar 70 milyon Sterlin gelir sağladı bile. Yani harcanan her 1 Sterlin karşılığı kazanılan 18 Sterlin.

Her 12 işten birinin turizm ve ağırlama alanında olduğu düşünülünce ciddi bir rakam ve etki ortaya çıkıyor olmalı.

Harcamalardan Londra ve Londralılar uzun vadede kazanacak tabi, daha istikrarlı büyüyen bir şehir, daha çağdaş bir ulaşım sistemi, daha temiz bir hava, daha çereci ve güvenli bir şehir.

Ama yine de hizmet sektörünün hala daha kırılgan olduğu, ekonomik istikrar paketi için de hayati öneme sahip olduğu düşünülüyor.

Neticede bunu Türkiye ve İstanbul’a, talebi ve potansiyelini değerlendirmek için ne yapıldığına, yapılması gerektiğine getirebiliriz elbette.

Mesela ‘Lale Festivali iki yıl sonra tüm renkleriyle’…veya ‘Kapadokya Balon Festivali özlemi’ gibi sloganlarla Türkiye’nin reklamı yapılabilir ve turizmden alacağı payın artırılması hedeflenebilir mi?

Londra için yapılan çalışmaları, eleştirileri, ulaşılan rakamları okurken hepimizin aklına İstanbul geliyor değil mi? Neler yapıldı ve daha neler yapılabilir? Turizm, sosyal ve kültürel yaşamın önemli bir parçası olarak nasıl da önemli!

İngiltere Hükümeti’nin ve Londra Belediyesi’nin yaptığı gibi sanatçıları devreye sokmak ne kadar da mühim esasen. Hem de en çok sevilen, en beğenilen, en güzel dansları yapan, dünya sahnelerinde boy gösteren sanatçıları ön plana çıkarılarak bu pastadan pay alınmaya çalışıldığına göre aynı veya benzer bir şey denenemez mi?

Ancak, hangi yöntem seçilirse seçilsin başarının ve ülke/şehir tanıtımının uzun dönemli planlama ile başarınının olabileceği de gösterdi yapılan yatırımlar.