Başkent’te seçimlerin CTP’nin zaferiyle sonuçlanmasıyla birlikte ülkede de terazinin dengesi bir anlamda değişti. Daha önce sağ kefenin ağır geldiği terazide denge yeniden sağlandı. Seçimler öncesinde kendimce bir sıralama yapmıştım. Kafamda ilk dördü belirledim. Birinci sıranın çok az bir oy farkıyla DP ve CTP arasında paylaşılacağını düşünüyordum. Benim tahminlerime göre üçüncü sırada UBP ve dördüncü sırada da TDP olacaktı. Ancak tahminlerim tutmadı çünkü ülkede siyaset rüzgarlarının ne kadar da hızlı değişip aksi yönlerden esebileceğini düşünemedim. Ben hala kitaplarda yer alan ideal toplum, ideal siyaset konularına inandığım için yaşanılan bu olayların ardından insanlarımızın kolayca kanmayacağını düşünmüştüm. Oysaki siyasetin hala büyük ölçüde geleneksel şekillerle yürütüldüğünü unutmuşum.

Velhasılkelam seçimin benim açımdan en sevindirici yanı başkentin büyük bir çoğunluğunun sandığa gitmemiş olmasıydı. Bunun nesi sevindirici diye düşünmeyin. Çünkü sandığa gitmeyen seçmenler bu ülkede yeni bir dönemin gerçekten de ilk adımını attılar. Tüm siyasi partiler seçimden aldıkları oy oranlarının yanı sıra ‘bu seçmenler niye sandığa gitmedi’ diye sorguladı. Bunu dünkü Meclis oturumunda da gördük.

Ulusal Birlik Partililer bir sürenin ardından neredeyse topyekün Meclis’teydi. Duruşları, yorumları bile bir gecede değişmiş gibi geldi bana. Parti Genel Başkanı ve Başbakan İrsen Küçük, kürsüye çıkan vekilleri büyük bir titizlikle dinledi. Seçime Demokrat Parti’den aday olarak giren DP Milletvekili Mustafa Arabacıoğlu sık sık not aldı. TDP Lideri Çakıcı da pür dikkat konuşulanları dinliyordu. CTP’lilerse sandıktan da çıkmanın verdiği özgüvenle Meclis’e ve vekillere duruşlarıyla önemli mesajlar verdi.

Bir ara Ferdi Sabit Soyer salona girdiği esnada DP’nin başkan Adayı Arabacıoğlu’nun elini sıkarak tebrik etti. Aylar sonra ilk defa seviyeli bir Meclis oturumu gördüm. Tabii ki bunlar benim şahsi gözlemlerim. Bir ara Meclis Başkan Yardımcısı Mustafa Yektaoğlu ve Sağlık Bakanı Ertuğrul Hasipoğlu arasında bir söz düellosu yaşandı ancak o da Meclis’in iç tüzüğü ve Başkan Vekili’nin duruşuyla daha da büyümeden önlendi.

Demem o ki bu seçim ülkemiz için birçok şeyin de başlangıcı oldu.
Mesela bu süreç içerisinde hiç sesini çıkarmayan vatandaşların kabuğunu kırdığını gördüm. ‘Elalem ne der, aman beni işten atarlar’kaygıları da terk edildi. Devlette çalışan birçok arkadaşımın seçimlerin ardından başkent için en iyisinin Kadri Fellahoğlu olduğunu belirten yazıları, yorumları ve ilanları sosyal paylaşım sitelerinden duyurduklarına şahit oldum.

“Bir gecede her şey değişebilir mi, dibe vuran bir yapı yeniden ayağa kaldırılır mı” diye sorsanız tabii ki de yanıtım “mümkün değil” olurdu ancak bu seçim gerçekten de ülkemiz için hayırlı oldu. CTP’nin güven tazelemesine, UBP’nin dünyanın kendi ekseni etrafında dönmediğini düşünmesine, DP ve UBP’ninse eksikliklerini ve hatalarını bir kez daha sorgulamasına neden oldu. İşin en sevindirici boyutuysa türlü vaatlere rağmen ülkesindeki siyasi yapıyı sorgulayan bir seçmen kitlesinin var olduğunun ispatlanmasıydı. Tüm bunlar ülkemizde ‘soldan’ başlayan bir gelişin de simgesi oldu. Yeni dönem herkes için hayırlı olsun…