BİZ onları tabutun başında bırakıyoruz.
Cami avlusunda, yakınlarının kolları arasında ağlarken.
Sonrasını bilmiyoruz. Ne yaparlar, ne ederler, nasıl sürer hayatları...
Küçük bir yerde "dul kadın" olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyoruz ama az çok. Dolayısıyla o avludan çıktıktan sonra onları nelerin beklediğini...
Ama üstünde durmuyoruz, düşünmüyoruz. Oralara yetişecek kadar "boş değil" çünkü hiçbirimizin "dert hanesi".
Hem daha çok anneler ile yetimlere yanıyoruz galiba. "Taze gelinler"i atlıyoruz.
Çocuk yaştaki kocaları şehit olan çocuk yaştaki dul "kadınlar"!
Evlilik için bile erken sayılacak yaşta Anadolu'da dul kalmak!
"İkiye katlanmış felaket."
Kiminin kucağında kiminin karnında çocuk, kimi daha evlendiğini anlayamamış... Ne yaparlar, baba evine mi dönerler, atılırlar mı, satılırlar mı, tacize mi uğrarlar...
İzlerini süren yok ama çoğu için "ömür boyu sürecek dram"ın başladığı yer galiba o cami avlusu.
Tıpkı Ayten gibi...
18 yıl önce, 18 yaşındayken kocası şehit düşmüş Ayten'in.
Ailesi ne yapmış?
"Kızları acısını unutsun diye Amerika'ya tatile göndermişler" desem inanmazsınız elbet. Haklısınız. Daha gözünün yaşı kurumadan kendisinden 14 yaş büyük, 2 çocuklu bir adama imam nikahıyla verivermişler Ayten'i.
Dul kadın pimi çekilmiş "el bombası" gibi! Aman nereye olursa fırlatın gitsin evde patlamasın yeter ki!
Ve Ayten fırlatıldığı yerde kocası tarafından öldürüldü geçenlerde. Şehit kocasından kalan tabancayla.
"Her gün kadınlar öldürülüyor. Ayten de bunlardan biri" diyeceksiniz. Evet olayın "şehit eşi" olmasıyla bir ilgisi yok. Üstelik Ayten mutlu da olabilirdi. Onunla aynı kaderi paylaşıp sonrasında yüzü gülen kadınlar da vardır elbet.
Ama her şeye rağmen "cami avlusunda ağlarken bıraktığımız o küçük kadınlar"ın bir ayrıcalığı varmış gibime geliyor. Özel bir ilgiyi hak ediyorlar sanki.
Bir yandan 18 yaşındayken sapasağlam kocanın ölüm haberini almak her gün rastlanabilecek bir durum değil; bir yandan da 30 yıldır karşımıza çıkan şey bu.
Bu tuhaflık o kadınları "özel bir grup" haline getiriyor.
Evet "özel bir ilgi"yi hak ediyorlar ama nasıl, ne şekilde?
"Ben bilmem devletim bilir" diyeceğim ama o da çok meşgul; başında "alkol sorunu" var, "kürtaj belası" var!..

*

Not: Noktayı koydum ki bu defa bir polis memuru boşandığı eşini öldürmüş. Ağrı'da 24 yaşındaki Melek'se ailesi tarafından tuvalete kapatılmak suretiyle öldürülmüş. Balçiçek İstanbul'da bir beach club'dan 5 gün tatil kazanmış ama bekâr olduğu için ödülü alamamış. Yani... Benim yazı için "Her rengi boyamıştık bir fıstık yeşili kalmıştı" diyebilirsiniz!

 

MIŞ/MUŞ

■ Dört kadından biri orgazm taklitçisiymiş.
O da bir şey mi; dört kadından dördü yaşıyor taklidi yapıyor!

(Haber Türk gazetesinden alınmıştır)