Türkiye'de gazeteci olmak bazı kesimlerce 'kutsal' sayılıyor. Casusluk yaparken gözaltına alınsan bile, ortalığı 'basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü yasaklanıyor' diye ayağa kaldırıp yırtmak mümkün.


Bunun mümkün olduğunu Anayasa Mahkemesi'nin aldığı son kararla bir kez daha öğrendik.


AYM'nin, kendini yetkili mahkeme yerine koyarak Cumhuriyet gazetesinin yaptığı işi "Habercilik" ve "Basın özgürlüğü" olarak görmesi ve bu doğrultuda karar alması şu anlama geliyor:


"Ey gazeteciler, bundan sonra rahatlıkla casusluk yapabilir, adam öldürebilir, gasp yapabilirsiniz(!) Nihayetinde suçüstü yakalansanız bile "Basın özgürlüğü" diyerek, olaydan yırtmanız garanti!"


Can Dündar, kendine işi pas edenlere o kadar güveniyordu ki, savcının bile tırlarda ne olduğunu belirtmemesine karşın rahatça, "MİT'in IŞİD'e bomba ve eleman taşıdığını belgeledik, suçlu ilan edildik" diye twit atmıştı.

***

Cumhuriyet'in yayınlamasından yaklaşık bir yıl önce Aydınlık Gazetesi zaten MİT TIR'ları haberini yayınlamıştı. Bundan 1 yıl sonra, uluslararası alanda "Türkiye DAİŞ'i destekliyor" iftirası için tekrar bu casusluk faaliyetin ihtiyaç olduğu için haber tekrar yayınlandı.


FETÖ, PKK ve Gezicilerin "Belki yurtdışında Türkiye'yi terör destekçisi gösterirsek Erdoğan'dan böyle kurtulabiliriz" düşüncesine çanak yapılan Cumhuriyet Gazetesi, Can Dündar'ın haber kılıflı operasyonu ile tekrar bu iftirayı gündeme getirdi.


Aynı Can Dündar, Gezi rezaleti esnasında devletin "katliam hazırlığı" yaptığını, kendi oğlunun kayıp olduğunu, çocukların annelerinin kucağından zorla alınıp bilinmeyen yere götürüldüğünü yazmıştı.

Cumhuriyet'in tepesine oturtulduğu gibi de PKK'yı, 'Kandil'de izmaritleri bile yere atmayan çevreci bir örgüt' gibi lanse etmeye kalkışmıştı.

***

Özellikle sosyal medyada, Can Dündar'ın yaptığının "gazetecilik" olduğunu, çünkü fotoğrafları sızdıranın değil, yayınlayanın Can Dündar olduğu vurgulanıyor.

Halbuki Wikileaks olayında da Manning isimli bir ABD askerinin sızdırdığı belgeleri, Jullian Assange 'yayınlayan' kişiydi.

ABD'nin "casus" diyerek peşinde olduğu Jullian Assange'yi hatırlayalım. Londra'daki Ekvator elçiliğinden başını çıkaramayan Assange da kendisine sızdırılan gizli belgeleri yayınladığı için tüm dünya kamuoyu tarafından "casus" olarak kabul ediliyor.

GAZİANTEP'İN YENİ KÜLTÜR MERKEZİ

Bunca gündem arasında hafta sonu Gaziantep'te harika bir kültürel hizmet gerçekleşti. Gaziantep Ünİversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun'un üstün gayretleriyle kente muhteşem bir kongre sanat merkezi daha kazandırıldı; Mavera Kültür Merkezi.

Türkiye'nin en iyi sahne salonuna sahip Mavera Kültür Merkezi, sahne salonları konusunda deneyimli öğretim görevlisi Fahri Çelik koordinatörlüğünde tasarlanmış. Muhteşem mimarisi ve 8 parçadan oluşan sahnesi ve 1200 kişilik salonuyla büyük showları ve operaları gerçekleştirilebilecek merkez, sadece Gaziantepliler için değil tüm Türkiye için tasarlanmış.


Dünya'nın birçok ülkesinde gerçekleştirdiği gösterilerle Anadolu Kültürü'nü tanıtımına başarılı katkılar sunan Anadolu Ateşi Dans Topluluğu da açılışta 'Troya' adlı gösterisini sundu. Rektör Yavuz Coşkun'a tebrikler. Yavuz Coşkun Hoca gibi ufku geniş rektörlere ihtiyacı var bu ülkenin.

(Aktüel'den)