Arkasında halk olmasa “Anadolu İhtilâli” belki başlardı ama hedefine ulaşamazdı.

Yani 19 Mayıs yolda kalırdı; 30 Ağustos’a 29 Ekim’e varamazdı.

Sivil direnişin en fedakâr ve kahraman örneğini şanına yakışır bir şekilde kutlamak için CHP’ye inat Cumhuriyet değerlerine soğuk bakan bir iktidar mı gelmesi gerekiyormuş?

Kutlamaları izlerken devletin uzak durduğu bayramı halkın sahiplendiğini görerek “her şerde bir hayır var” deyişi aklıma geldi.

Çünkü kutlamalardaki doğal şenlik havası 19 Mayıs’ın halkın bayramı halini aldığını anlatıyordu.

Bu tablonun iktidar için “kötü sürpriz” olmadığını umarım.

Bayramları siyasi ayrışma sebebi yapan anlayış, ülke geleceği için kötülüktür çünkü.

Kutlama modelini değiştiren iradenin AKP olması 19 Mayıs’ı ister istemez “CHP’nin bayramı” havasına sokmuştur. İktidar partisi buna izin vermemeli, bayrama ortak olmalıdır.

Dünkü görüntülerden yansıyan en önemli kazanım, bayramın bir sivil şenlik doğallığı kazanmış olmasıdır.

Bu değişiklik tarihin de zamanın da ruhuna uygundur.

Çünkü kurtuluştan kuruluşa tüm bayramların kaynağında asker kadar sivilin de emeği, özverisi, kanı ve canı vardır. Artık kahramanlık övgüsü ve özendirmesinin öne çıkması gerekmiyor.

Cumhuriyetimiz 100 yaşına yaklaşıyor.

Artık özgür, bağımsız ve müreffeh bir yaşam garantisine beslenen güven duygusu kutlanmaya değer hale getirilmelidir.

Umut ve güven duygusu geçmişe değil geleceğe dönük olmalıdır.

Dün bu değişimin izini gördük. Eksiklik iktidar katılımının zayıflığı ve isteksizliği idi.

Anıtkabir ziyaretinin devlet ve hükümet başkanları tarafından ihmal edilmesi, saygılı ve hakşinas bir duruş olmamıştır.

Atatürk’e görünmemek için bahane yaratmak Atatürk’e bir şey kaybettirmez. Ama saygıda kusur işleyenlere halkı kaybettirir.

Facianın sebebi

Wall Street Journal gazetesinde çıkan Uludere haberi sadece gürültü üretiyor.

Oysa böyle haberler ve tartışmalar ya suçlunun ortaya çıkmasına veya aynı hatanın tekrarlanmamasına hizmet etmeli.

Gazetenin yayınını izleyen açıklamalar ve tartışmalar şunu ortaya çıkardı ki, Irak sınırındaki kaçakçı konvoyunu Amerikalıların insansız uçağı Predatör değil TSK’nın Heron’u tespit etmiştir.

Yani müdahale kararının oluşumunda Amerikalıların herhangi bir rolü bulunmamaktadır.

Heron’dan alınan görüntüler bir yana konmuş, PKK’lı katillerin daha önce kanlı baskınlar düzenledikleri üç karakola aynı yöntemle, yani konvoy arasına karışarak Irak’tan Türkiye’ye sızdıkları dikkate alınmış ve düğmeye basılmıştır.

Sonuçta bir facia doğmuştur.

Çünkü bu şüphenin haklı olup olmadığını kanıtlayacak istihbarat desteği yerden, yani olay bölgesinden -hatta keşke olsa- konvoy içinden verilememiştir.

Konvoyu ihbar eden Amerikalılar bile olsa bu son değişmeyecekti.

Enerjimizi, istihbarat zaafımızı gidermeye yöneltelim!

(Vatan gazetesinden alınmıştır)