BAŞKANLIK sistemi bir kez daha tartışılmak üzere yine gündemde. Bir yandan Başbakan, bir yandan Danıştay Başkanı, diğer yandan devlet bakanları halkın bu sistem değişikliğini “gerçekten” düşünmesi gerektiğine inanıyorlar. Öte yandan, iktidar partisi bu sistem değişikliğini başarabilmek için gerekli aritmetik çoğunluğa sahip değil. Cuma günü katıldığı Habertürk/ Basın Kulübü programında söz alan Bekir Bozdağ‘a göre başkanlık sistemi Türkiye’nin sıkıntılarına ve ihtiyaçlarına olumlu çözümler üretecek en iyi model. Yasama ve yürütmenin birbirinden “gerçekten” bağımsız olması, yasama ve yürütmenin birbirlerini denetleme noktasında parlamenter sisteme oranla çok daha fazla imkâna sahip olması, başkanlık sistemini daha “demokratik” kılan unsurlardan. Çünkü başkanlık sistemi, siyaset dışı güçlerin Meclis’i kullanarak milletin iradesini yansıtan hükümetlere operasyon yapmasını engelleyen mekanizmalara sahip. Parti disiplini üzerine kurulmuş parlamenter sistemde, parlamenterin iradesi liderin arzularına bire bir uyum sağlamak zorunda olduğundan, yürütmenin yasama faaliyeti içinde yer alması ciddi bir sorun teşkil ediyor. Vekiller kendilerini seçildikleri yerlerin insanlarına değil, aday listesini hazırlarken lütfedip isimlerine yer vermiş olan parti genel başkanına karşı sorumlu hissediyorlar. Başkanlık sistemi ise özellikle iki turlu dar bölge seçim sistemiyle bu sakıncaları gideriyor.

 

Yürütmenin yasama organını feshetmesi gibi bir tehdit de söz konusu olmadığı için, başkan ile aynı partiden olanlar bile, zaman içinde vaatlerini yerine getirememiş bir başkana karşı eleştirel tavır takınabiliyor, yeri geldiğinde “o ismi” bir daha desteklemeyeceklerini ifade edebiliyorlar . Başkanlık sistemi, ayrıca koalisyon hükümetleriyle yönetilmenin yol açtığı siyasi ve ekonomik darboğazlara karşı da bir çözüm olarak tebarüz ediyor. Pek fazla tartışma yaratan konu; “Başkanlık sisteminin idari yapısı federasyondur” iddiası ise boş iddialardan biri; çünkü federasyon başkanlık sisteminin olmazsa olmazı değil. Üniter yapı korunarak da başkanlık sistemine geçiş mümkün; ancak bu sistem devleti yerel yönetimlerin güçlendirilmesini sağlamaya icbar ediyor, ki yeni Türkiye’de olması gereken de bu. Bunlar güzel, hoş... Ancak tam başkanlık sistemi uygulayıp da başarılı ve güçlü devletler arasında katılmış çok fazla ülke sayamıyoruz. ABD’den sonra, kaç ülkenin adını zikredebiliriz gerçekten? Venezüella? (Bana uyar ama ya başkalarına?) Brezilya? (Fena değil.) Endonezya? (Mırın kırın.) İran? (Kem küm.) Sudan, Nikaragua? (Yok artık)... Yeri gelmişken belirtelim, bir “uzlaşma” modeli olduğu sıkça vurgulanan başkanlık sistemi misal Ekvador’da, yürütme ve yasama meclisi arasında şiddetli çatışmalara sebep olmuş, bir başkan yasama meclisine göz yaşartıcı bomba atmış, diğer bir başkan ise yürütme tarafından kaçırılarak talepleri yerine getirmeye zorlanmıştı. Türkiye Ekvador değil, tamam. Ama ideolojik ayrışmaların yoğun olduğu bir ülke.

 

UN VAR, YAĞ VAR... ŞEKER BAHSİ SIKINTILI

 

Benim gördüğüm, başkanlık sistemi ABD gibi, hayati konularda ve hayat tasavvurunda mutabakata varmış, sadece eğilimler bahsinde iki ana eksene ayrılmış (Demokratlar- Cumhuriyetçiler gibi) ülkelerde başarılı olabilen bir sistem. Bizde ise Meclis’te yer almayı başarmış bütün partiler kendi varsaydıkları ve homojen olduğuna emin oldukları bir halk tarifi üzerinden hareket ederler, hiçbirinin gönlünde yatan aslan, Türkiye’nin bütün birikiminin, zenginliğinin, kırçıllılığının, farklarının, renklerinin yönetimde, devleti devlet yapan unsurlarda yansıması, temsil edilmesi değildir. Özünde hepsi “cumhuriyetçi” dir. Ama “Türkiye nasıl güçlü bir ülke olur?” sorusuna ortak bir cevap üretmek, hayati sorunlarda ortak bir çözüm planına sadık kalarak işbirliği yapmak gibi dürtülere sahip değiller. Bizde siyasi ayrışma bol ama hâlâ ortak bir hayat tasavvurumuz yok. Bu sorun da oyların % 51’ini alarak başa geçen liderin, istikrar istiyorsa tahakkümcü politikalara yönelmesine, demokrasi istiyorsa yürütmeden bağımsız hareket eden yasama meclisi karşısında pasif ve zayıf bir pozisyona sürüklenmesine neden olabilecek cinsten. Takdir edersiniz ki, her iki ihtimal de endişe verici.

(HaberTürk gazetesinden alınmıştır)