Millet bahçemizden bir koca çınarımız daha ebedi aleme göç etti. Turan Yazgan hocamızı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Tek tesellimiz, son nefesine kadar Türk Dünyası davasına hizmet etmesidir. Bu “büyük ülkü” için yaşaması, dur durak bilmeden, kendini tüketircesine çalışması, O’nu milli davanın mümtaz bir kahramanı ve örnek insanı yapmıştır.
Turan hocamız, seçkin bir ilim ve fikir adamı olmanın yanında, yüksek heyecan ve enerjisiyle bir icraat (aksiyon) adamıydı. Soruyordu: “Neden dünyada her dilin alfabesi bir de, Türkçenin alfabesi 36” diye? O çok iyi biliyordu ki; eğer alfabe bir olursa, yazı dili de bir olacak, böylece Ankara’da yayımlanan bir kitap veya gazete; Urumçi’de, Astana’da, Taşkent’te, Bakü’de, Kazan’da, hasılı her yerde okunabilecek ve anlaşılabilecektir. Böylece dil, duygu, kültür ve fikir birliği güçlenerek sağlanacaktır. Hocamız, milli davanın özünü teşkil eden bu yolda çok çalıştı. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun gibi Türk dilinin değerli bilim adamlarının gayretleriyle, istenen noktaya varılamasa bile, ciddi başarılar elde edildi.  
Hocamız bu gayeyi de içine alacak şekilde; Türk Dünyasında Türk diliyle eğitim-öğretim yapan üniversiteler, eğitim merkezleri ve kurslar açtı. Dergiler, sayısız kitaplar yayımladı. Her 23 Nisan’da İstanbul’da topladığı Türk devlet ve topluluklarından gelen çocukların, rengarenk kıyafetleriyle sergiledikleri o muhteşem şenlikleri düzenledi.

 
***
 

Bu vesileyle unutamadığım bir hatıramı da anlatmak isterim.
Tarih Nisan 2000. Çin Devlet Başkanı Zemin’e “Devlet Nişanı” verilecekti. Bunun için hazırlanan kararname imzalamam için bana da getirildi. Kararnameyi imzalamadan iade ettim. Sonra Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan kendisi getirdi. O’na “Bu çok hassas bir konu. Bakanlar Kurulu’nda konuşalım. Söyleyeceklerim var. Doğu Türkistan için Türkiye bir ümit ışığıdır. Bunu söndüremeyiz” dedim. “Haklısın” diyerek kararnameyi alıp götürdü. Bir gün sonra tekrar geldi, “Başbakan dahil bütün bakanların imzaladığını, Cumhurbaşkanın imzasına sunulacağını” söyleyerek kararnameyi masama bırakıp gitti.
Meselenin önemini göstermek için Doğu Türkistan Vakfı Başkanı Rıza Bekin (Paşa)’in açıklamasından bir cümleyi hatırlatmak isterim: “Ülkemizi ziyarete gelen Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Jiang Zemin’e Liyakat Nişanı verilmesinin, Türkiye’yi bir ilham, manevi güç ve teselli kaynağı olarak gören Doğu Türkistanlılar üzerinde yıkım ve hayal kırıklığı oluşturacaktır. Bundan vazgeçilmelidir.”
Bunun üzerine Turan Yazgan Hocamız dahil, ilgili bazı kuruluşlarımızın Genel Başkanlarıyla telefon görüşmesi yaparak konuyu anlattım ve “istifayı düşündüğümü” söyleyerek, fikirlerini sordum. Hocamız başta olmak üzere tamamı, “istifa doğru olmaz” dediler. Bunun üzerine bir basın açıklaması yaparak kararnameyi imzaladım.
Nişanı ertesi gün Cumhurbaşkanı Demirel verdi.

 
***
 

İstanbul’daki Doğu Türkistan Dernekleri, “Siz, bizim için direndiniz. Biz de size şeref nişanı vermek istiyoruz. Biz size şeref madalyası vermek istiyoruz” dediler. Kabul ettim ve toplantıya katıldım. Heyecanlı bir kalabalık, rahmetli Turan Yazgan ve Ahmet Kabaklı üstadımızın arasına oturdum. Bana törenle madalya takıldı. Ben de teşekkür ederek, Cumhuriyet tarihi boyunca Türk dış politikamızın esasları üzerinde özet bir konuşma yaptım. Sonra söz alan Yazgan hocamız, daha önce hiç rastlamadığım, öfkeli ve şiddetli bir hitabette bulundu. Türk Dünyasının sahipsizliğinden, terk edilmişliğinden, zulüm ve katliam altında inlediğinden, en tabii insan haklarından mahrum bırakıldığından; yer, bölge ve olayların adını vererek uzun bir konuşma yaptı. Sonunda da, bu ağır tablo karşısında Türkiye’nin görevini, asgari seviyede de olsa yerine getirmediğini vurguladı.
Rahmetli Hocamız yerine oturduğunda, adeta bütün vücudundan öfkesi buharlaşıyordu. O anda; Türklüğü canından aziz bilen ve Türk Dünyasının içinde bulunduğu vahim durumu böylece tespit eden bir dava adamı, başka nasıl olabilirdi diye düşündüm.

 
***
 

Bugün, Düşünce Kuruluşları ve Yayın Organları Birliği (DÜŞ-KUR) olarak, İstanbul’da düzenlediğimiz büyük bir toplantı ile sağlığında Hocamıza, “Türk Dünyasına Hizmet Ödülü” vermiş olmanın huzurunu duyuyoruz.
Aziz Hocam, görevini hakkıyla yaptın. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yat. Makamın cennet olsun.


(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)