'Lise müfredatının gençleri hayata hazırlamadaki etkinliği tartışma konusudur. Sizin fikriniz nedir?'
Bu yıl, ülkenin her yanından, 'Attila İlhan Liseli Gençler Kompozisyon Yarışması'na katılanlar 'müfredat' (ders program ve içeriği) üzerine kafa yormuşlar. (www.tilahan.net)

Bu yıl yarışmanın birincisi Ali Çakal, özellikle o yaşlardaki gençlere musallat olan 'Mangalda kül bırakmama' adetinden tamamen uzakta bir yaklaşımla, gayet soğukkanlı bir üslupla 'işlevinin tartışmalı' olduğunu belirttiği müfredata dair şu 'sade' tespiti yapmış:
'Birçok dalda yetkin, çeşitli hobileri olan, ürettiği orijinal fikirleri paylaşma yetisine sahip ve analitik düşünebilen bir neslin yetişmesi açısından yetersizdir.'  Aynı sadelik içinde sıraladığı detaylı önerilerini özetlemeye çalışalım:

- Gençlerin kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için 'sanat ve spor kültürü lise döneminde 'hakkı verilerek' işlenmelidir.

- Etkisi ders saatine oranla az olan edebiyatın 'okuma toplulukları' aracılığıyla 'karşılıklı etkileşim'e açık hale getirilmesi... Edebiyat, yalnızca bir ders olarak değil, aynı zamanda 'yaşam boyu yalnızlıklar dünyasında kendimizi yalnız hissetmememiz ve birçok konu hakkında fikir edinmek' için yaşantımızın bir parçası olarak öğretilmelidir.

- Sosyal bilimlerle ilgili dersler kapsamında huzurevleri, hapishaneler, çocuk bakımevleri, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi mekanlara geziler düzenlenmeli, toplumsal yardımlaşma, dayanışma ruhu güçlendirilmelidir.

- Psikoloji dersleri zorunlu olarak ve birkaç yıla yayılarak verilmelidir.
Ali Çakal yabancı dilin, uluslararası yazarları kendi dillerinde okunabilecek şekilde ele alınmasını önerirken beni en çok ilgilendiren konuya da şöyle değinmiş:

'Lise müfredatı, günümüzde herkesin bir şekilde ilişki içinde olduğu finans ve medyayla ilgili herhangi bir öğretiyi içermemektedir. Kitleleri harekete geçirebilen medyayı ve onu kullanmayı öğrenmek, şimdiki ve gelecek yaşantılarında lise öğrencilerinin olup bitene duyarlı, iletişim araçlarından yararlanmayı bilen bireyler olarak yetişmelerini sağlayacaktır. Doğruları düşünüp savunan aydın sayımız da böylece artacaktır. Finans meselesi de aynı hassasiyeti taşımaktadır. Maalesef ülkemizde gelir ve giderlerini idare edemeyen geniş bir kitleden söz etmekteyiz; oysaki lise döneminde öğrencilere bu konuyla ilgili temel bilgiler ve zaman zaman uygulamalı eğitim verilse, daha bilinçli bir toplum eğitilmiş olur.'

Nasıl? Bu bilince üniversite öğrencilerinde rastlamak zor. Boş vermiş, hiçbir şeyle ilgilenmeyen, 'kopuk' (detached) bir kuşak geliyor. Allah bunların iktidarından korusun dedirten türden... Ali Çakal gibiler insanın içine umut kıvılcımları düşürüyor. Bir tebrik de Ali Çakal'a birincilik ödülünü veren jüri üyelerine: Çolpan İlhan, Doğan Hızlan, Gülten Dayıoğlu, Mehmet Eroğlu, Nursel Duruel, Ülkü Karaosmanoğlu...

Murat Evgin'le bir Moda akşamı...

Cuma akşamı hem çocukluk hem de İstanbul Erkek Lisesi'nden arkadaşım Y. Mimar Mehmet Koçak ve eşlerimizle bir nostalji turu attık. Vesile Murat Evgin'in Moda Deniz Kulübü'nde vereceği konserdi. Önce Koço'da mükellef (beklentimizin üstünde iyi) bir yemek yedik, sonra bir iskele turu, ardından Deniz Bar'da keyifli bir gece...
Kulüp'te çalan orkestraları (Şerif Yüzbaşıoğlu, Marino Marini vb.) bedavadan dinlemek üzere, kazağımızı kız arkadaşımızın altına serip, ayaklarımızı denize doğru sallandırarak oturduğumuz iskele yerli yerinde. Emektar kulüp metruk vaziyette de olsa eski bir dost gibi yakın; ancak tabii ki hüzünlü. Koço aynı Koço, akasya ağaçları aynı akasya ağaçları. Ve de Kadıköy'ün 'nezahetini' kaybetmemiş insanları...
Murat Evgin çok iyi bir 'Entertainer' (kötü Türkçeyle 'eğlendirici') olarak parlıyor. Besteleri de hoş yaptığı müzikal gezinti de. Zamanın nasıl geçtiğini bilemedik. Bir de mükemmel bir ses ve performans keşfettik, pop star yarışmasındaki ve de internetteki ses ve görüntülerinden çok farklı: Aydan Kaya... Her şeyi yerli yerinde bir tek şeyi eksik: Üslubu... Murat Evgin ona bir el atsa, yıkarlar ortalığı...
Takip edin Murat'ın Moda konserlerini. Hele de Kadıköylü iseniz, kaçırmayın...


Not:
İnsanımsı davranışlara tenezzül etmeyen tüm Fenerlileri kutluyorum. Mükemmel bir sezon geçirdiler. Her başarıyı hak ettiler. Galatasaray'ın bir fazlasını hak etmesini de onlar sindirecektir zaten. Bizimkilere de helal olsun. Bensiz daha iyi oynadıkları kesin. Maça gitmedik ya...