Yine bol olaylı bir haftayı geride bıraktık… Bu hafta içerisinde defalarca kere köşe yazmak için niyetlendim ama bir türlü o bahaneyi yaratıp da fırsatı bulamadım. Bir hafta içerisinde yaşanılanları içimde tuttum… Tuttukça tuttum. Bir de baktım içim kabarmış. Malum Pazar günü… Yeni bir haftaya başlamadan önce bu hafta boyunca isteyip de yazamadığım her şeyi şu sayfaya sığdırmak istedim. İşte bu haftadan aklımda kalanlar ve içimde tuttuklarım…


KAYIP VEKİL ASLANBABA!

Son olarak Meclis semalarında 30 küsür gün önce görüldü… Her zamanki gibi Meclis’in seyirci ve basına yakın bölümündeki en arka sırasında yer aldı… Sonraki iki Meclis oturumunda görülmedi… Herkes DP’den UBP’ye geçmesi için aldığı ‘Yurtdışı Kıbrıslı Türkler Birimi’ çalışmalarına yoğunlaştı sanıyordu. Ancak kayıp vekilin Londra’da olduğu 13 Meclis oturumuna katılmamasının ardından Twitter hesabımızda konuyu gündeme getirmemizle dikkat çekmiş oldu… Varlığı ile yokluğu ayırt edilmeyen vekile sosyal medyadaki tepkiler ve eleştiriler de aldı başını gitti… Hatta Meclis Başkanlığı’ndan Aslanbaba’nın cep telefonu ve ev adresine yazılı bir uyarı gittiği de belirtildi. Kayıp vekile Yenidüzen gazetesi ulaştı. Biz bir haklı gerekçesi vardır diye umarken Aslanbaba’nın açıklamaları saç, baş yoldurttu bizlere…
‘Toplam 13 oturumdur Meclis’e gitmiyorum. İki haftadır ülkedeyim. Meclis’e gitmek için kurultay sonucunu bekliyorum’ dedi…
Biz de ‘sağlık sorunum vardı, bir komitede görevliydim’ gibisinden haklı bir gerekçe beklerken, Aslanbaba’nın bu keyfi devamsızlığı içimizi şişiren bir diğer olay oldu…

BENZİN ZAMLARI

14 Şubat’ın en romantik hediyesi hükümetten geldi… Öyle ki hediyeyi görür görmez duygu karmaşası yaşadık. İki hafta içerisinde art arda gelen üç – beş kuruşluk zamlarla benzinin ne kadar yükseldiğini göremedik. Geçtiğimiz yıllarda 2,5 TL ile 3 TL arasında seyreden benzin fiyatları, ‘üç, beş’derken Türkiye ile neredeyse aynı düzeye ulaştı. Bir 14 Şubat sabahına da işte böyle bir sürprizle uyandık. Hükümetin romantik sevgililer günü hediyesi de bu haftanın içimizi şişiren bir diğer olay oldu. (Tabii ki benzin zamlarında hükümetin bir hatası yok, dünyadaki petrol varil fiyatları tek suçlu!)

BEKLEDİM DE GELMEDİN…

Biz program yapımcılarının en büyük sıkıntısıdır konuklarımızın söz verip de gelmemesi… İnsanlık hali tabii hastalık olur, geç kalınır, uykuya dalınır… Ancak haber vermeyip de son dakikaya kadar gelmemek ve üstüne üstlükde telefonun yüzünüze kapatılması gerçekten çok sinir bozucudur. Bu olaylardan bir tanesini de geçtiğimiz hafta içerisinde yaşadım. Konuğum UBP İlçe Başkanı ve Milletvekili Necdet Numan’dı… Saat 09:00’da başlayacak programımıza katılacağı bildirilmişti ve bende kendisini bekledim. Ancak 09:05’te aradığım Necdet Numan, ‘katılmayacağını bildirdiğini söyleyerek, ben Lefkoşa’dayım”dedi…İletişim kopukluğu olabilir belki bana bildirim yapılmamıştır diye ‘öyle mi haberim yok’ dedim… Lakin Sayın Numan açıklamamı tamamlamadan telefonu yüzüme kapattı… Daha önce birçok kez yaptığı gibi… Sonradan öğrendim ki meğerse kurultayda kendisine ‘istihdam’ kadrosu verilmediği için ekranlara çıkmama kararı almış… Canı sağolsun ben türküler söyleyerek yad ettim kendisini… Bekledim de gelmedin diyerek…

MUHALEFET AYNI TAS AYNI HAMAM

Dünya üzerindeki birçok ülkede siyasi görüşler tek bir çatı altında toplanarak, daha güçlü bir ses çıkarmaya meyilleniyor. ‘Sağda birlik’, ‘Solda birlik’ açıklamalarına sıkça rastlıyoruz… Ancak ülkemizde bu durum neredeyse imkansız bir hal aldı…Bunun en güzel örneklerden biriniLefkoşa Türk Belediyesi başkan adaylarının belirlenmesinde gördük. TDP ve CTP ortak aday çıkarmak için görüşmeler yaptı. Ancak sonuç yine olumsuz oldu. Umut dolu sözlerle başlayan görüşmeler yerini yeniden karşılıklı suçlamalara çevirdi. Sonuç mu? Yine aynı… Herkes kendi yoluna…İçerisinde bulunduğumuz kriz ortamında daha yapıcı açıklamalar ve çözüm önerileriyle ortak paydada buluşmasını beklediğimiz muhalefet partileri ne yazık kihala o birliği sağlayamıyor. Bundaki en önemli sorunu herkesin ‘önde’ olma isteği olarak görüyorum. Sayın Çakıcı’nın ‘kimseye yama olmak istemeyiz’ açıklaması da bunun bir göstergesi… Demek ki iki parti arasında yine bir ‘liderlik, iktidar’çatışması yaşanmış…Ortak paydada buluşmakta sorun yaşayan iki partinin ülke sorunları için nasıl bir çözüm önerisi ortaya koyabilecekleri konusunda ciddi endişelerim var…

+18, KADINA ŞİDDET VE SAHNEDE SEVİŞMEK!

‘KATİL’ oyunu Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları oyuncuları tarafından sahneleniyor. Tuygun Töre ve Oya Akın’ınbaşrollerini paylaştığı oyun ülkemiz basını ve bazı köşe yazarı ağabey ve ablalarımızın hışmına uğradı. Eleştirilerin nedeni oyunun çok fazla cinsel içerikli ve şehvetli sahneleri olduğunun düşünülmesiydi… Tabii ki bu eleştirenlerin yorumu… ‘Acımasızca seviştiler’ diyeni mi ararsınız yoksa ‘yok da artık daha neler’ diyeni mi… Herkesin kendi yorumudur. Ancak benim oyundan aklımda ikinci perdedeki şiddet sahneleri kaldı. Evet oyunda fiziksel yakınlaşmalar vardı. Bu sahneler özellikle erkek arkadaşların akıllarında kaldı. Halbuki biraz çerçeve dışına çıksak oyunun verdiği mesaj çok netti. Benim aldığım mesajlarda aşkın bir kadını nasıl değiştirebildiği vardı. Aaa tabii bir de ‘erkek milletine güven olmaz’ mesajını da aldım. Süslü, romantik sözler ve çılgın aşık maskesinin altında hırsları, kibirleriyle bir erkeğin kadının dünyasını nasıl başına yıkabileceğini gördüm.
Oyunu beraber izlediğim bayan arkadaşımın bir ara şiddet sahnelerinden fazlasıyla etkilendiğini gördüm.
Oyun bittikten sonra ikimizin de aklında ilk perdedeki yakınlaşma sahnelerinden izler yoktu.
Ancak ertesi gün gazetelerde uzun uzun eleştirileri okudum. İyi bir tiyatro izleyicisi olduğumu düşünüyorum. Küçüklükten bu yana tiyatroya giderim. Oyunları belki hala profesyonelce analiz edemiyorum ama günlük hayatta hemen hemen her gün dizilerde gördüğümüz bu yakınlaşma sahnelerini tiyatro sahnesinde görmek bizi neden bu kadar rahatsız etti anlayamadım.
Birşeyleri düzeltmek ve iyileştirmek için tabii ki eleştiri şart. Ama bunun dozunu yapıcı olacak bir şekilde ayarlamalıyız.
Ülkemizde kadına karşı şiddetin artış gösterdiği bir dönemde ‘KATİL’ oyunu belki de komşu evlerde, sokaklarda, aile içinde yaşanılan şiddeti görebilmek adına gözümüzdeki perdenin kaldırılması için bir fırsat olacaktır. Bu gerçeği göz önünde bulundurup o eleştirileri yapanlardan oyunu bir de bu gözle izlemesini rica ederim. Sonra yine gerekirse görüşlerimizi paylaşırız…

HAFTANIN ‘EN’LERİ
HAFTANIN ŞANSSIZI: KAZIKLI GEZER
Surlariçi’ndeki Bağışlar isimli pansiyonda ele geçirilen diş yapım malzemelerinin sahibi Kazıklı Gezer, hakkındaki karara isyan etti. Mahkemeye çıkarılan Kazıklı Gezer; “Bizim Kırıkhan’da herkes dişçidir. Kimseye diş yapmadım, hakkımda şikâyet varsa cezama razıyım. Diş yapma işi baba mesleğidir, suç olduğunu bilseydim buraya gelmezdim” dese de 15 gün hapse mahkum edildi.

MUTLAKA DİNLEYİN!
Grubun üyelerinden biri olduğum için söylemiyorum ama ‘On Air’ çatısı altında buluştuğumuz isimlerle güzel bir program çıkardık.İlk resmi konserimizi 14 Şubat’ta Lefkoşa’da verdik. Nazım Beratlı, Rasıh Reşat, Burhan Canbaz, İrfan Batu ve benim yer aldığım grup kısa zamanda başarılı bir repertuar hazırladı. Güzel yorumları ve destekleriyle yanımızda olduğunu hissettiren herkese teşekkürler..