6 Şubat 2023, sabah 6:30 civarı uykuyla uyanıklık arası psikolojide Hipnopompik dediğimiz zaman aralığını yaşıyorken yarı açık gözlerim tül perdenin arkasındaki göğe takıldı. Ya sokak lambalarından biri yanmıyordu ya da gök her zamankinden daha karanlıktı. Zifiri karanlık dedikleri türden. Zihnim göğün rengine alışırken yataktan doğruldum. Uyanır uyanmaz telefonuma bakmak hiç adetim değildir. O gün öyle olmadı. Salona gittim ve ilk iş Twitter’ı açmak oldu. Bütün etiketler deprem olduğunu yazıyordu. Hemen haber kanallarını açtım ve elimi göğsüme bastırarak nefesimi tuttuğum o görüntüleri izlemeye başladım. O günü takiben ilk bir hafta boyunca son yıllarda izlemediğim kadar haber kanalı izledim. Keyifsiz, kaygılı, tükenmişlik sendromunun Apati evresindeymişim gibi, majör depresyonun eşiğinde, adeta bir hayalet gibiydim o günlerde. Ne tek kelime yazacak durumdaydım ne de konuşacak. Bunun bir geçiş safhası olduğunu biliyordum, hemen akabinde yerini Akut Travmaya bırakacaktı ve beraberinde mide ağrısı, iştahsızlık, gürültüye karşı oluşan hassasiyet, aşırı halsizlik, zihin yorgunluğu, değişen gerçeklik algısı, konsantrasyon bozukluğu getirecekti. Şayet afetin ilk günlerinden bugüne kadar kendinizde bu belirtilerin çoğunu gördüyseniz akut travmaya siz de maruz kaldınız demektir.

On binlerce hayatı yıkarken her ne kadar göğü yeşil ışıklarla aydınlattığını görsek de bu korkunç ve “karanlık” güçteki depremin on beşinci gününü geride bıraktık. Bizler gibi uzaktan tanık olanlar bir yana bizzat bu “derin” afeti yaşayan depremzedeler için birlik olduk. Maddi-manevi elimizden geldiğince yaraları sarmak için seferberiz. Ancak bu kasvetli ve kederli karanlığın gölgesinde nefes almaya çalışan depremzede çocuklar ilk önceliğimiz olmalı diye düşünüyorum. Hikâye ve masal anlatıcılığı eğitmeni ve aynı zamanda masal terapisi ve oyun terapisi eğitimi alan bir yazar olarak yaş gruplarına göre depremzede çocuklarla ne gibi çalışmalar yapılabilir, özellikle ebeveynler, akrabalar ve çocuklarla ilgilenen gönüllülerin yaklaşımları nasıl olmalıdır bu makalede yer vermek istedim.  

Bir masal terapisti olarak yetkiye sahip bir psikolojik danışman çocuğun iç dünyasına yakınlaşarak, sıralı bir şekilde verdiği kodları çözerek, masalların temel ögelerini kodlamaya hakim olarak ve bu verileri çocuğun lehine kullanarak sorunun tespiti ve çözümünde etkin bir rol oynayabilir. Yaş gruplarına göre belirlenen oyun veya resim yoluyla çocuğun kaygı durumunu netleştirerek ilk adımları atabiliriz.

Çocuklar, somut olarak güvenliklerini ve soyut olarak güvende olma hislerini ebeveyn, aile, toplum silsilesi ile yetişkinler üzerinden sağlarlar. Ancak deprem anında veya sonrasında çocuklar ebeveynlerinin, aile bireylerinin, arkadaşlarının ebeveynlerinin de bu durum karşısında ne kadar güçsüz ve yetersiz kaldıklarına şahit olurlar. Özellikle 3-6 yaş gurubu dediğimiz okul öncesi dönemdeki çocuk rutin hayata dönene kadar çadır veya konteyner vb. yaşam alanlarında geçireceği süre boyunca kendisiyle ilgilenen herkesi rol model alma eğiliminde olacaktır. Dolayısıyla son on beş gündür bu durumu yaşayan, deneyimleyen çocuklar için daha hassas daha özverili ve bilinçli olmak zorunludur.

Depremlerden kurtulan çocuklar, yaygın olarak belirtilen ancak tipik olarak depresyon, kaygı ve davranış bozuklukları ile birlikte görülen ve özellikle küçük çocuklar için güçlü etkileri olan travma sonrası stres semptomları gibi bir dizi sorun sergilerler. Çocuk ve ergenlerin baş etme mekanizmaları henüz tam olarak gelişmediğinden afetlerden yetişkinlerden daha fazla ve olumsuz yönde etkilenirler. Çocuklar yetişkinlerden daha esnek değildir ve yaşlarının küçük olması da travmayı kolayca unutmalarını sağlamamaktadır. Çocuklar sanıldığı gibi travmanın etkisinden çabuk kurtulamamakta ve normal yaşantılarına çok çabuk dönememektedirler.

Bu dönemde özellikle çocuklarda daha sık ve yoğun olmak üzere kızgınlık duyguları ve öfke davranışları görülür veya bu durum deprem öncesine oranla oldukça artmıştır. Bu dönemde yine özellikle çocuklarda çok soru sorma hali gözlenebilir. Çocuklar, başta ebeveynleri olmak üzere yetişkinlere deprem ile ilgili tekrar tekrar sorular sormaya başlarlar. Bu yeni davranıştaki amaç, depremi tüm yönleri ile tanımaktır aslında. Depremi, yıkımı, ölümü ilk defa deneyimleyen çocuklarda bu abartı haller görülmekle birlikte tam tersi de görülebilmektedir. Çocuk hiç olmadığı kadar içine kapanık ve sessiz olabilir. Burada çocuklarla ilgilenenlerin özellikle unutmaması gereken en önemli şey onların birer yetişkin olmadıklarıdır. Biz yetişkinlerin anlamlandırdığı olaylarla henüz tanışmamış bir çocuk için böylesine korkunç bir süreçte onların zihnine ekilen her tohum çok kıymetlidir. Pozitif, iyileştiren, güçlendiren, köklendiren tohumlar ekmeliyiz ki gelecekte iş-okul-aile vb. hayat dönemeçlerinde mağlubiyet almadan en az hasarla yaralarını sarmayı bilsinler.

Bu süreçte çocukların en büyük ihtiyacı güvendir. Güvende olduğunu bilmek ve emin olmak ister çocuk. Onun yaşına uygun bir dille depremin doğal bir afet olduğu, bu tür yıkımların dünyanın pek çok ülkesinde yaşandığını, deprem anında neler yapılması gerektiğini yalın bir dille ve yumuşak bir üslupla anlatabilirsiniz. Kaygının ve korkunun en üst seviyede olduğu bu dönemde çocukları televizyon veya sosyal medya gibi deprem içeriklerini görebilecekleri platformlardan uzak tutmak çok önemlidir. Depremi karşılıklı konuşarak anlatma yolunu seçmiş bir yetişkin, çocuğun sık sık soru sormasına ve tüm merakını gidermesine de mutlaka izin vermelidir. Her çocuk, duygusal ve gelişimsel aşamasına göre afetlere tepki verir. Her aşama, çocuğa yeni bir dünya anlayışı ve olayların nasıl gerçekleştiğini getirir. Bu nedenle olayları çocuğun anlayabileceği kelimelerle anlatmak önemlidir. Yaşa uygun bir dil ve üslup kullanma konusunda bilinçli olmanın büyük faydası var.
 

Bir diğer anlatım yöntemi ise oyun ile yapılan çalışmalardır. Bazı çocuklar duyguları veya korkuları hakkında konuşmak istemeyebilir. Çizim yaparak, oynayarak, yazarak veya yaşa uygun diğer etkinliklerle nasıl hissettiklerini ifade etmelerine yardımcı olabilirsiniz. Yine yaşa uygun bir dil seçilerek bir tiyatro oyunu veya bir evcilik oyunu sergilenerek bir deprem oyunu oynanabilir ve oyun içinde pek çok önemli bilgi çocuğa verilebilir. Ancak deprem içerikli bir oyun oynanacaksa bunu bilinçli bir uzmanın yapması ve yönetmesini tavsiye ederim.

Başka bir yöntem ise etkinlik yöntemi olabilir. Bir grup çocuğu, güvenli ve rahat hissettiren bir yerin resmini çizmeye davet edin. Ardından, çocuklardan yarattığı yeri tanımlamasını isteyin. Çizilene göre; bu neye benziyor, orada ne var, kimler yaşıyor bu evde, orası nasıl kokuyor, sesler var mı varsa ne işitiyorsun, içinde neler var gibi sorular sorabilirsiniz. Öğrenilen bilgilerle, sakinleştirici oyuncaklar, sesler veya diğer nesnelerle o güvenli yeri yeniden yaratarak stresli zamanları en aza indirmiş belki de tamamen ortadan kaldırmış olabilirsiniz.

Tüm bu yöntemler arasında özellikle üzerinde durduğum diğer yöntem ise masal terapi yöntemi olacak. Çocuklar bunca yıkımın, ölümün ve acının yanı başında yaşarken her şeyi görmezden gelmeye, reddetmeye, inanmamaya veya her şey normalmiş gibi davranmaya başlayabilirler. Bu ilk aşamadır ve bu aşamada her şey reddedişle başlar. Ardından günden güne kontrolden çıkmış bir öfke seli sarar onu, anlamlandıramadığı bu öfke tsunamisi içinde karşısına çıkan herkesi suçlar ve kızgınlık gösterir. Öfke aşaması bu sefer yerini pazarlık sürecine bırakır. Bu bir duygusal stratejidir ve çocuklar bunu çok iyi kullanırlar. Bu travmayı ortadan kaldırabilmek adına maddi-manevi her şeyin pazarlığına girişebilirler. Ve pazarlık bir tarafta devam ededursun bu sefer güçlü bir üzüntü kaplar içlerini. Bir çocuk, kaybın acı bir durum olduğunu fark ettiği ve öğrendiği an sonu gelmeyecek gibi görünen bir hüzün girdabına kaptırır kendini. İşte bu genellikle en zor aşamadır. Üzüntüsüyle bir süre haşır neşir olan çocukta son olarak kabullenme ve çözme aşaması dediğimiz bir süreç başlar. Çocuk ölümü ve kayıplarını kabul edip günlük rutinine dönebilir. İçsel olarak çözdüğü probleminin ardından eski neşesini ve yüksek enerjisini yeniden kazanarak hayata daha naif ve sıradan bakmaya başlar.


İşte tüm bu aşamaları ve buraya sığdıramadığım pek çok süreci masal terapi ile çözme şansına sahip olabiliriz. Her yöntemde olduğu gibi burada da yaş grubuna göre hareket etmek çok önemli olacaktır. Masallarda ana karakter bir problemle karşılaşır, problemden dolayı bazı zorluklar yaşar ve bunu çözmeye karar verir. Bazen yardım alır bazen de kendi başına problemi çözer ve mutlu sona ulaşır. Tüm bunlar çocuğa kendi hayatını yönlendirmede etkin olduğunu gösterir. Burada amaç masalların doğrudan psikolojik destek ve tedavi amaçlı kullanılmasıdır. En basit ve anlaşılır tarafından bir örnek vermek gerekirse; korku ve endişeyi yaşayan çocuklar için uygun yaşta ve uygun türde bir masal kitabı seçilir. İsteğe göre hazır bir masal seçilebildiği gibi çocuğun sıkıntısına göre bir içerikle yeni bir masal da oluşturulabilir. Fakat masal terapi terapötik bir yöntemdir ve bu konuda eğitimli değilseniz hangi sembolleri masalın içine yerleştireceğinizi bilmiyorsanız ve doğru akışı takip edemeyecek durumdaysanız masal iyileştirme gücünü kaybedip çok yanlış yollara sapmanıza neden olabilir. Burada eğitim şart. Bu masal çocuğa okunur, ardından masaldaki kahramanın, iyi ve kötü karakterlerin, yaşadıkları problemlerin ve masalın finalinin üzerinde durularak çocuğa sorular yöneltilir. Bu sorularla birlikte kendini masaldaki kahramanla özdeşleştirebilmesi adına onun da benzeri problemler yaşayıp yaşamadığı yaşıyorsa nasıl bununla nasıl baş etmeye çalıştığı vb. sorular yöneltilir. Böylelikle çocuk masaldaki kahramanla birlikte hareket ediyor gibi görünürken aslında kendi problemine de çözümler üretmiş ve tanımlamış duruma gelir.

Bunlarla birlikte çocuklarda da bir çeşit yas süreci yaşanacaktır. Çocuk, ailesinden birini kaybetmemiş olsa bile evi yok olan bir çocuk en sevdiği oyuncağını, belki hayvanını, kıyafetini kaybetmiştir. Hem yaşa hem duygusal işleyiş düzeyine göre bu yas evreleri hafif, yoğun, kısa veya uzun sürebilir. Yine bu tür vakalarda da masal terapinin ölüm, kayıp yaşanması, kaybetme ve yas süreci vb. içerikleri ile çocuğun bu evreyi de en az hasarla atlatmasına yardımcı olunabilir.

1999 İzmit depremini ve 2023 Kahramanmaraş depremini uzaktan da olsa yaşamış, hissetmiş bu duyguyu öğrenmiş biri olarak her konuda olduğu gibi eğitimin bu alanda da ne kadar önemli ve zaruri olduğunu bir kez daha gördüm. Deprem coğrafyasına sahip bir ülkede yaşıyorsak çocuklarımıza ailede ve okul öncesinde başlayan eğitimlerle deprem gerçeğini öğretmeliyiz. Herkes gibi benim de şu sıralar tek dileğim bir daha bu ve benzeri afetlerin hiçbir yerde yaşanmaması. Her karanlığın içinden kendi meşalesi ile çıkmayı bilen Türkiye bu kez de çıkacaktır. Tuzaklı karanlıklardan güçlü aydınlıklara çıkmak ümidiyle. Başımız sağ olsun.