Noel konuşmasında popülizmi eleştiren ve 1930’lara dikkat çeken Belçika Kralı II. Albert’e eleştiri yağdı. Kralın konuşmasında Belçika’nın en büyük partisi olan Flaman milliyetçileri N-VA’ya gönderme yapılıyordu. “Bu karışık zamanlarda uyanık olmalıyız ve populist argümanlara dikkatli yaklaşmalıyız. Popülistler ekonomik krizin sorumlusu olarak günah keçisi arıyorlar. Bu ya yabancı kökenliler ya da ülkenin diğer bölgelerinde yaşayanlar oluyor. Benzeri argümanlar bizim ülkemiz de dahil çok sayıda Avrupa ülkesinde dile getirildi” diyen kral sözlerini şöyle sürdürdü: “1930’ların krizini ve popülist yaklaşımların doğurduğu sonuçları unutmayalım.

Bunun demokrasilerimiz için ne vahim sonuçlar doğurduğunu gördük.” Kralın konuşmasına N-VA sert tepki gösterirken kimi siyasi analistler “1930’larla kıyaslamanın yanlış olduğunu” belirtti. “Tüm metnin hükümet tarafından önceden onaylandığını” ve Başbakan Elio Di Rupo’nun 1930’lara gönderme yapan cümleleri konuşma metninden çıkarmamakla hata yaptığını söylediler. Federal Başbakan Di Rupo ise “Kral Albert’in konuşmasında kimseyi hedeflemediğini” savundu. Di Rupo Flaman milliyetçileri N-VA’nın tepkisini üzücü bulduğunu “N-VA’nın Belçika için çok tehlikeli olduğunu” belirtti. “Flaman milliyetçileri N-VA’nın her fırsatı politik puan toplamak için değerlendirdiğini ve nihai amacı olan Belçika’nın bölünmesi ve Flaman Bölgesi’nin bağımsızlığına yönelik adımlar attığını” ifade eden Di Rupo kralın konuşmasının yüzde 90’ının ekonomik durum hakkında olduğunu söyledi. Di Rupo “N-VA’nın ayrılıkçı bir parti olduğunu ve ülke için çok tehlikeli arz ettiğini” dile getirdi. N-VA’nın, kralın rolünü tartışmaya açmak istediğini ancak koalisyon anlaşmasında böyle bir şeyin bulunmadığını belirten Di Rupo “Belçika gibi karmaşık bir ülkede kralın çok önemli bir rol oynadığını” söyledi. Flaman parlamentosu milletvekili ve Zaventem Belediyesi Başkan Yardımcısı Eric Van Rompuy Fransız dergisi Paris Match’e verdiği röportajda ise Flaman milliyetçilerinin ikiyüzlü davranarak, Belçika’nın bölünmesini savunduklarını kaydetti. 2014 seçimlerinden önce diğer partilerin N-VA’nın gerçek yüzünü açığa çıkarmak zorunda olduklarına işarek eden Van Rompuy, “Flaman seçmen N-VA’nın ülkenin şu andaki yönetim modeline son vermek istediğini bilmeli. Her ne pahasına olursa olsun N-VA’nın maskesini düşürmek zorundayız. Bu bizim stratejimiz olmalı. Bart De Wever’ın Anvers Belediye Başkanı olarak kalacağını ve buradan Belçika’nın birliğine son vereceğini anlatmak zorundayız” dedi.


9 Ocak Çarşamba günü Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda “Toplumsal Bütünlüğün Yeni Sorunsalları: Müslüman Toplulukların Temel Haklarını Korumak ve Teşvik Etmek” konulu bir Uluslararası sempozyum düzenlendi. Sosyal Uyum İçin Avrupa Müslüman Girişimi’nin (EMISCO) düzenlediği ve uzmanların konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte İslam karşıtlığı masaya yatırıldı. EMISCO Başkanı Doudou Dien, İslamofobi’nin dini-teolojik değil bir insan hakları problemi olduğunun altını çizdi. Dien “İslam karşıtları medeniyetler çatışması kavramı ile İslamofobiyi yaymaya çalışıyor. Oysa ki inanç özgürlüğü bir insan hakkıdır. Din nefreti yapılamayacağı uluslararası siyasi ve sivil haklar paktı ile bir insan hakkı olarak güvence altına alınmıştır. Bu yüzden bizler İslamofobiyi bu teolojik alandan çıkarıp insan hakları alanında tartışılmasını sağlamalıyız” şeklinde konuştu.

Dien “Avrupa bir kimlik krizine doğru yol alıyor. ‘Hıristiyan beyaz kimlik’ şimdi çokkültürlü çok dinli etnik bir yapı ile değişime uğruyor” saptamasında bulunup bunun sancılı bir süreç yarattığını ifade etti. Avrupa’nın kimlik krizi ya da kimlik bunalımı sadece Müslümanları değil, Belçika gibi farklı topluluklardan oluşan ülkeleri de olumsuz etkiliyor. Kral II. Albert de işte tam bu tehlikeye dikkat çekiyor.


Flaman milliyetçisi N-VA’nın maskesini düşürmek için böylesi çıkışların yapılması sevindirici. Ancak bu kaygının geniş kitleler tarafından da paylaşılması gerek. Özellikle de Flamanlar ve EMISCO gibi örgütlerin sözcüleri aracılığıyla “günah keçileri” tarafından!