CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün Meclis'te cemevi talebine Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in verdiği olumsuz cevap yanlış mecralarda tartışılıyor. Sayın Çiçek'in Diyanet'i referans alan yaklaşımı kanımca isabetli olmamıştır. Demokratik ve laik bir devletin dini fetvalarla vatandaşlarını tanımlamaya kalkışmayacağı apaçık bilinen bir gerçekliktir. Bu açıdan Meclis Başkanının eleştirilmesi ne kadar yerindeyse, Alevi vatandaşların cemevlerine ve cem ibadetlerine karşıymış gibi kendisine dair çizilen bir portrenin de bir o kadar haksızlık içerdiğini söylemeliyim.

Çiçek'in anayasal engele dikkat çeken yaklaşımı nedense hiç tartışılmadı, asıl sorun orada bence. Hadi daha açık söyleyeyim, Anayasanın inkılap kanunlarına atıf yapan 174. maddesi var olduğu sürece aslında sadece Meclis'te değil, başka alanlarda da cemevleri ihdas etmek mümkün değildir. Tartışmayı yanlış mecralara taşıyarak Alevicilik-Sünnicilik ekseninde düşmanlıklar yaratmanın manası yok.

Lafı hiç bükmeden dosdoğru söylüyorum işte: Hem cemevi istemek, hem de inkılap kanunlarından yana olduğunu söylemek çelişkinin dikalasıdır. CHP bu konuda artık netleşmelidir. CHP'nin bizatihi kendisi 174. maddenin atıfta bulunduğu başta "Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması" olmak üzere "Şapka İktisası Hakkında Kanun" gibi hem demokrasiyle ve laiklikle bağdaşmayan, hem de artık miadını çoktan doldurmuş kanunların kaldırılması gerektiğine inanıp inanmadığını çıkıp açıklamalıdır. Aksi takdirde cemevleri üzerinden yapılan tartışmanın samimiyetten ve ilkesellikten yoksun olduğu sonucu ortaya çıkar.

***

Anayasanın 174. maddesi bakınız ne diyor:

"Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, Anayasanın halkoyu kabul ettiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz."

174. maddenin atıfta bulunduğu inkılap kanunlarından biri 30 Teşrinisani 1341 tarihli ve 677 sayılı "Tekke ve Zaviyelerle ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun"dur.

İşte o kanunun ilgili bölümlerini aynen aktarıyorum:

"Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle, gerek mülk olarak Şeyhlerin tasarrufu altında, gerek diğer suretlerle tesis edilmiş bulunan bilumum tekkeler ve zaviyeler, sahiplerinin diğer şekilde temellük ve tasarruf hakları baki kalmak üzere kamilen kapatılmışlardır.(...)

Bilumum tarikatlarla, Şeyhlik, Dervişlik, Müritlik, Dedelik, Babalık, Emirlik, Naiplik, Halifelik, büyücülük, üfürükçülük, falcılık ve gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle, bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iksası (elbise giyilmesi) memnudur(yasaktır).

Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Selatine (Padişaha) ait veya bir tarikata ve yahut cerri menfaata (çıkarcılığa) müstenit olanlarla, bilumum sair türbeler mesdut (kapatılmış) ve türbedarlıklar mülgadır. Kapatılmış olan tekke ve zaviyeleri ve türbeleri açanlar veya bunları yeniden ihdas edenler veya tarikat ayini icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler..."

Sonraki ifadeler verilecek cezalarla ilgili...

Şimdi soruyorum: Meclis Başkanı Anayasanın 174. maddesi ve atıfta bulunduğu bu inkılap kanunu varken nasıl bir uygulama içine girebilir?

Dedelik atfıyla Alevilerin dini ibadet ve ritüelleri de haliyle yasak kapsamına alınmış olmaktadır. Hacı Bektaşı Veli gibi Alevi ulularının dergahlarının da tıpkı bu kapsamda olması gibi.

Kanunen yasak olmasına rağmen toplumsal hayatın içinde bu kurumların hepsi var mı? Demek ki hayatın gerçekliği ve demokrasi bilinci bu yasakları fiilen hükümsüz kılmış. Ama hala kağıt üstünde duruyor kanunlar. Niye mi? Vakti zamanı geldiğinde kullanılsın diye. Anayasa Mahkemesi'nin üniversitelerde türban yasağını öngören malum kararı, Anayasanın bu 174. maddesine dayandırılmıyor muydu?

Kağıt üstünde var olup günümüzde hayatiyetini kaybeden inkılap kanunlarından biri de "Şapka İktisası Hakkında Kanun"dur. "Bey, Paşa" gibi unvanların yasaklanmasına dair kanun çok mu farklı sanki? Ya bazı kisvelerin giyilmesini yasaklayan kanuna ne demeli? Günümüz demokrasi anlayışına sığdıran varsa beri gelsin!

İşte örnek olsun diye "Şapka İktisası Hakkında Kanunu"nu aktarıyorum:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları (milletvekilleri) ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının umumi serpuşu şapka olup münafi bir itiyadın (aykırı bir davranışın) devamını hükümet men eder."

Allah aşkına hangimiz şapka giyiyoruz? Hem şapka giymeyi zorunlu kılan bir yasa, demokratik olabilir mi hiç?

CHP hala bu kanunların değişmemesi gerektiğine inanıyorsa Aygün'e tavsiyem odur ki Cemil Çiçek'in şahsında AK Parti'yle hesaplaşmadan önce CHP zihniyetiyle hesaplaşsın... Hala o sorun üreten anlayışı inkılapçılık olarak savunan CHP zihniyetiyle hesaplaşsın ki ilkesel bir demokrat olduğuna inanalım...

İlginçtir, Aygün, Meclis'te cemevi isterken nedense üniversitelerde veya başka alanlarda mescit açılmasına karşı çıkıyor. Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge" programında sergilediği bu tavır, hangi demokratlıkla bağdaşır acaba?

Merak ediyorum, Aygün gibi CHP'li vekiller Meclis'te bir tarikata veya dergaha mensup milletvekilleri zikir ve ibadet ayinlerini yapabilecekleri bir mekan talebinde bulunurlarsa acaba ne derler?

Aygün'e tavsiyem: Bir siyasetçi olarak Alevilik-Sünnilik tartışması yapmak yerine, yüreği yetiyorsa asıl sorun alanı olan o inkılap kanununu kaldıracak bir yasa teklifi hazırlayıp Meclis'e sunsun da görelim, kim samimiymiş kim değilmiş! Hem kendi partisinden nasıl bir tepki alacağını da bu vesileyle herkes görmüş olur.

***

Ben neyi mi savunuyorum?

Herkes için katıksız özgürlüğü.

Cemevleri de olmalı, tekke, zaviye ve dergahlar da...

Herkes dilediği kisveyi giyebilmeli...

Din, mezhep, yaşam tarzı, giyim-kuşam ve ideoloji dayatan her türlü devlet anlayışına karşıyım.

(yeni Şafak'tan alınmıştır)