Hepimizi yakından ilgilendirmesine rağmen pek farkında olmadığımız, “yılan hikâyesi”ne dönen bir konusu var Türkiye’nin... Saatlerin “artık” geri alınmayacak olması. Fakat işte “artık” sözcüğünde takılı kaldı konu. Ne zaman “artık” diyeceğiz? 2011 dediler, 2012’ye kaldı, sonra 2013’e, en son 2014’e ertelendi. Nedeni, “teknik olarak hazır olunamaması”. Okullar, öğretmenler, veliler, öğrenciler “60 ay”a hazır mıydı diye bir soru geliyor insanın aklına. Sonra, “liradan üç sıfır atmak” çok mu kolay işti? Hâlâ “eski para”ya çevirmeden anlayamıyorum bir malın değerini. Neyse... Şunu öğrenmiş oldum ki gün dediğin, öyle “güneşin doğuşu ve batışı”yla izah edilir bir zaman dilimi değil, “yasa”sı var. Adı, “Günün Yirmi Dört Saate Taksimine İlişkin Yasa”. Şimdi bu yasada değişiklik yapılacakmış. Uzun lafın kısası; daha epey bir zaman saatleri “bir ileri bir geri” alacağız. Bakanlık da “boş durmayacak” elbet, o da yaz saati uygulamasını sona erdirmeyi her yıl bir yıl ileri alacak! Şimdi diyeceksiniz ki; durumun öyle ya da böyle sana ne faydası yahut zararı var? Ne bileyim; bana bir şey için “olacak” dediler mi, iyi, kötü ne olursa olsun beklentiye giriyorum. Hepsi bu.

Özendiren şişmanlık

O kadınlara takıldım... Hani o “büyük beden giyim firmasının reklamlarındaki kadınlar”a... O ne “güzel şişmanlık”tır! Nasıl “yağsız”... Yahut yağın nasıl “adaletli” bir dağılımıdır vücudun her yanına! Nasıl sıkı... Nasıl düzgün... Bu nasıl bir beslenmenin şişmanlığıdır sahi? Belli ki pasta-börek şişmanlığı değil bu. Belki de sadece “brokoli”yi abarttılar! Yoksa photoshop’la mı şişmanlatıldılar! Vallahi olur mu olur! Çünkü bu yaşa geldim böyle “özendirici bir şişmanlık”la karşılaşmadım.

Yoksa seyirci haklı mıydı!

HANİ “Erol Taş” sembol isimdir... Eskinin sinema seyircisi “perdede gördüğü karakteri sahi sanırdı” da sokakta rastladığı oyuncuya ona göre tepki verirdi hani... Hoş, şimdi de durum pek farklı değil. Dizi film oyuncularına canlandırdıkları karakterin ismiyle hitap ediyoruz en azından. Fakat galiba pek de haksız değiliz. Galiba rol sahiden “yapışıp kalıyor” oyuncunun üstüne. Yahut ne bileyim; zaten her neyse o rol, ona bir “yatkınlığı” oluyor kişinin, bu da “yüzüne yansıyor” ve onun için seçiliyor en başta! Baksanıza Wilma Elles “Carolin”miş meğer! Canını yaktığı bir “Cemile” varmış. Bilmiyoruz tabii doğru mudur değil midir; biz “Cemile”nin “yalancı”sıyız ama sokakta “kötü adam”ı kovalayanlara da o kadar gülmeseymişiz keşke!

MIŞ-MUŞ

* Dünyanın en zengin liderlerinden Brunei Sultanı’nın kızı bir memurla evlenmiş.

Adamcağız “memuriyet”e devam edecek belli ki!

* Cambridge Düşesi Catherine 9 günde 18 kıyafete 38 bin lira harcamış.

Tam “zenginin malı, züğürdün çenesi” durumu!

* Paris Hilton “Eşcinseller çok iğrenç” demiş.

Her çıkışın bir inişi var illa ki!

(haber türk gazetesinden alınmıştır)