Hayatta en zor işlerden birisi anlamak istemeyenlere bir şeyler anlatmaya çalışmaktır.

Deveye hendeği atlatırsınız ama anlamak istemeyen birisine kendi doğru bildiklerini bile anlatamazsınız.

Hatta zamanla iş o noktaya gelir ki muhatabınız "Sen Allah bir desen inanmam" diyerek şirke girmeyi sizi anlamamaya tercih edebilir.

Şimdi bir kere daha ne demek istediğimi bütün iyi niyetimle yeniden anlatacağım.

Tablo şu:
10 yıllık hükümetimiz üçüncü iktidar döneminin ortalarına geldi.

Milletvekillerinin çoğu üçüncü dönemlerinde ve bu dönem 200'den fazla milletvekili için son dönem.

Ülkede on yıldır tek parti iktidarı var!

Ülkede siyasi istikrar var!

Generaller, reddedilmiş de olsa en son muhtırayı vereli şunun şurasında kaç yıl oldu ki!

Ülkenin en büyük partisini, halkın yüzde elli oyunu alan partiyi yasal yollardan kapatmak istemelerinin üzerinden sadece bir seçim dönemi geçti.

AK Parti işbaşına geldiği günden bu yana, Allah rızası için söyleyin, kaç tane askeri darbe tehlikesi atlatıldı?
Ben deyim dört, siz deyin beş, altı, yedi...

Ülkede yürüyen yüzyılın davaları var ve bu davaları kelle koltukta yürüten özel yetkili hakimler ve savcılar var.

Sadece siyasiler mi bu yola kefenlerini giyerek çıkarlar?

Peki gelinen bu noktada hükümet ne yapıyor?

Dereyi geçerken at değiştirmeyi planlıyor.

İyi niyetle bakıldığında, at değiştirilmek istendiğine göre derenin geçilmiş olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Peki dere geçildi mi?

Geçilmedi!

Dün birisi yazmış.

Yazdıklarımı yanlış anladığı için yanlış yorumlamış...

Kendisi bilir.

Ancak ortada cevaplanması gereken bir soru var hala:

Gönül rahatlığı içinde, yapılması gereken her şeyi yaptık, bu ülkede bir daha askeri darbe olmaz. Bir daha Ergenekon gibi örgütler yaşama imkânı bulamaz diyebiliyor muyuz?

Soru çok net değil mi, neden anlamak istemiyorsunuz!

Dereyi geçtiniz de mi at değiştiriyorsunuz arkadaş!

"Evet geçtik var mı diyeceğiniz" derseniz o zaman anlamak istemediğiniz o soruyu sorarım:

"Türkiye'de askeri vesayete yol açan yasal zeminde hangi değişiklikler yapıldı, neler değişti, hangi temel problemler çözüldü?"

Evet arkadaş, soru bu!

Yeterince açık ve net değil mi de bu soruya "Doğrusu merak ediyorum, Türkiye'de son on yılda gerçekleştirilen demokratik değişimi, sivilleşmeyi Ay'dan birileri gelmiş yapmış olabilir mi" sorusuyla karşılık veriyorsunuz.

Bundan daha açık, net, berrak, duru, katıksız, gıllıgışsız soru olur mu?

Bırak Ay'a, Güneş'e kaçmayı, cevap ver lütfen!

Diyorum ki, hangi yasaları değiştirdiniz de, askeri vesayet bitti de, siz dereyi geçerken at değiştiriyorsunuz?

Meclis orada, çıkan yasalar meydanda. Benim "çıkmadı, çıkarılmadı" dediğim yasalardan mı söz edeceksiniz bana?

Yargıyı iki başlılıktan mı kurtardınız?

Paralel hükümet gibi çalışan anayasal kurumu mu yeniden düzenlediniz?

Ordunun harcamalarını Yargıtay denetimine mi açtınız?

Çıkardığınız ilgili yasalarda "Askeri kurum ve kuruluşlar hariçtir" cümlesini kullanmadığınız kaç yasa yaptınız?

Eğer bir adam böyle bir soru soruyorsa ona cevap olarak "Şu yasalar çıktı, çıkarıldı" gibi cevap verilir.

Yasalardan söz ediyoruz, TBMM'nin yaptığı ya da yapmadığı yasalardan.

"Şu yasa çıkarıldı" denildiğinde "Hayır o yasa çıkmadı" denilebilir mi?

Ya da tam tersi...

"Şu şu yasalar çıkmadı" denildiğinde "Hayır çıktı" denilebilir mi?

Denilemez!

Çünkü her şey meydanda. Halep orada arşın burada.

Hiç kimse çıkmış bir yasayı çıkmamış gibi, çıkmamış bir yasayı da çıkmış gibi gösterebilme gücüne sahip değildir.

Bunlar yapılmadığı gibi bir de askeri vesayetin geriletilmesi, Ergenekon'un çökertilmesi için kelle koltukta görev yapan hakim ve savcılara yasal kısıtlama getirmeye kalkışılıyor.

Neden arkadaş neden?

Niye Ergenekoncular'ı ve darbecileri size rahat hükümet ettiren hakim ve savcılara tercih ediyorsunuz arkadaş?

Neyi neye tercih ettiğinizin farkında mısınız?

Evet, başka sorum yok!..


(Bugün gazetesinden alınmıştır)