Yıllardan beri sürüp giden ve hala bir nihayete eremeyen Kıbrıs sorunu için önümüzde yeni bir takvim var: Ocak ayı… Ekim sonunda New York’ta bir araya gelen liderler bir kez daha ‘bu son olsun’ umuduyla soluğu New York’ta alacaklar.  BM Genel Sekreteri Ban’ın artık bu işe bir son vermesi beklentisi içerisinde olan taraflar, bir yandan da Ocak ayı için çözüme dair adımlar atmaya çalışıyorlar. Şunu en baştan söylemeliyim ki Ocak ayındaki New York Zirvesi’nden bir sonuç çıkacağını hiç sanmıyorum… Hala müzakere edilmemiş pek çok başlık varken, taraflar arasında fikir ayrılıkları kendisini çok belirgin bir şekilde hissettirirken bunun bir son olmayacağını sokaktaki bir çocuk bile düşünebilir.  

Ancak özellikle Rum Yönetimi’nin sondaj çalışmalarından sonra Türkiye tarafından müthiş bir Kıbrıs lobisi oluşturulmuş durumda. Sanki birileri düğmeye basmış gibi Türkiye’nin üst düzey yetkilileri gittikleri her ülkede, bulundukları her ortamda ‘Kıbrıs’ konusunu gündeme getiriyorlar.

 Özellikle Türkiye’nin AB Bakanı ve Başmüzakerecisi Egemen Bağış bu konuda müthiş bir enerji sarf etmekte… Türkiye’nin AB üyeliğini ve Kıbrıs’ı birbirinden ayrı düşünmek tabii ki de imkansız. O nedenle konunun en büyük muhataplarından birisi olan Sayın Bağış, son dönemde Rum Yönetimi’ne gönderdiği sert mesajlarla Türk tarafının sempatisini topluyor.

 Bu konuda enerjisinin büyük bir kısmını harcayan isimlerden bir diğeri de Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül… Özellikle İngiltere’ye yaptığı resmi ziyarette ‘bir garantör olarak sizde artık ağırlığınızı koyun’ mesajını veren Sayın Gül, ‘miserable’ AB ve ‘yarım devlet’ söylemleri ile de herkesin bildiği ama telaffuz etmeye korktuklarını dile getirdi.   Hemen hemen her gün Türkiye’nin zirvesindeki isimlerden Kıbrıs Türk tarafını ‘destekleyici’ ve ‘kollayıcı’ mesajlar geliyor.

 Rum Yönetimi’nin dönem başkanlığından önce Türkiye en azından Kıbrıs üzerindeki ambargoları delme hedefi içerisinde… Nitekim dün haber sitelerine düşen bir açıklamada Sayın Bağış’ın ‘Kıbrıs’ta Tayvan Modeli’ önerisini okuduk. Açıklamada; “ bir düzenlemenin Doğu Akdeniz adasıyla ilgili görüşmelerde ilerleme kaydedilmesine katkıda bulunabileceğine inandığını söyleyen Bağış "British Airways, Air France, KLM veya Lufthansa'ya ait bir uçak Ercan Havaalanına indiği anda Türkiye tüm havaalanlarını, limanlarını ve hava sahasını Kıbrıs Rum uçaklarına ve gemilerine açmaya hazır" dedi. Bu firmalaa ait bir uçağın Ercan’a inmesinin bu ülkelerin KKTC’yi tanıdığı anlamına gelmeyeceğini de vurgulayan Bağış, Tayvan modelindeki gibi ticari bir ilişki olacağını belirtti.

 Tüm bu adımlarda aslında Ocak Zirvesi’nden bir sonuç çıkmayacağının en net göstergesi. Sürecin 2013’e uzadığı gün gibi ortada... Ancak şanslıyız ki en azından Türkiye alternatif planlar üzerinde çalışmaya başlamış bile… Şu bilinen en büyük gerçek ki Türk tarafı artık somut bir şeyler istiyor.  Bir çözüm olmasa bile en azından üzerindeki izolasyonlardan, ambargolardan, ‘ıssız bir adada’ kalmış hissiyatından kurtulmak istiyor ve eğer bunu başarabilirsek çözümden çok daha büyük bir kazanımımız olmuş olacak. Bakalım hep birlikte göreceğiz…