‘Biz hiçbir yanlış yapmadık ama bir şekilde kaybettik’
(We didn’t do anything wrong, but somehow, we lost)

Stephen Elop / Nokia CEO

- 2013’te Nokia’nın Microsoft’a satıldığını 
açıklayan basın toplantısında yaptığı konuşma -

Alman  ‘Bild’ gazetesinin adını Türkiye’de duymayan yoktur sanırım… Okumasa da görmese de adını mutlaka duymuştur. Kıta Avrupa’sının en fazla satan gazetesi… Bir dönemler 5 milyonu aşan günlük satış… Bol ve büyük fotoğraf, kısa ve az yazı, gazetecilik kurallarını, etiğini sınırlara kadar zorlayan haberler, manşetler… Sadece bayii satışı… Tek hedefi daha çok, daha çok satış... Hedef kitle alt ve orta sınıf… Benzeri daha birçok özelliklere sahip gazete bir zamanlar çoğu Türk gazetecinin idolüydü… Maalesef Almanca bilmese de, gazetenin içeriğini anlamasa birçok Türk gazeteci dost meclislerinde  gazeteyi ballandıra ballandıra anlatırdı… Hala da öyle mi bilemiyorum…

* * *

Türkiye’de gazetelerin durumunu daha iyi anlamak için tarihçilerin kullandığı karşılaştırma yöntemini kullanmak faydalı olabilir… Farklı toplumlarda durum farklı mı… Paralellikler var mı… Yayıncıların reaksiyonu nedir… Bu sorular çoğaltılabilir… Mukayese geniş bakış açısı sağlar… Eldeki bilgiler arasında neyin doğru, neyin anlamlı olduğuna dair bir yargıya varmak için yol gösterici olabilir… Aksi takdirde sadece Türkiye’de gazetelerin yaşadığı erozyonu anlatmak tek yönlü bir bakıştan ileri gitmeyebilir, hatta doğrulara varmak için yanıltıcı da olabilir.

* * *

Karşılaştırma olarak Türkiye’de geniş bir kitlenin ismen de olsa aşina olduğu Alman ‘Bild’ gazetesi ile Bild gazetesinin yayıncısı Axel Springer SE isimli şirketi doğru bir seçim sanırım… Gazetenin içeriği, hedefi vesaire Türk gazeteleri ile pek çok benzerlikler taşıyor. 

* * *

Bild gazetesinin yayıncısı Axel Springer SE isimli şirket… Merkezi Berlin’de…

Şirkete adını veren Axel Ceaser Springer 1912’de bir yayıncının oğlu olarak dünyaya gelmiş… Babasının işletmesinde dizgici ve matbaacı olarak çıraklık eğitimi yapıp mesleğini çekirdekten öğrenmiş… Gazetelerde muhabirlik, redaktörlük yapmış… 1950li yıllar… Babasının işletmesinde gazeteler, dergiler yayınlamış… Ancak  Axel Springer’e göre, ‘gazetelerdeki başmakale okuyucuların sadece yüzde onunu ilgilendiriyor. Okuyucular az yazılı, bol fotoğraflı haberler istiyor. Gazete öyle olmalı ki her haber okuyucuların en yüzde sekseninin ilgisini çekmeli…’

* * *

Axel Springer, Londra’da gittiği Savoy Otel’indeki odasına tüm tabloid İngiliz gazetelerini alır. Elinde makas kesip biçip yapıştırıp hayalindeki gazeteyi yapar. Dört sayfadan ibaret gazeteyi gören gazeteciler alay ederler. Pes etmez. 24 Haziran 1952’de gazete 460 bin adet basılıp parasız dağıtılır.

Aralık 1952’ye kadar tiraj hedeflenen yarım milyonu bir türlü geçemez. Ama daha sonra yavaş yavaş artış başlar. 1953’te Mart’ta beşyüz bini, Ağustos’ta ise bir milyonu geçer. 1953’in ikinci yarısında iki milyonu, 1960’ın üçüncü çeyreğinde üç milyonu, 1964’te dört milyonu aşar. Nihayet 1966’da tiraj beş milyonu aşar. 1968 öğrenci olayları sırasında düşse de 1974’de tekrar tırmanışa geçip 1979’da beş milyon sınırını geçer. 1983’de 5,5 milyonu geçen Bild efsanesi işte böyle…

* * *

2001 yılında gazetenin yayın yönetmenliğine Kai Diekmann getirilir. Türkiye’de de belli kesim en azından adını duymuştur sanırım… Hürriyet’in yönetim kurulu üyesiydi… Bild’in 13. yayın yönetmenidir.  Türkiye’de Ertuğrul Özkök’ün yazılarında sürekli bahsettiği, mesleğin en parlak yıldızlarından biri olarak takdim ettiği Kai Diekmanndöneminde gerilemenin hızı  artar. 2002’de tiraj 1974’den beri ilk kez dört milyonun altına iner... 2006’da 3,5 milyonun, 2010’da üç milyonun, 2013’de 2,5 milyonun altına ve 2015 yılında ise 60 yıldan bu yana ilk kez iki milyonun altına iner.  2015’te kendi isteğiyle gazeteden ayrıldığını açıklayan Kai Diekmann, 4 milyon ile aldığı gazeteyi iki milyonun altında tiraj ile teslim eder… Yani yaklaşık 15 yılda 2 milyon tiraj kaybı vardır.  Diekmann öncesi 1985-2001 arası 15 yılda tiraj kaybı yaklaşık bir milyon olmasına karşılık onun 15 yıllık döneminde kayıp 2 milyondur… Zaten artık baş aşağı iniş durmaz… Başlamıştır bir kere… Gazeteye ek olarak futbol ilavesi verilir. Ancak bunun da faydası olmaz ve 2018’deki satış 1,46 milyondur…

* * *

Tüm bu olumsuz gelişmeye rağmen Axel Springer SE şirketi, 2017 yılında yaklaşık 3,3 milyar Euro ciro ve 595 milyon Euro kar açıkladı. Axel Springer SE şirketinin CEO’suMatthias Döpfner, bu başarıyı ‘Avrupa’nın en büyük digital yayıncısıyız’ sözleriyle açıklıyor. 2002’de göreve gelen, kendisi de eski bir yayın yönetmeni olan CEO, yazılı basındaki değişimi kısa sürede fark edip 2008’de radikal bir karar aldı… Yayınevinin elindeki günlük Bild ve Die Welt gazeteleri ile Bild am Sonntag isimli Pazar gazetesi dışındaki tüm ulusal, bölgesel ve yerel gazeteler ile tüm dergileri bir çırpıda sattı. Digital dönüşümü başlattı. Ancak bu digital dönüşüm beklendiği gibi medya alanında değildi… İnternette emlak, iş ilanları yayınlayan Avrupa’nın önde gelen platformları ile benzer çok sayıda çeşitli platformları satın aldı. Şimdi şirket cirosunun üçte ikisinin internet platformlardan geldiği belirtiliyor… Eldeki üç gazete her geçen gün tiraj kaybediyor… Belki ilerde onlar da satılacak… Bilinmiyor… Bu da böyle bir digital dönüşüm…

* * *

Bild gazetesinin durumu ve yayıncının digital değişim yorumlara açık… Ama Türkiye’deki yazılı basın yöneticileri için en azından ‘bilmek (knowing)’ ile ‘öğrenmek (learning)’ farkı daha önemli olmaya başladı… Dış dünyadan öğrenilecek çok şey olduğunu görmek gerekir… Günümüzün hızlı hareket eden dünyasında artık ‘bilmek’konusu eskisi gibi konfor sağlamıyor… Piyasa dinamikleri, teknoloji o kadar çabuk değişiyor ki, işlerin nasıl yapılacağına dair ‘bilgi’ giderek marjinal bir öneme sahip oluyor... Hızlı değişen zamanlarda ‘bilmek’ artık tek bir seçenek değil…  ‘öğrenme’ de giderek önem kazanıyor…

* * *

Da Vinci Enstitüsü Direktörü ve Google gelecek bilimcisi (fütürist) Thomas Frey şöyle diyor… Kimse elektronik cihazlardan gazete, kitap okumaz’ diyen yayıncı, ‘kimse üzerine denemeden internetten elbise almaz’ diyen mağazacı, ‘kimse internette dijital albüm satın almaz’ diyen müzik yapımcısı nasıl dükkanını kapatmak zorunda kalırsa, hadi kötü düşünmeyelim, dükkanı kapatmasa bile değişimi anlayan rakiplerinin gerisinde kalacak. İşin en üzücü yanı da bu dönüşüm on yıl sonra tam anlamıyla görünür hale geldiğinde, uyum çalışmalarını yarına erteleyenler diyecekler ki ‘Bir anda her şey değişti, böyle olacağını nereden bilebilirdik?’ Onlara verilecek cevap da şöyle olacak… ‘Oysa gerçek öyle değil, dünya değişirken siz başka yere bakmayı seçtiniz. Ya da biraz fazla beklediniz’

DEVAM: Digital çağda gazeteler / gazetecilik (4)
- Geleceği Görmek, Değişimi Anlamak -