Ayşe Özyılmazel her şey olabilir, her işe soyunabilir. Şarkıcılık, televizyonda sunuculuk derken sinema, dizi film, hepsi gelecektir.


Ayşe Özyılmazel’in belirgin bir Ayşe Arman etkileşimi (ben ‘taklit’i dememekten yanayım) içerdiği üzerine çok söylenip yazıldı. Ayşe’nin bir yandan Arman-vari bir gazetecilik peşinde olduğu düşünülebilir. Bunun hakkını ne kadar vereceği de hararetle tartışılabilir. Ama kanımca onun varmak isteyebileceği esas hedef olarak Arman’dan ziyade Avşar’ın performasını işaret etmek gerek.

Ayşe bir ‘Hülya’ olacak demiyorum. Söylemek istediğim, Ayşe’yi gazetecilik, daha doğrusu köşe yazarlığının ‘kesmediği’... Bu da onu ‘etkileşimsel’ bakımdan Avşar’ı baz alarak değerlendirmenin daha uygun olacağını düşündürüyor.

Hülya Avşar bu memlekette ‘herkes her şey olabilir, her şeyi yapabilir’ ilkesini hayata geçirmede kendi alanında öncü figürlerden biri. Her alandan (siyaset, sanat, edebiyat, spor, sağlık, bilim, din, vd.) irili-ufaklı pek çok başka isim de var tabii böyle. Yine tabii ki sadece bu coğrafyayla sınırlı bir olgudan da bahsetmiyoruz. Modern toplumun özelleşme ve uzmanlaşmaya dayalı ‘farklılaşma’ ilkesinden postmodern dünyada yüzgeri edilmesi (de-differentiation) sonucu ortaya çıkan evrensel bir gelişme söz konusu olan. Kitle kültürü, tüketim kültürü, görsel kültür gibi dinamiklerce de teşvik edilen bir gelişme bu...

Teorik parantezi kapatalım ve Avşar üzerinden devam ederek somutlaştıralım. O, malum, 1982’de güzellik yarışmasındaki sansasyonel birinciliğiyle önünde açılan yolda sinema, dizi, tiyatro oyunculukları da çıkardı; şarkıcılık da yaptı; televizyon sunucusu olarak da (hem eğlence-şov, hem de aktüel-tartışma formatlarında) karşımıza geldi; gazete köşe yazarı da oldu.

Ayşe Özyılmazel esas bu istikamette bir ikbal arayışının insanı. Sadece gazeteci değil her şey olabilir, her işe soyunabilir o. Çoktan ‘şarkıcı’ zaten... Televizyona da hanidir aşina ama en son geçen hafta Alişan’la bir sabah programına (Ayşe & Alişan) başlayarak bu meşgaleyi de iyice kristalleştirdi. Gerisi gelecektir. Sinema filmi mutlaka bekleyin, dizisine hazır olun!..

Ayşe’nin ‘eril’ karşılığı olarak benim aklıma gelen isim, Rasim Ozan Kütahyalı. ‘Liberal-politik’ köşe yazarı olarak tanınıp ekranların polemiksel tartışma programlarındaki performansıyla ününü perçinledi o da... Sonra magazine ve eğlenceye yatkın (‘Yerden Göğe’ gibi) ‘tartışma-şov’larda belirdi. Nihayet şimdilerde futbol yorumculuğunu da eklemiş olarak yoluna devam ediyor.

Sözü Rasim’e niye mi getirdim? Ayşe’nin yeni televizyon programıyla ilgili bu... Orada biraz bocalıyor gibi geldi bana. Bu işte daha tecrübeli olan

Alişan’ın yörüngesinde ve tutuk biraz. Yer yer o tatlı ve cezbedici fütursuzluğunu sergilese de tam olarak kendini bulamadığı izlenimi veriyor.
‘Terkip’ uygun değil diye düşünüyorum. Alişan iyi niyetli olsa da Ayşe ile ‘kültürel kimya’ları çok uyuşmuyor. Mazbut ve ‘pastoral’ bir tip Alişan. Ayşe ise kozmopolit ve kabına sığmaz... O yüzden Rasim Ozan, benim Ayşe için önereceğim isim. İkisi birlikte mükemmel müzik-eğlence programı da yaparlar, tartışma programı da yaparlar, hatta futbol programı da yaparlar.
‘Zamanın ruhu’ ikisinde daha iyi tecelli eder.

(Radikal gazetesinden alınmıştır)