İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar\'ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Mit Müsteşarı Emre Taner ve Taner döneminin Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş\'i KCK soruşturması kapsamında \"şüpheli\" sıfatıyla ifade vermeye çağırması, Türkiye\'yi sarstı.

Bu sarsıntıyı, \"yargının, devletin herhangi bir şekilde PKK ile görüşmesini engellediği, dolayısıyla PKK meselesinin müzakereler yoluyla sonuçlandırılmasının önünü kapattığı\" şeklinde açıklayanlar da oldu, MİT\'i, \"KCK hakkındaki bilgileri Emniyetle paylaşmamakla\" suçlayanlar da... Ama açık olan şuydu ki, devlet kabak gibi ortadan ikiye bölündü. Yargı ve emniyet, aslında Hakan Fidan\'ı çağırmadı, hükümetin PKK politikasını sorguya çağırdı.

Dün ise, MİT\'ten savcılığa görev ve yetkisizlik itirazı geldi.

İtirazın değerlendirileceği, Hakan Fidan\'ın ifade vermesi için Başbakan\'ın onayının gerekeceği de açığa çıktı. Bundan sonra, dosyanın Ankara\'ya gönderilmesi de ihtimal dahilinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı\'nın MİT\'in itirazını haklı bulması da...

Ama mesele bunlar değil. Mesele, özel yetkili Cumhuriyet savcıları Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya\'nın, MİT\'in birinci adamını sorgulayacaklarını neden Cumhuriyet Başsavcısına bildirmediği... Çünkü hukuk teamüllerine göre, önemli kişilerin sorgusu sözkonusu olduğunda bu durum başsavcıya mutlaka bildirilir. Peki Başsavcı Turan Çolakkadı ve vekili Fikret Seçen\'in –önce inkar edip sonradan kabullendiklerine göre- bu durumdan neden haberi yoktu?

Benim anladığım, MİT\'i itibarsızlaştırmaya yönelik bir plan yürüyor. Oslo görüşmelerinin basına sızdırılmasının da asıl amacı buydu ama Başbakan o dönem çıkıp kanı durdurmak için devlet olarak herkesle görüşebileceklerin söylediğinde plan ters tepki. Hükümet, beklenenin aksine sempati bile topladı. Bugün baktığımızda, MİT Müsteşarı Fidan\'ın \'sanık\' olarak ifadeye çağrılmasına sebep olarak gösterilen yeni deliller de basına sızdırılan Oslo görüşmelerinden çok farklı bir içerik taşımıyor. MİT\'in çalışmalarından Başbakan\'ın haberdar olmadığı düşünülemeyeceğine göre, hedef demek ki hükümetin itibarıydı. Hükümet, \"ihanet\"le suçlanarak Türk halkının gözünden düşürülmeye çalışıldı.

Bunlar senaryo elbette. Ama emin olduğum bir şey varsa o da şu ki; bu durum PKK\'nın sona ermesini istemeyenlerin ve özel yetkili mahkemeleri kaldırtarak Ergenekon sürecini akamete uğratmak niyetinde olanların ekmeğine yağ sürdü. Bonus olarak da, ulusalcıların eline hükümeti ihanetle suçlayacakları zayıf ama köpürtülmeye çok müsait bir koz verdi. Hem zekice, hem ahmakça bir plan bu. Zekice çünkü, her şey kitabına uygun, asıl niyet meseleyi kazıdıktan sonra ortaya çıkıyor. Ahmakça, çünkü eğer vatanı sevdiğini iddia eden birileri gücü paylaşmak adına bu kumpası kurduysa, vatanın böyle kurtarılmayacağını, vesayet rejimiyle mücadele akamete uğrarsa, herkesin birlikte batacağını fark edememiştir, demektir. Ve bu durum failin ahmaklığına dalalettir. Nokta.

ATATÜRK\'ÜN İHTİLAL HUKUKU

Taha Akyol\'u bilirsiniz, bilgi dolu yazar. Bir ömür boyunca bu kaygan meslekte tutunmuş, hem de saygı gören, önemli bir yer edinmiş az sayıda gazeteciden biridir. O\'nun fikirlerine katılmasanız bile, okuduğunuz her satırından bir şeyler öğrenirsiniz. Asla abartmadığımı Akyol\'u okuyanlar teslim eder ki; O\'nun kalemi bilimseldir, tutarlıdır, mantık örgüsüyle işlenmiştir, sağlamdır ve \'temel\'lidir. Bunun sebebi de Taha Akyol\'un merakını ve öğrenme azmini hiç yitirmemiş oluşudur. Akyol, Ama Hangi Atatürk\'ten sonra bir kez daha, daha önce çok az kişinin merak ettiği bir konuya eğilmiş ve bir kez daha değme akademik yayına taş çıkartacak harika bir inceleme-araştırma eseri ortaya koymuş.

Adı: Atatürk\'ün İhtilal Hukuku. 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde, bu konu hakkında sadece 1981 ve 1999 yıllarında basılan \"Atatürk ve Hukuk\" başlıklı iki yayının yapıldığı göz önüne alınırsa, bu çalışmanın değeri daha net ortaya çıkacaktır sanırım. Doğan Yayınları\'ndan çıkan kitap için Taha Akyol, yüzlerce kaynaktan yararlanmış ve ortaya hakikaten saygıya ve ilgiye değer bir çalışma çıkmış. Ben okurken çok şey öğrendim, size de tavsiye etmek istedim.

SİLAHLARI GÖMMEK

Bu köşede kitap tanıtmayı sevmediğimi bilen bilir, ama tıpkı Taha Akyol\'un yazdığı Atatürk\'ün İhtilal Hukuku gibi, gözden kaçarsa yazık olacağını düşündüğüm bir kitap daha var: Orhan Miroğlu\'nun kaleme aldığı Silahları Gömmek. Hayatı boyunca bu meselenin içinde bulunmuş, hayatı boyunca bu derde kafa yormuş, bu uğurda acı çekmiş bir aydın olan Orhan Miroğlu, yine ciğerden, yine iyilik üzere konuşuyor, yine ölmek ve öldürmekten değil, yaşatmaktan sözediyor. Orhan Miroğlu Everest Yayınları\'ndan çıkan Silahları Gömmek kitabında, cesurca söz alıyor ve çok kez ölüm tehdidi aldığı PKK\'ya rağmen, Kürt sorununda şiddetle belirlenen tarihin sonunun yaşandığını söylüyor. \"Keşke Orhan Miroğlu gibi daha çok aydınımız olsaydı; o zaman iklim değişir, Akdeniz olurdu\" demek ve kayıt düşmek isterim.

(Yeni Şafak)