Gerçek kitapseverlerin en sevdiği şeylerin başında hiç kuşkusuz sahafları gezmek gelir… İnsan, kitap kokuları içinde dalıp bir başka aleme gider. Ben de çok severim. Sahaflar ömrünü kitaplara adamış insanlar… Sahaf, Arapça ‘Sahifa’ yazılı kağıt, kitap anlamından türemiş… Doğrusu ‘sahhaf’tır. Kitap alıp satan kişi, kitap esnafı ve kitapçı demek… Ama Türkçe ‘sahaf’ şeklinde yazılıp söyleniyor…

Bir süre önce İstanbul’daydım. Üsküdar’da işim vardı. Baktım dostum gecikecek hemen belediyenin karşısındaki Kırkambar Sahaf’a girdim. Yardımcısıyla kolilerdeki kitapları tasnif ediyordu. Gözledim… Koliden aldığı her kitabı bir çocuk şefkatiyle inceliyor, bazen heyecanlanıyor, daha sonra yardımcısına koyacağı yeri tarif ediyordu. Sordum… Koliler ölen ünlü birine aitmiş… Adını söyledi ama ben yazmıyorum… Ölünce ailesi çağırıp toptan satmış… Ne acı bir şey… Bir kitap sordum. Bana şu rafın şu sırasına bak deyince şaşırdım. Binlerce kitabın yerini az çok biliyordu. 

Haftasonu da yaşadığım Frankfurt’ta geleneksel Main Kıyısı Festivali düzenlendi. Festivali her yıl milyonlarca kişi ziyaret ediyor. Müzik’ten gastronomiye, sanattan temsile her şey var nehrin iki yakasında… Bir bölüm de sahaflara ayrılıyor… Ben de gün boyu sahafları gezdim. Alman Birliği’nin kurucusu Otto von Bismarck’ın hayatıyla ilgili 1895 basımı bir kitabı pazarlık edip aldım. Eski kitap alırken son zamanlarda anı, tarih ve biyografi türüne ağırlık veriyorum.  ‘Demir Şansölye’ olarak nitelendirilen von Bismarck (1815 - 1898) Almanya’nın  güçlü bir imparatorluğa dönüşmesinde en önemli rolü oynayan devlet adamıdır. 

Sahaf geleneği Türkiye’de Almanya’ya göre daha güçlü… Şimdilik eski kitapların yanısıra güncel ikinci el kitaplar da satarak yaşamaya çalışıyorlar. Almanya’da ise bu işi daha çok internet üzerinden yürütüyorlar. Oturduğum mahallede böyle bir Alman sahaf var. Benim kitap merakımı biliyor. Bir süre önce buluşup sohbet etmiştik. Bir yaşlı müşterisi varmış. Telefon etmiş. Demişki  ‘Ben ölünce ne karım ne de çocuklarım kütüphanemin değerini bilmeyecekler. Çünkü hiç kitap okumuyorlar. Şimdiden vasiyet ettim. Haberin olsun. Ölünce kitaplarımı bu arkadaşa götürün, tekrar değerlendirsin dedim.’ Çok üzücü bir sohbet ama belki de hayatın bir gerçeği… Bilemiyorum…