Yıllar önce Belçika’da yüksek lisans eğitimi için adım attığım Anvers kentinde belediye yönetimine sağlanan özerkliği görünce yerinden yönetime verilen önemi bizzat gözlemlemiş ve merkezi ve hiyerarşik bir ülkeden gelen bir birey olarak bir tür şok geçirmiştim. Avrupa’nın önemli limanlarından biri olan Anvers Limanı belediyeye bağlıydı, belediyenin okulları vardı. Kısacası neredeyse kent kendi kendini yönetiyordu. Belediyeleri yönetmek için farklı partilerle koalisyon oluşturulduğunu sanki hükümet kuruluyormuş gibi pazarlıklar yapılması belediye yönetimine verilen önemi vurguluyordu. Avrupa Birliği (AB) içerisinde yerel idareler kendi aralarında yoğun bir işbirliği gerçekleştiriyor. AB kapsamı içinde gerçekleşen işbirlikleri ile yerel idarelerin ihtiyaç duyduğu çözüm ve ürünler oluşturuluyor ve AB’nin bütünleşme hedefine de katkı sağlanıyor. AB’ye katılım sürecindeki Türkiye’nin yerel idareleri de bu işbirliği süreçlerine katılma kanallarına sahip.


2011 yılında CHP’li belediyeler tarafından kurulan Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) bu anlamda öncü bir görev yapıyor. İstanbul’dan Kadıköy, Beşiktaş, Silivri İzmir’den Bornova, Karşıyaka, Buca, Seferihisar, Çanakkale’den Küçükkuyu belediye başkanları geçen hafta Brüksel’de işbirliği süreçlerine en etkili bir şekilde katılmak üzere Brüksel’deydiler. 7-10 Ekim tarihleri arasında Brüksel’de farklı mekânlarda düzenlenen 11. Avrupa Bölgeler ve kentler haftası (Open days) 7 Ekim’deki açılış toplantısı ve 8-10 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 101 farklı çalıştay ve tartışma etkinliğinden oluştu. Open days etkinliklerinde yerel yöneticiler iyi örnekleri, ürettikleri ürün ve çözümleri paylaşıyorlar.

SODEM Genel Sekreteri
Onur Eryüce “SODEM üyesi belediyeler konsorsiyumların 3 tanesinde yer aldı. Gıda güvenliğinden, turizme, gençlerin istihdama katılımına kadar bir dizi konuda ortaklıklar kurdu, bilgi paylaşımında bulundu. Katılımcı belediyelerimiz hem ülkemizi, insanımızı hem de kendi belediyelerini tanıtma, Avrupa ile bir araya getirme görevlerini gerçekleştirdiler” şeklinde değerlendiriyor, Brüksel’e 43 kişilik bir ekiple yaptıkları çıkarmayı. SODEM ekibi AB kurumları arasında Türkiye ile ilgilenen birçok merci ile de bir araya geldiler, bilgi ve görüş alışverişinde bulundular. Kendi aileleri merkez sol yerel idarelerin semsiyesi olan Bölgeler Komitesi Sosyalist Grup toplantısının açılışında SODEM Başkanı Selami Öztürk bir konuşma yaptı ve SODEM’in çalışmalarını ve hedeflerini anlatan konuşma AB’nin merkez sol yerel yönetimleri tarafından büyük beğeni topladı. Öztürk konuşmasında, “Türkiye’deki iktidar Türkiye’yi AB’den ve sizler ile paylaştığımız demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü, sosyal adalet değerlerinden uzaklaştırıyor. İktidar toplumu kutuplaştırırken kendisi gibi düşünmeyen ve hareket etmeyen kurum, grup ve kişileri baskı altına alıyor. Bu baskılardan biz sosyal demokrat belediyeler de önemli ölçüde etkileniyoruz” diyerek Türkiye’deki baskıların altını çizdi. Başkan konuşmasında merkeziyetçi yönetimin sıkıntılarını da dile getirdi. Heyet ikili toplantılardan birçok proje ve muhatabı olan kurumlar ile ikili çalışma planları ile Brüksel’den ayrıldı.

Brüksel’den ayrılmadan önce görüştüğüm SODEM Başkanı Selami Öztürk hedeflediklerinden çok daha başarılı bir sonuç elde etmenin mutluluğunu yaşıyordu. İşbirliği süreçlerine katılım konusunda kaydedilen aşama, AB fonlarının dağıtımı ile ilgili sıkıntılarını dile getirme imkânı bulmaları, daha da önemlisi temaslar sırasında, Türkiye’deki baskıcı rejim konusunda anlattıklarının Avrupalı muhatapları tarafından anlaşılması, yorgunluklarını unutturmuştu. Öztürk görüşmemizde
“3-4 yıl önce geldiğimiz zaman tam anlamıyla demokrasiyi uygulayan bir hükümet var. Başbakan demokrat diye bakılıyordu. 2011 yılındaki referandumdan sonra insan hakları ihlalleri basına sansür ve diğer baskılar başladı. Gezi Direnişi’nin de etkisiyle olsa gerek artık Türkiye gerçekleri AB tarafından biliniyor. AB artık Türkiye’yi daha iyi anlamaya başladı. Bizim anlattıklarımızdan daha fazlasını onlar bize anlattı” şeklinde konuştu. Evet takke düştü kel göründü. AB Türkiye’yi şimdi daha iyi anlıyor.

Bakalım 16 Ekim’de açıklanacak İlerleme Raporu’na bu, ne kadar yansıyacak? Yoksa gerçekler demokratikleşme paketi gölgesinde mi kalacak?