Bir konu, sorun veya uygulamaya dikkatleri çekmek için değişik yol ve metodlar kullanmak mümkündür. Kullandığımız yol ve metodla rahatsızlığımızı belli eder, eleştirimizi yaparız. Ne var ki sıkça kullanılan metodlar beklenen etkiyi göstermez. Daha da kötüsü kimsenin bizi duyup ciddiye almadığını düşünürüz. Bunun en önemli sebebinin de metodumuz olduğunu bir türlü fark etmeyiz. Çünkü biz çoğu zaman duygusal tepki veririz ve başkalarının da bizim duygularımızdan haberdar olduğu varsayımından yola çıkarız. Anlaşılmadığımızı fark edince de kızıp küsüyoruz. Duygularımızın anlaşılmadığı ya da başka açılardan değerlendirme yapılınca onların ikincil hale dönüştüğünü ya kabul etmeyiz ya da kavrayamayız. Halbuki her tepkinin amacı doğru veya yanlış, haklı veya haksız bir mesaj vermektir. O zaman mesajın yerine ulaşması için gereken en etkin metodu bulup kullanmaktır.  

Gündem belirleme ve toplumda ters giden olaylara gösterdikleri tepkilerle, üyesi olmaktan gurur duyduğum Genç Siviller (www.gencsiviller.net) adlı hareket bu alanda örnek alınması gereken başarılı çalışmalara öncülük ettiler. Kullandıkları metod yüzyıllardır hep kullanılagelmiş olan hiciv ve mizahtır. Türkiye’deki antidemokratik uygulamalar ve bunlara sebep olanlar çok özgün söylemlerle hicvedilmektedir. Tamamen gönüllülerin emekleriyle ortaya çıkarılan işlere ulusal basın sık sık ilgi göstermektedir.  

Genç Siviller hareketinin eylemlerine, ortaya çıkış gerekçeleriyle birlikte kısaca bir göz atıp,  biz Hollanda’da yaşayan göçmenler için onların kullandıkları metodların ne derece mümkün olduğunu irdelersek bize bir sürü fikir vereceğini göreceğiz. Genç Siviller, adından ilk defa 2003 yılında “19 Mayısları Stadyumlardan Kurtaralım” adlı bildiriyle duyurdu. Bildirinin amacı, stadyum törenlerinin totaliter ülkelerde devam eden modası geçmiş bir tören biçimi olduğuna ve bunun değiştirilmesi gerektiğine vurgu yapmaktı. Bu bildiriden bir ay sonra da Cumhuriyet Gazetesi “Genç Subaylar Rahatsız” manşetiyle çıktı ve bunun haberinde ordu içindeki genç subayların bir takım gelişmelerden rahatsız olduğu ve bunlardan birinin de “19 Mayısları Stadyumlardan Kurtaralım” olduğu belirtiliyordu. Genç Siviller de buna atıfta bulunarak “Genç Siviller Rahatsız” adını ve asker postalına muhalif olarak da spor ayakkabıyı kendilerine sembol seçtiler. 2003 yılından beri de sık sık kendilerinden söz ettirmektedirler. Eylemlerden bir kaçı:  

Miniatürk Anıtkabir Ziyareti:  Aynı günlerde bazı kesimler Ankara'da Anıtkabir'e yürüyüp orduyu göreve çağırmaktaydı. Genç Siviller de bunu hicvetmek icin İstanbul’daki Miniatürk parkına gitmişti. 

Ne Darbe Ne Darbe: 27 Nisan 23.30'da Genelkurmay Başkanlığı'nın web sitesinde yayınlanan muhtıraya karşı yayınlanan bildiride darbeciler eleştirilmekteydi.

Tek Parti Olsun Temiz Olsun: Baykal’ın söylemlerinden yola çıkılarak hazırlanan bildiride mükemmmel denilebilecek teklifler yapılmaktaydı. 

Hayır! Benim Babaannem Gibi Olsun: Baş örtüsü takma yöntemiyle ilgili tartışmalara istinaden yapılan teklif.

Anayasayı Tamir Atölyesi: 12 Eylül Anayasasını tamir etmek için oluşturulan atölyede herkes kendine göre maddeler ilave etti.

Bir Maça bakıp Çıkacağız: Ermenistan Türkiye milli maçından önce yapılan eylemle “birine bakıp çıkacağım” muhabbeti kullanılarak iki ülke arasındaki sorunlara dikkat çekilmiştir. 

“1 Mayıs 77'de buradan ateş edenler bulunsun”: 1 Mayıs 2009’da 1 Mayıs 1977’de topluluğun üzerine ateş açılan otelden açılan pankart.

Paşa Paşa Yargılanacaksınız: Sivil yargıdan kaçan paşaların adliyeye gelişinde yapılan eylem.

Genç Sivillerin birbirinden ilginç ve özgün daha onlarca eylemi bulunmaktadır. Arzu edenler yukarıda verdiğim bağlantıdan, hareket ve eylemleri hakkında bilgi edinebilirler. Yaptıkları eylemler öyle ses getirmektedir ki, artık Türkiye’de garip bir uygulama olunca gözler onlara çevrilmektedir. Hareketin en önemli özelliği kendini demokrat addeden her kesimden üyelerinin olmasıdır. Bir başka özelliği de şiddeti her ne maksatla olursa olsun reddetmesidir.  

Genç Sivillerin kullandığı hiciv metodu biz Avrupa’da yaşayan göçmenler tarafından da kullanılabilmeli diye düşünüyorum. Gerek hükümetlerin uygulamaları gerekse ayrımcı ve ırkçı söylemlere bizim de hicvedici bir şeyler söylememiz mümkündür. Wilders “Müslümanlar dışarı” mı diyor, biz de “o zaman kiliseye sığınırız” diyerek dalgamızı geçmeliyiz. “Hollanda müslümanlaşıyor” korkusuna da Mevlana’nın “kim olursan ol yine gel, bizim dergahımız ümitsizlik kapısı değildir” sözüyle karşılık verebiliriz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Eminim çok daha özgün ve çarpıcı söylemler bulanlar olacaktır. Tek yapılması gereken, dili iyi kullanıp mecazi ve mizahi ifadeler yaratmaktır. Bu da öfkeli tepkilerden çok daha faydalı ve etkili olacaktır.

Hiciv bir sanattır ve tarih boyunca yanlışları, haksızlıkları, yolsuzlukları eleştirmek için çok sık başvurulan bir metoddur.  Eskilerde hicvin bedelini kellesiyle ödemiş bir çok usta vardır, ancak günümüzde hiciv çok ciddiye alınan ve insanları düşünmeye sevkeden bir yöntemdir. Bunun bizler tarafından kullanıldığını iddia etmek ise oldukça zor. Bunun en önemli sebebi ise Hollanda dilinde düşünüp yazmamamızdır. Genç Siviller gibi bir hareket bu yönde bir atılım yapılmasına vesile olacaktır. Potansiyelin olduğundan eminim.