Sevgili okurlar, her hafta sürekli değişen gündemlerle boğuşuyoruz ama hiç değişmeyen bir gündemimiz var. O da Başbakan’ın her fırsatta 1950’ye kadar olan CHP dönemini eleştirmesi, oradan bugünkü CHP’yi vurma çabası. Bunda çok başarılı.

Asıl amaç başka

Tabii Başbakan’ın asıl amacı CHP’yi geçmişiyle vurmak gibi görünse de, dolaylı yoldan söylenmek ve gerçekte yapılmak istenen Atatürk ilke ve devrimleriyle bir hesaplaşmaya girmek ve yakın tarih cahili halkın önemli bölümünü bu yönde etkilemek.

CHP çanak tutuyor

Açıkçası CHP oyunu görse de, siyasi yetersizlikten ötürü Erdoğan’ın tuzağına her seferinde düşüyor ve her cevap yetiştirme çabasında Atatürk ve Cumhuriyet değerleri biraz daha erozyona uğradığı gibi genç neslin dimağı paramparça ediliyor.

Olumsuzluklar devrimlere

CHP’nin basiretsizliğinden yararlanan Erdoğan yakın geçmişimizi ve Cumhuriyet dönemini canının istediği gibi çarpıtıyor. Bugünkü CHP ile Cumhuriyet’in kurucusu CHP’yi eş tutarak bütün olumsuzlukları devrimlere yüklemeyi başarıyor.

Tarihi bilmek-anlamak

Cumhuriyet’in kuruluşundan 1946’ya kadar geçen dönem “Tek parti” dönemidir. Atatürk ilk yıllarda başka partilerin kurulmasını istemişse de henüz demokrasi kültürü olmayan yeni Türkiye’de bu tutmamış ve bazı başka olumsuzlular ortaya çıkmıştır.

CHP eşittir devlet

Bu nedenle 1946’ya kadar geçen dönemde faaliyet gösteren CHP aynı zamanda devletin de ta kendisidir. Adı partidir ama, asıl görevi yeni devleti korumak, kollamak ve devrimlerin sağlıklı biçimde hayata geçirilmesini sağlamaktır.

Herkes CHP’deydi

1946’ya kadar CHP devleti temsil eden parti olarak Türkiye’deki bütün fikirleri ve akımları içinde barındırıyordu. Çok partili hayata geçildiğinde ortaya çıkan siyasi kadrolar gökten inmediler, CHP’nin içinden çıktılar. Bu gerçeği bilmek zorundayız.

Atatürk’ün partisi

CHP sık sık “Biz Atatürk’ün kurduğu partiyiz” sloganına sarılıyor. Çok yanlış. Çünkü demokratik açıdan Erdoğan’ın AKP’si de Atatürk’ün kurduğu partidir. Çünkü onun yarattığı demokrasi yolundan geçerek kurulmuş ve iktidar olmuştur.

İşlev 1946’da bitti

Geçmişi, bugünden bakarak eleştirmek kolay. Ancak şu noktayı söylemek istiyorum. Atatürk’ün kurduğu CHP 1946’da çok partili hayatla birlikte işlevini bitirmiş, ömrünü tamamlamıştır. Keşke o günün siyasi önderleri CHP’yi o gün kapatabilselerdi.

Fikirler açılmalıydı

1946’ya kadar devletin kendisi olan CHP, içinden çok çeşitli fikir akımlarını savunan partiler yarattı. CHP aynen kalarak ister istemez yine devleti temsil eden parti kimliğini korudu. CHP’de kalanlar ister istemez kendilerini devlet gibi görmeye devam etti.

Kimliksiz kaldı

Oysa artık devleti temsil etmeyen CHP kimliksiz hâle gelmişti. 1950’de iktidara gelen DP kapitalizmin temsilcisiydi, CHP kapitalizme alternatif bir politika geliştiremedi... Bu da partiyi giderek daha dar, statükocu, kimliği belirsiz bir yola soktu.

Fırsat yine kaçıyor

CHP kendini feshedip yeniden kurulma fırsatını İsmet İnönü’nün başkanlığında 1960’lı yılların sonunda tekrar yakaladı. O güne kadar tek parti anlayışını sürdüren CHP ilk kez farklı bir kimlik kazandı. İnönü CHP’nin “soldaki” bir parti olduğunu açıkladı.

Sola göz açtırılmadı

Komünizm Atatürk döneminden beri itibar edilmeyen bir ideolojiydi. Bu nedenle tek parti döneminde sol ve sosyalist fikirlere göz açtırılmamış, pek çok aydın komünist olduğu gerekçesiyle takibata uğramış, hapislere atılmış, işkenceden geçirilmişti.

DP’nin din sömürüsü

Atatürk döneminde başlanan “aydınlanma çağı” ne yazık ki daha yolun ortasındayken darbeler yemişti. Çok partili hayata geçtikten sonra ise aydınlanma tamamen terk edildi ve DP iktidarı din sömürüsü yaparak oy avcılığına çıktı. Dönüm noktası budur.

Sol demek komünizm demek

DP iktidarı Amerika’da McCarthy dönemine denk gelir. Senatör McCarthy ülkesinde komünist avına çıkmıştı. Kapitalizmin en büyük düşmanı komünizmdi. Her türlü sol fikir de komünizmle eşdeğerdi. DP komünizm düşmanlığını Amerika’dan aynen kopya etti.

Allahsız komünistler

Aydınlanma hareketi akamete uğradığı için halkın önemli bir bölümü yeni akımları özellikle sol fikirleri fazla bilmiyordu. Bu nedenle Türkiye’de “komünizmle mücadele” daha çok din üzerinden yapıldı. Komünistler ‘Allahsız’dı. Sol, bir tabu haline geldi.

1961 Anayasası

Darbe diye çok eleştirsek de, 27 Mayıs Anayasası, fikir özgürlüğü açısından o dönem tüm Avrupa ülkelerini bile geri bırakacak kadar ileriydi. Bu anayasa sayesinde Türkiye’de yeniden bir aydınlanma hareketi başladı, sol fikirler de öğrenildi.

Tabu yıkılıyor

1961 Anayasası’nın sağladığı özgürlük ortamında sol fikirler gelişirken sosyalist olduğunu açıkça beyan eden Türkiye İşçi Partisi 14 milletvekiliyle Meclis’e girmeyi başardı. Ülkedeki sol tabusu yıkılmıştı. Sol, özellikle öğrenciler arasında çığ gibi büyüyordu.

Öğrenciler ve sol

Sol ideoloji emeği ve işçiyi esas alır. Öğrenci gençlik ise yardımcı unsurdur. Ancak pek çok ülkede olduğu gibi sol ideoloji, eğitim düzeyi işçiden yüksek olan öğrenci kesiminde daha fazla yaşam alanı buldu. Öğrenciler işçileri örgütlemeye çalıştı.

İşçiler harekete geçiyor

60’lı yıllar öğrenci hareketleriyle birlikte giderek daha paralel hareket etmeye başlayan işçi eylemleri ile geçti. Tarımdan sanayiye, kapitalizmin emrine geçen işçi sınıfı ilk kez sınıf bilinciyle hareket etmeye başladı. Halk yeni bir kavramla “emek”le tanıştı.

İnönü’nün cesareti

İşte bu aşamada CHP’nin kimliksizliğine son vermek isteyen CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP’nin “soldaki” bir parti olduğunu açıkladı. Bu, parti içinde çok büyük bir tartışmaya neden oldu. CHP kurmaylarının çoğu sola sıcak bakmıyordu.

Yine aynı hata

“Soldaki CHP” partide bölünmeye neden oldu. İşte İnönü bana göre tarihi bir fırsatı o anda kullanabilirdi. CHP’yi kapatabilir ve yepyeni anlayışla yeni bir parti kurabilirdi. Solda, dünya gerçeklerine duyarlı, gerçek anlamda bir alternatif parti yaratılabilirdi.

Gelelim bugüne

Tekrar bugüne dönelim. Erdoğan ısrarla eski CHP’yi eleştirerek bugünkü CHP ile bağlantı kurmaya çalışıyor. CHP yönetimi de hâlâ ısrarla “Atatürk’ün partisiyiz” diyor. Şunu görmüyor; “Bu ülkede Atatürk’ün partisine oy verenler sadece yüzde 26 mı?”

Bunu görmeliyiz

CHP’nin Atatürkçü bir parti olması farklıdır, CHP’yi hâlâ Atatürk’ün partisi olarak görmek farklı. CHP Atatürk’ün partisi değildir, CHP Türkiye’nin demokratikleşmesi, gelişmesi için kurulmuştu. Rakipsizdi. 1946’da bu bitti.

Atatürk’e de haksızlık

Halktan sadece yüzde 26 oy alan partiye hâlâ Atatürk’ün partisi demek bir anlamda Atatürk’ü sevenlerin de o kadar olduğunu kabullenmektir ki, bu Atatürk’e haksızlıktır. Atatürk bu ülkenin kurucusudur. Onun devrimlerini korumaktır görevimiz.

CHP’ye düşen

Bazı yazı ve konuşmalarımda CHP’nin kapatılması ve yerine yepyeni bir anlayışla, yine Atatürkçü, devrimci, Cumhuriyet’e bağlı bir parti kurulması gerektiğini söylüyorum. CHP artık belki kendini feshedemez ama Erdoğan’ın tuzağına da daha fazla düşmemelidir.

Hepinize iyi haftalar dilerim.