erör örgütünün uğursuz katilleri dün sabaha karşı Hakkâri’de kanlı bir karakol saldırısı düzenledi.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar dileriz.

Hiçbirini şehit vatan evlâtlarının bir saç teline değişmeyiz ama saldırganlardan 18’inin çatışma ve takip sırasında öldürüldüklerini duymak, belki küçük bir teselli verebilir.

PKK saldırısını haber alanlardan çoğu “Hangi PKK?” diye sormuş olmalıdırlar.

Çünkü uzun zamandır barışa yönelik çabaların meyvelerini vermeye başlayacağına dair bir beklenti yükseliyordu.

MİT-PKK pazarlığının Oslo durağında deşifre edilmesi ve izleyen ilerlemeler, örneğin Öcalan’ı ev hapsine çıkarma ihtimalinden bakan düzeyinde (Bülent Arınç) söz edilmesi artık PKK saldırılarının göreceli olarak dineceği ümidini uyandırmaya başlamıştı.

Leylâ Zana’nın çözüm yolunda Başbakan Erdoğan’a güvendiğini söylemesi, Kandil’deki elebaşı Karayılan’ın barışçı mesajlar vermesi PKK’nın son saldırıya hazırlık olarak güvenlik güçlerini şaşırtma isteğine bağlanamaz.

Dünkü saldırı, Leylâ Zana’ya ve PKK’yı bitireceği söyleyenen barış arayışlarına yönelmiş bir meydan okumadır.

Belli ki PKK’nın bazı unsurları Öcalan ve hatta Karayılan’ın kontrolünden çıkmıştır.

Çünkü PKK bir mafya organizasyonudur. Haraç alarak, eroin ve silâh ticareti yaparak ve insan kaçakçılığı yoluyla yüz milyonlarca dolarlık bir kirli çarka hükmetmektedir.

Kürt ırkçılığına dayanan terör, bu kanlı ve kirli parayı meşrulaştırma amaçlı örtüdür.

PKK bir yandan da kaos taşeronudur. Ve şu sırada İran ve Suriye hesabına çalışıyor.

Dünkü saldırı, Türkiye’nin bölücü terör konusundaki yeni anlayışını vurmamalıdır.

Her meşum olay şu gerçeği pekiştiriyor:

Kürt sorununa çözüm arayışlarının terörle mücadeleden bağımsız hale getirilmesi şart.

Kürt siyasetçiler de bir gün kendileri için en acımasız düşmanın PKK olduğunu anlayacaklardır.

Dileriz o uyanış fazla gecikmez!

Gül’ün sözcüsü mü oldu?

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Cumhurbaşkanı Gül’e ayıp etti!

Bir TV programında “Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na aday olursa Sayın Gül çıkıp ‘Ben adayım’ demez” yorumunu yaptı.

Nereden biliyor?

Parti sözcülüğü yanında Cumhurbaşkanlığı sözcülüğünü de mi üstlendi yoksa?

Yaptığı yetkisiz bir tahmindir.

Eğer mecbursa siyasi terbiye tam tersini söylemesini gerektirirdi.

“Sayın Gül Cumhurbaşkanlığı’na aday olursa Sayın Erdoğan çıkıp ‘Ben de adayım’ demez” diye konuşması daha doğru olurdu.

İkinci kez aday olma hakkına sahip Cumhurbaşkanı şimdi o çünkü!

Huzurlu uykunun ilâcı

Cezaevi faciasından sonra Adalet Bakanı Ergin, halkın acıma duygusuna sığındı:

“Cezaevlerinde 126 bin tutuklu ve hükümlü var. Bunlar beni rüyalarımda rahatsız ediyor...”

Demokrasilerin bu tür durumlara karşı en etkili ve geleneksel ilâcı istifadır.

Devletin doğru adamı bulmak için yeni bir şans kazanması, istifa edeni huzur içinde uyutur. Hararetle tavsiye ederiz!

(Vatan gazetesinden alınmıştır)