Alman felsefe tarihinde Nietzsche ve Kant’tan sonra en önemli filozof olarak Schopenhauer gösterilir… Dünyada değişimin yaşandığı bir dönem olan 1800’li yıllarda yaşamış… (1788-1860) Felsefe tarihinde Doğu'ya da en açık, filozoflarından biridir. Felsefe sistemini ortaya koyan başyapıtı ‘İstenç ve Tasarım Olarak Dünya'yı yayımlandığında henüz otuz yaşındadır. Yaşadığımız Frankfurt’ta o da uzun yıllar yaşamış… Mezarı da Frankfurt’ta… Yaşadığı evin adresi kentten geçen Main nehri kıyısında Schöne Aussicht 16… (resimde) Her geçişte durup binaya bakarım…

İki hafta önce İstanbul’daydık eşimle… Dönüş için uçakta okumak üzere birkaç kitap aldık… Uçakta siz nasıl vakit geçirirsiniz bilmiyorum ama kısa ve orta mesafeli yolculukta biz genelde ya kitap okuruz ya da müzik dinleriz… Kadıköy’de aldığım kitaplardan biri de Schopenhauer’in ‘Aşkın Metafiziği’ idi… Yapı Kredi Yayınları’ndan (YKY) Mayıs 2019’da çıkmış… YKY’in bir mağazası da zaten Kadıköy’de rıhtımın hemen karşısında… 80 sayfalık kitap 9 Lira… Almancasını okumuştum… Selahattin Hilav Fransızcası ‘Metaphysique de l’amour’ dan çevirmiş… Filozofu ve felsefesini iyi tanımayanlar için bir de önsöz yazmış… Enfes çeviri…

Çeviriyi bir solukta okudum. Schopenhauer diyor ki… ‘Bu duygu bütün duygulardan daha şiddetli tutku haline gelebilir ve böylece hiçbir kayıt tanımadan , önüne çıkan her engeli inanılmaz bir güç ve inatla ortadan kaldırır. Öyle ki, kimi zaman bu tutkunun doyurulması için ölüm bile göz alınır’ (sayfa 30)… Yaklaşık iki yüzyıl önce yazılanlar geçerliliğini şimdi de koruyor galiba…

Kitap bitince müzik dinlemek üzere kulaklığımı takıp ekrandan THY’nın arşivine baktım… ‘Konulara göre müzik’ bölümünü incelerken gözüme ‘Itri ve Bach’ takıldı. Aynı yüzyılda ama farklı zamanlarda, farklı ülkelerde sanatlarında zirve yapmış iki büyük müzik adamı… Itri 1640, Bach ise 1685 doğumlu… Biri klasik batı müziğinde diğeri klasik Türk müziğinde mihenk taşı olmuş iki büyük besteci… Itri deyince akla hemen segah makamında ‘Tuti-i mu'cize-guyem ne desem laf değil’ gelir. Güftesi Divan şairi Nef’i ye ait… Orta yaşın üzerindekiler mutlaka hatırlar. Asıl adı Buhurizade Mustafa Itri, Yenikapı Mevlevihanesi’nde yetişmiş, İslami müziğinin önemli bestecilerinden biri… UNESCO, 2012’yi Itri Yılı ilan etmiş…

Üç kuşak müzisyen bir aileden gelen Johann Sebastian Bach ise Barok dönem dini müziğe damgasını vurmuş bir besteci... Kalan Müzik'in kurucusu Hasan Saltık, iki besteciyi 2013’te bir CD’de biraraya getirmiş… Ne iyi etmiş… Uçakta Itri’nin Segah Bayram Tekbiri’nden Bach'ın Trio Sonata in G major'una kadar 14 eseri dinledim. Her biri insanı sanki alıp götüren besteler… Aradan altı yıl geçmiş CD’nin çıkışından… Haberim olmamış veya duymamışım nedense… Bu da benim kusurum diyelim…

Sonra kendi kendime sordum… Acaba iki büyük besteci, birbirlerinin eserlerini dinleme imkanı olsaydı, ne derlerdi… Sanırım birbirlerinin bestelerini dinleme imkanları olsaydı, belki yakınlaşırlar, hiç tahmin edemeyeceğimiz bambaşka şeyler ortaya çıkardı…

Bu hafta da yerimiz bitti… Halbuki ben mesela İstanbul’da gittiğimiz Kenan Doğulu konserini, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanlarındaki musikiyi, Sirkeci’de Meserret Kahvesi’ni ve kahvenin penceresini açan Hüseyin Avni’nin karşı kaldırımdan geçen Behçet Kemal Çağlar’a ‘Behçet, Behçet’ diye seslenmesini ve devamını yazacaktım. Kalanlar bir dahaki yazıya...