STV'nin ramazan dizisi 'Kendimize Doğru', taassubu reddeden, muhafazakâr-modern' çizgide bir komedi...


‘Samanyolu TV’nin ramazan komedisi ‘Kendimize Doğru’yu izlerken Peyami Safa’nın ‘dinbaz-devrimbaz’ ayrımını hatırladım. Sunulan iki karikatürize tipten takkeli, cüppeli, uzun sakallı Dursun (Mustafa Kadıoğlu) ‘dinbaz’a (Safa, ‘mürteci’ ve ‘yobaz’ı da kullanır) karşılık gelmekte. Camisi olmayan, ‘yarı dindar-yarı laik’ Gedikli kasabasının yerel-radyocusu, fularlı, entel gözlüklü Ferit de (Özden Özgürdal) ‘devrimbaz’a... Dizi, bu zıt karakterlerin ‘arabulucu’luğuna kasabaya gelen ‘modern imam’ Emir’i (Fatih Murat Teke) oturtuyor ki bu da Safa’nın alkışlayacağı ‘muhafazakâr’ tiptir: “Mürteci geçmişi geleceğe bağlayan köprüyü geçmek istemez, ona arkasını döner. Muhafazakâr bu köprüyü kurar ve geçer. Geleceğin geçmişten doğduğunu bilir, geçmişle ilgisini kesen devrimbazdan ayrılır” (P. Safa, ‘Din, İnkılâp, İrtica’, Ötüken, 1990: 11-12). 


Bu çerçevede ‘Kendimize Doğru’, İslâmi söylem içinde, ‘mutaassıp-gelenekçilik’ karşısında ‘muhafazakâr-modernlik’ tercihi yapan bir dizi... O yüzden ‘dinbaz’ Dursun, mizahen ‘yanlışlanmakta’. Dindar olarak ‘doğrulanan’ karakterlerde ise çoğulcu motivasyon da, ‘gelenek’çe tasvip edilmez modern, hatta radikal motifler de var: Küçük bir lokanta işleten; bedava iftar yemeği çekilişine oruçsuzları da dahil eden; bu yüzden ‘ayrı yaşadığı’ kocası Dursun gibi katı dindarların tepkisini çeken ama buna direnen tesettürlü Adile (Deniz Yeşil Mavi) gibi. Kadın hakları savunucusu, ‘Müslüman-feminist’ çağrışımlı Reyhan (Şeyma Burcu Gül) gibi. Aynı doğrultuda Emir de yaygın imam algısına aykırı çizgide. Teravihe iyi bir ‘start verme’yi arzu ettiğini söylüyor mesela!.. 


Bunlar iyi de iş yine ‘öteki dünya’ya bakışta sorunlu. ‘Dindar Gedikli’ çok renkli, iç-çatışmalı resmedilirken ‘laik Gedikli’ türdeş ve tümden olumsuz çizilmekte. Hediyelik eşya satan ciyak sarı saçlı kadın, teravihe davet ilanlarını öfkeyle çöpe atıyor. Ama dindarlık-karşıtı, laiklik-çağrılı ilanları gören Emir, manidar gülümseyip olgunlukla uzaklaşıyor (oysa daha geçen haftaki “Bira festivali yaptırtmayız” kalkışması taptaze!). Entel görünümle hicvedilen laiklere (aynı görünümde çok İslamcı öğrencim oldu!) “Dindar nesil istemiyoruz” dedirtiliyor. Laikler dindarları hiç anlamazken dindarlar laikleri çok iyi anlıyor. O kadar ki teravih namazını “Gedikli laiktir laik kalacak” nidalarıyla basanlara karşı karamsarlaşan imama destek olan jandarma komutanı (işte nihai arzu: cami-kışla el ele!), toplumsal mesajı çakıyor: “Kolay teslim olma, belki en çok onların ihtiyacı var sana”!.. 


Sonuçta dindar olmayanlara karşı ‘asimetri’ sürdürülmekte. ‘Gedikli’de -ki o aslında Türkiye’dir- en azından ‘kul hakkı’ yemeyen bir laik yok mu? Çıkmaz mı o ‘modern’ler arasından bir Murat Belge, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Gülay Göktürk? O ‘cenah’tan hiç hayır gelmez mi yani?!
Tek yanlı da olsa çoğulcu imaların, radikal motiflerin hatırına izlemeyi sürdürelim! Fakat, ‘radikal’ demişken, ‘dinbaz’ Dursun’a korkusuzluk testi olarak arkadan atılan parmak da neydi yahu?! Tam yakalayamadım ama, aklıma gelen yere atıldıysa... Hakkatten radikal!..

(Radikal gazetesinden alınmıştır)