Altınçağın kapılarını araladığımız  şu günlerde, Kuzey Kıbrıs’ta da,  4.ve 5. boyuta geçiş ve “Yüksek Bilinç”   çalışmaları hızla önem kazanmaya başladı. Farkındalığın yükseltilmesi konusunda son zamanda dünyada ve Türkiye’de yapılan çalışmalar,  ülkemizde gittikçe önem kazanmış durumda.


İşte bu önemli adımın atılmasında, 2 Haziran’da  Girne’de düzenlenen Kalp ve Ruh fuarı bunlardan bir tanesi idi. Ve tabi ki seminerde konuşmacı olarak yer alan sevgili Hermes Semş de öyle. Kendisiyle gerçekleştirdiğim söyleşiye geçmeden önce, onun hakkında yazmak istedim daha önemli bir gerçek var aslında.  Hani bazı insanlar vardır ki, kendisiyle tanıştıktan sonra  hayatınıza  sihirli  bir değnekle dokunur ve  aniden hayatınızın akışında olumlu katkılar sağlar. Ve en önemlisi de,  “iyi ki tanıdım” dersiniz. İşte o da benim için bu insanlardan birtanesiydi.


Fakat  sadece benim değil milyonlarca insan içinde öyledir kendisi. Ona baktığınızda başka bir insandan almadığınız bir ışık alırsınız. Bu sevgi olabilir kimine göre. Fakat ben onun gözlerimde kendimi gördüm. İşte bu aslında koşulsuz sevgidir. Size siz gibi bakar, erkek kadın dişi vs olduğunuz için değil. Yüreğiyle bakar, içinizi okurkende gülümser size. Sonra siz gülümsemeye başlarsınız, yıllarca tanıdığınız bir dostu selamlar gibi selamlarsınız onu. Fakat Girne’de yapılmakta olan  enerji  çalışmalarını  anlamak ve  okuyucularıma  daha sağlıklı biçimde aktarmak adına, öncelikle seminerlere bizzat iştirak etmem gerekti.


Bu bağlamda uygulanmakta olan terapinin boyutunu  ve etkisini görmek açısından  da,  2 gün arka arkaya aldığım şifa çalışmasından sonra, özüme inilerek çakralarımın  tamamen açılması sağlandı. Bütün bunlar olurken iki hafta boyunca süren göz sorunumda çözülmüş oldu. Ve en önemlisi de, Hermes Şems,   herhangibir ilaç veya tedavi uygulamaksızın  sadece düşünce gücümü harekete geçirerek bu sonuca ulaşmamı sağladı. Aslında olayın özeti şuydu; “Ben şifalanmayı istiyorum” dedim kendi kendime. Ve buna tüm kalbimle inandım. İstemek yetiyor demişti zaten kendisi de. Ayrıca,  “artık bilinç yükselmesi yaşayacağımız 4. Boyuta geçiyoruz” diyordu. Bunu yaparken kullandığı tek metod,  kaynaktan aldığı enerjiyi size aktarmak. Fakat bu yöntemle,  Türkiye’nin birçok şehrinde bu konuda başarılı çalışmalar yaptı. Ardından Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği terapilerin sonucunda; beyin tümörü, kireçlenme, bel fıtığı, lösemi ve buna benzer hastalıklarda  başarılı çözümlere ulaştı.  


Ve işte o enerji ve şifa dolu röportaj…


Esas ismi Yalçın Akengin, namı diyar Hermes Semş. Kendisi 29 Ekim 2004’de bu  uzun ve geri dönülmez yolculuğa  çıktı.  Şifa farkındalığı 1997’e dayanıyor. Ve 8 yıldan beri,  bu yolda yürümeye devam ediyor. Bugüne kadar 10 binden fazla şifa yaptı. Bedensel dengeleme,  şifa ve koşulsuz sevgi aktarımını  Türkiye’nin birçok şehrinde hayata geçirdikten sonra şimdi de,  Kıbrıs’ta üstlendiği misyonunu başarıyla tamamladı.  Bundan sonraki hedefi dünyaya açılmak.  

 


İlk olarak şifa enerjinizi nasıl keşfettiniz?


Bioenerjimin farkındalığına vardım. Fakat farkına vardıktan sonra yapmayı düşünmedim. Muallaktaydım ve yola çıkmak istemedim. Bütün yollar kapalıydı ve yalnızca ruhsal yolum açıktı. Önceleri ticaretle uğraşıyordum ve iflas ettim.  2004 Haziran ayında “Rabbim daraldım kapılarımı aç dedim”. Ve iki saat sonra bir tanıdığımdan telefon aldım. Antalya’dan arıyordu bir yakınının hasta olduğunu söylüyordu. Terapiden sonra iyileştiğini gördüm. Böylece ticareti bıraktım ve o dosya kapanmış oldu benim için. Önceleri para amaçtı benim için oysa şimdi araç oldu.


Peki daha sonra kendinizi nasıl ikna ettiniz ve terapi yapmayı nasıl öğrendiniz?


Bioenerjiyi pratik el kitabıyla öğrendim ve gerisini akışa bıraktım. Çünkü bilgi heryerdedir. İsterseniz ona ulaşabilirsiniz. Eğer birisinin bilgi alanına girersen onun hükmüne girersiniz. Bu yüzden ufkumuzu açıp kendi sentezimizi yaratmak gerekiyor.  


İnsanları nasıl şifalıyor sunuz? Bunun için mutlaka terapi yapılması gerekiyor mu?


Bede n bütünlüğüne şifa yapıyorum (spiral enerji). Bu enerji zeki olduğu için bedende nerede şifalanacak yer varsa orayı şifalandırıp onarıyor.  Bu yüzden tek bir terapi değil, bazen birkaç terapi gerekebiliyor. Epilepsi tiroid nodülleri, tümör, yumurtalıklardaki  miyonlar, rahimdeki lezyonlar, kanser panik atak, psikodramalar, komple gastro sistem ki bu birçok şey içerir (gastrit, ülser) menapoz bozukluklarını dengeye sokmak kireçlenme ( ki bu çağın hastalığıdır), vücuttaki bedendeki enerji blokajlarının kalkması ve bunlar gibi bir sürü fenomen hastalıklar var. Çünkü beden bütünlüğünün komple şifalanması gerekiyor.


Bunun sağlanması esnasında rolünüz tam olarak nedir?


Şifa yalnızca Allah’tan gelir. Öncelikle bunun bilinmesi gerekiyor. Ben yalnızca bir aktarıcıyım.  Bu enerjiye inanmaktan ziyade şifayı istemek daha önemlidir. Bu enerji reiki değil, bioenerji değil, chi değil. Bu tamamen ilahi kaynak her şeyi o yapıyor.


Allah’a inanmayan bir ateist düşünecek olursak, onun bu enerjiyi alması mümkünmüdür ?


Hayır çünkü inanmayanlar daha çabuk alıyor enerjiyi.  Bireyin ille de  inanması gerekmiyor. Çünkü istemek yeterlidir.  Yani şu anlama geliyor; kendine izin vermek.  Allah’a inanıyorum diyenler, sadece inanıyorum demekle yetiniyor ya da bildiği yöntemlerle nefes tekniklerini kullanıyor. Bu yüzden  tam olarak sonuç  alamayadabiliyor aslında. Fakat eğer kapalıysa ve kendini ateist olduğuna inandırmışsa sadece kendisinin ilahi varlık olduğu bilincinden yola çıkarak, blokajlarını kaldırmışsa anında şifa başlıyor.   


“Ol Yasası” nedir?


Bir şey olsun diyoruz artık, Allah’ım sana güveniyorum, sana sığınıyorum ne olur dualarımızı duy yerine “OL” demeye başlıyoruz ve evrene yaydığımız için bize geri dönüşü oluyor. Bunu kendimize söylüyoruz. Örneğin bir sınavdan geçmek istiyorsun; “OLSUN” diyorsun. Evren bizi dinler ve yüksek sesle söylediğimizde her düşünceyi hayata geçirmiş oluyoruz. Çünkü onun bildiği ve vereceği tek yanıt Evet’tir.  Acabalara yer yoktur. Çünkü istekleriniz askıda kalır. Olumsuz kullanırsan ona da evet der ama olumsuz bir şekilde cevap verir. Aslında elimizin altında şuan çok kolay bir yasa vardır. Mesela bir şeyi çok istiyoruz ama yürekten söyledik diyelim, yine askıda kalır.


Aşırı dindar kesimleri nasıl etkiliyorsunuz?


Şifa uygulamasında temas yok. Sadece o kişinin ilerisinde ayakta duruyorum. Bu yüzden her kesimi içine alır.


Kaynaktan kastınız nedir ve nereden geliyor bu enerji akışı biraz açar mısınız?


Yaradandan geliyor. Bu ilahi bir enerjidir çünkü. Allah boyutu . Ayrıca ben kimseye gel seni şifalandırayım diye teklifte bulunmam, bu bir hak ediştir. Karşılıklı onun istemesi gerekir. O zaman bunu kendiside yapabilir, yeter ki istesin. 


Meditasyon sizce gereklimidir?


Meditasyon tamamen zihni boşaltmaktır. Özü duymaktır ve anı yaşamaktır. Kök, göbek ve mide; üç çakranın olduğu yer çok önemlidir. Oradaki rahim boyutunu kaygılar üzüntülerle kapatır topraklama yapamayız. Birincisi; Kök çarka; zevksel, İkincisi; Göbek; düşünsel, Üçüncüsü; duyumsal ve duygusaldır. Bunların üçü 2.ci çakradan hareket yapar ve zihni bloke eder. Bloke olan zihin felsefeye başlar devamlı korkularla iç içe girer. Çünkü nefis (egoya) bağlamıştır. Bundan tamamen kurtulmak için ya bir şifa terapistinden yardım isteyerek ya da önce kendini sevip bağlayacak.


Çakraların açılmasında anahtar nedir?


Bedenini sonra bütünü affedip, kabullenip (mevcuda var olanı) ve beklentiye girmeden koşulsuz sevecek. Bunları yaptığı vakit çakralarımızı açmaya başlar. Bu ana anahtardır. Onu yaparsa tek tek açmasına gerek yok.


Bu noktada  olarak bireyin elde etmek istediği potansiyel  nedir peki?


Yukarıda bahsettiğim anahtar “Hazreti İnsan” mertebesine varmanın anahtarıdır. Burada artık Hazreti İnsan potansiyeline sahip olan kişi kendine iman etmeyi kendini sevmeyi ve gücü kendisinden almayı öğrenir. Varoluş skalasında içinde enkarnasyon halkalarında insanlık mertebesine varılmak için;  taş olduk,   toprak olduk, böcek olduk, ışık olduk ama insan olamadık. İnsanlık potansiyelimiz var ama bu bir hak ediştir. 


Hazreti İnsan mertebesine çıkan birisi meleklerden yardım alıyor mu ya da siz bu konuda ne düşünüyor sunuz?


Melekler Hazreti İnsanın  yardımcı kadrolarıdır. Ve hizmet kadrolarıdır ayni zamanda. Onlara inanıyorum elbette ama biz onlardan doğrudan yardım almıyoruz. Bağlantıyı doğrudan kendimiz kuruyoruz. Artık araçlar yok.


Altın Çağ’ (Yeni çağ)’ın dönemsel  özelliklerini yaşamaya başladığımız şu günlerde, bilgiyi paylaşma ve hayata geçirme konusunda neler söylecek siniz?  


Evet yeni bir döneme girdik. Şuan içinde bulunduğumuz dönem giriş yaptık ve artık olayın teknolojik boyutunuda yaşıyoruz. İnternet vasıta oluyor. Kişilerin teknoloji yoluyla  birbirine orada ulaşması, karşılaşması veya diyaloğa bu dönemde geçilmesi  de tesadüfi değildir. Onun gelmesi gerekiyordu ve o kişiye ulaşmıştır. Artık eski bilgileri tüm öğrendiklerimizi yeni dönemde  ortadan kaldırıyoruz. Çünkü yeni dönemde eski donanımlara ihtiyaç yoktur.


Yeni enerjide bedenimizdeki mekanizmaları harekete geçirmek için ne yapmamız gerekiyor?


Kendimize inancı yükseltmek gerekiyor. Yeni dönemin farkı bu kendimize inancı yükseltmek.  Zaten kendimize inanmak Allah’a inanmaktır. Bizler onun aynası ve yansımasıyız. Benim gözümden sana bakan senin gözünden bana bakar ve aşk olup akar. Bir nehir gibidir.


Saf sevgiye dönüş nasıl olacak?


Şifa sevgi ve bilgi içeriyor. Kişinin önce kendisini affetmesi gerekiyor ve koşulsuz sevgiyle kendisini sevmeyi öğrenmesi gerekiyor. Ve tabi ki  herkesi.


Öyleyse aşk ve  İlahi aşk  ve sevgi nedir?


Artık ilahilik yoktur hakikat kelamlarını konuşuyoruz. Artık aşk aşktır. Suni mi sentetik mi olayı yoktur. VE hep bugüne kadar onu ayırdığımız için ilk boyutunu yaşadık, öğreti oydu  çünkü. Ama şimdi aşkı ilahi olarak tanımlamaya başladık. Artık her şeyi refuje ettiğini gördük. Yaşanan her şey kutsaldır. Ondan olan her şey kutsaldır. Aşk hamlık halidir. Anda yaşamdır. Anda olup bitendir ama pişme hali sevgidir ve yolu belirler. Sevgide anlık yaşanır ama aşk sabit değildir. Ayşe’nin Ahmet’e aşkı ya da sevgisi yaradanı  da sevmek demektir. Çünkü karşısındakini kendisi gibi gören ve onun yansıması olduğunu düşünerek koşulsuz seven insan kendisini de seviyor demektir.    


Yanma Hali nedir?


Sevgide aşkınlıktır. Orda sevgi ve özgürlük ortaya çıkar. His kanallarımız tamamen açılır. Orda konuşmaktan ziyade yalnızca bakış vardır. Onun
haricinde de oldu kısmı vardır. “”OLDU” kısmı artık insan olmaktan çıkıp ışığa ve ilke dönüştüğün  kısmıdır.


Tam olarak hedefiniz nedir?


En yüksek şifayı gerçekleştirmek. Mucize şifaların en yükseğini yani. İnsanların tamamen şifa olmasını sağlayarak insanlığa hizmet etmek.

  

Böyle diyordu sevgili Hermes Dost. Ve birsonraki yazımda ise, seminerde edindiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.  Bu noktada bilinmesini istediğim en önemli nokta şu ki; eğer tam olarak ikna olmasaydım aslında bu röportajı asla yayınlamayacaktım. Fakat bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi, mucizeler vardır ve aslında mucizenin kendisi  “sizsiniz”. Hermes Dost, bu konuda  en iyi yol gösterici bana kalırsa. 


Her ne kadar kendisine  bunu söylemenin  egosunu kabartmak olacağını düşünse de, en azından  karşılaştığım insanların içinde beni ikna eden tek  isim oldu.


Çünkü bu güne kadar  birçok yaşam koçunun size sürekli;  “olumlu düşünün, kendinizi sevin, zengimin” deyin  arkadaşlar dediğini duyunca buna inamazsınız. Hatta zırvaladığını da düşünürsünüz. Burada aslında farklı olan şey şuydu; OL YASASI’nın işleyişini, HAZRETİ İNSAN POTANSİYELİ boyutunda yakalamak. Madem bizler Allah’ın suretleriyiz neden kendimiz ol demeyelim. İlaçları çöp kutusuna atmanın vakti çoktan geldi de geçiyor bile. Tabi bunun için, en önemli nokta;  kendine güvenmek. Ve unutmayın ki kendi  ışığınız yalnızca sizsiniz.