Üst üste üç dönemdir yaptıklarıyla ortada olan bir Başbakan var. Milletinin gönlünü kazanan bir lider. “Milletimin hizmetindeyim” diyen bir lider.


Bir gecekondu evinde bağdaş kurup insanlarla yer sofrasında yemek yiyen bir lider.  Kendi yaşadığı sıkıntılardan yola çıkıp sağlık sisteminden inşaatta, ekonomiden Kürt sorununa, duble yollardan fakir fukaraya TOKİ evlerine, sağlık sisteminden yargıdaki iyileştirmelere kadar demokratik, ekonomik ve sosyal alanda dev adımlar atan bir lider.


Halid Meşal’in de deyimiyle “Sadece kendi ülkesinde değil İslam aleminde de lider!”


"Yeryüzünde kibirle yürüyenler her zaman kaybetmiştir" diyen bir lider.


Evet, Başbakan’a halkın bakışı böyle. Açıkçası benim bakışım da aynı.


Lakin özellikle son dönemlerde bir “AK Partili kibri” diye söz tutturmuş gidiyorlar. Sizin de kulağınıza sıkça geliyordur.


Evet kibir, insanın kendisinde olan bir özelliktir. Kurumsal kimliği olan bir partiye yafta gibi “Kibirli” damgası yapıştırmayı hem mantıkla hem de iyi niyetle bağdaştırmak zor.


TDK sözlüğünde kibrin anlamı aynen şöyle: Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik, gurur.


Tamamen kibrin insana has, kişisel bir şey olduğunu görüyoruz bu tanımlamadan. Dolayısıyla bu etiketi bilip bilmeden içinde bir çok kıymetli insanın da bulunduğu “hiçbir zümre, parti, cemaat veya  bir kuruma mal etmek çok anlamsız.


Mesela  bir belediye başkanına eskiden danışmanlık yaptığım dönemde Başkan’a sürekli “yemekhanede çalışanlarla birlikte yemek yemesinin ne kadar önemli olduğunu” söylüyordum. Ve o kadar ısrar etmeme rağmen bir gün onu yemekhaneye indirememiştim. Belki sonra gitmiştir, bilmiyorum.


Lakin bu kibirli davranışlarla zaman zaman ben de karşılaşmış olsam da “maya” sorunu der geçerim en fazla.


“Koltuğa yeni yeni alışmanın acemiliğindendir” ve zamanla düzelecektir diye düşünürdüm hep.


Ta ki geçen haftaya kadar…


Bir vesile ile büyük bir şirketin Genel Müdürü olan bir bürokratla tanıştım. Genel Müdür, belli ki Bakan Bey’in sevdiği biri.


Çünkü internette araştırdığımda o makama gelmesi için gerekli herhangi bir başarısına ya da “yüksek kariyer listesi”ne ulaşamadım.


Ama adeta paçalarından kibir akıyordu “resmen”!             


Açıkçası kendi adıma da AK Parti adına da ciddi anlamda üzüldüm.  Zira ben o bürokrata göre en fazla “hizmet sektöründen” biriydim.  O tepeden bakışı iliklerime kadar hissettim. Tıpkı şimdiye kadar dindar insanlara tepeden bakan birinin bakışları gibiydi.


Evet bu ülkede AK Parti çok iyi işler yaptı.


Evet Başbakan’ın samimiyetine de güveniyor bu halk.


Lakin “en büyük benim” diyenlerle uzun soluklu koşular yapmanın ne denli zor olduğunu bilen Başbakan, hücre yenilenmesi diyerek gördüğü “kibir abidelerini” eliyor, sürekli dönüşüm geçiren dinamik bir parti oluşturmaya gayret ediyor.


Bu noktada sözü şair Bestami Yazgan’a bırakıyorum:


Başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek

Kibirle yürüyerek yolu incitme gönül.

Mevla verince azma, geri alınca kızma

Tüten ocağı bozma külü incitme gönül.

Dokunur gayretine, karışma hikmetine

Sahibi hürmetine kulu incitme gönül…



MERYEM GAYBERİ / ROTAHABER

 [email protected]

www.twitter.com/meryemgayberi