Haçlıların kışkırttığı Ermenistan, 200 yıldır Türk soykırımı yapıyor. Hocalı bunun son halkası. 1992’nin 25 Şubat gece yarısı, aniden saldırıya geçen Rus  Motorize Alayı’nın desteğindeki silahlı Ermeniler sivil halkı; genç, çocuk, yaşlı, kadın demeden kurşunladı, vahşice işkencelerle katletti. 613 şehit verildi.
Saldırının bilançosu ve gelişmeler
şöyle oldu: 
* Ermeni işgalinde 30 bin Azerbaycan Türk’ü şehit oldu. * 1993’te 58 bin nüfuslu Kelbecer düştü. * Bir milyondan fazla Azerbaycan Türkü kaçkın oldu. * Azerbaycan topraklarının %20’si işgal edildi. * Çok sayıda abide, ibadethane, tarihi cami, kale, türbe, köprü ve müze yerle bir edildi.
Bunun üzerine;
* 1993’te BM Genel Kurulu, “Ermenistan’ın uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayan saldırgan ve yayılmacı tutumunu kınayan”  karar aldı. * BM Güvenlik Konseyi 822 sayılı kararıyla,  “Ermenistan’ın, işgal ettiği Azerbaycan topraklarını derhal terk etmesini” istedi. * 1994’de Azerbaycan Meclisi, 25 Şubat’ı  “Soykırım Günü”  ilan etti. l Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) üyeleri yayımladıkları 324 nolu bildirgeyle;  “Ermeniler tüm Hocalıları katlettiler ve tüm şehri harap ettiler” dedi. * AGİT Minsk Grubu 1996’da Ermenistan’ı kınayıp, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini istedi. * AKPM Siyasi İşler Komisyonu üyesi David Atkinson raporunda, “Askeri eylem ve yaygın etnik düşmanlıklar, farklı etniklerin kovulmasına ve sonuçta mono-etnik bölgeler oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum etnik temizlik kavramına benzemektedir”  dedi.
Vahşetin dehşetini yaşayan Beyrutlu Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, gördüklerini,  “Haçın Hatırı İçin” (For the Sake of Cross) isimli kitabında şöyle yazdı:  “Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.” 
Evet,  “Haçın Hatırı için”  soykırım.
Uluslararası kuruluşlar çok karar aldı, hatta soykırımı işaret etti, ama hiçbir  gelişme olmadı. Minsk Grubu Eşbaşkanları, ABD, Fransa ve Rusya’nın himayesine sığınan Ermenistan, saldırılarına devam etti. İşgal altındaki Azerbaycan topraklarını yerleşime açtı. Türkiye’nin izniyle Suriye’de 7 bin Ermeni Karabağ’a yerleştirildi.
Ne yapılmalı:
1) Hocalı Soykırımının tanınması (Çekya gibi) için, çalışmalar sürdürülmeli.
2) Lahey Adalet Divanı’nda  “Soykırım”  davası açılmalı.
3) Kaçkın Azerbaycanlılar AİHM’de dava açmalı..
4) Türk-Azerbaycan derneklerinin 100 bin imza ile ABD’ye yaptığı müracaat çok etkili oldu. Bu yaygınlaştırılmalı.
5) Türkiye, ambargoyu tam olarak uygulamalı.
6) Ermenicilerin yayılmacı ve saldırgan tutumları, yürüyüş ve mitinglerle Türkiye kamuoyunda canlı tutulmalı.

 
***

 
Bir hatıra: Birinci dönem Kars Milletvekili Fahrettin Erdoğan anlatıyor:
“Azerbaycan’ın istiklali dolayısıyla, Büyük Millet Meclisi’nde’ki bütün milletvekilleri katılmış ve böylece 50 bin kişilik bir halk toplanmıştı. Dualar, tekbirler, sevinç sedaları ve sevinç gözyaşları arasında Atatürk kendi eliyle, sefaret binasına Türk Azerbaycan’ın bayrağını çekmişti.”
1918’de çekilen Bayrağı Kızıl Ordu 1920’de indirdi, ama 1990’da Elçibey tekrar çekti. Sıra vatanın kurtarılmasında.

(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)