Aile içi şiddetle mücadele eden bir sivil toplum kuruluşu olan SafeLives'ın 2009 yılından bu yana 35 bin şiddet vakasına dair tuttuğu kayıtlar üzerinde yapılan araştırmaya dayanan veriler, ülkede konuyla ilgili en geniş veri tabanından oluşturulmuş durumda.

Buna göre, yüksek risk grubundaki kadınların dörtte biri, gerekli yardımı almadan önce, gördükleri şiddet nedeni ile hastanelerin acil servislerinde tedavi görmüş. Bunlardan bazıları 15 defa hastanelik olmuş durumda. Bu kadınların üçte biri ise polise başvuruda bulunmuş.

Araştırma bulgularına göre şiddet gören kadınların yüzde 85'i, gereken yardımı etkin bir şekilde almadan hemen önceki yıl boyunca ortalama beş sosyal hizmet görevlisi ile iletişim halinde olmuş.

Kuruluşun yöneticisi Diana Barran "Kurbanlar ve çocukları birbirinden farklı birçok kamu kuruluşu ile temasa geçmiş olsa dahi, tekrar ve tekrar kimse şiddeti fark etmiyor" diyor. "Kurbanların tekrar tekrar yardım aramak zorunda kalmaları kabul edilemez" diyen Barran, "Bu, onları korku ve tehlike içinde bırakıyor ve çocuklarının hayat boyu çekecekleri zararlara uğramalarına" sebep oluyor.

-130 BİN ÇOCUK...-

BBC Türkçe'nin yansıttığı habere göre, araştırma Britanya'da tahminen 130 bin çocuğun aile içi şiddetin mevcut olduğu hanelerde yaşadığını ortaya koyuyor.

Ülkede ücretsiz birinci basamak sağlık hizmeti sunan dotorlara aile içi şiddet konusunda eğitim veren bir hekim olan Frances Wedgewood, şiddetin halen birçok kadın için gizli tutulan bir mesele olduğunu, kadınların sorulmadığı sürece şiddete uğradıklarını söylemediğini aktarıyor.

Şiddet nasıl sürüyor?

Gazeteye konuşan Rebecca isimli 34 yaşındaki bir kadın ise, kendi deneyimini anlatarak, şiddetin nasıl sürdüğünü aktarıyor:

"Beraber olmaya başladığımızda 16 yaşındaydım. O ise 23. 17 yaşıma geldiğimde bir kızım olmuştu. İyi bir ilişki olduğunu düşünüyordum. Çocuk bakımı ve ev işleri konusunda yardım ediyordu. Ama bir yıl sonra kontrol edici davranışlar göstermeye başladı. Bazı arkadaşlarımı sevmiyordu, ya da onsuz dışarda vakit geçirmemi, bazı kıyafetlerimi, makyajımı... Daha sonra tartışmalar sırasında itmeler başladı, sora saç çekmeler, her seferinde biraz daha kötüye gidiyordu.

Bir süre sonra tokatlar, tekmeler, yumruklar, bir şeyler fırlatmalar normal oldu. İlk önce kimseye anlatmadım. Kendime güvenim çok azdı. Sadece tüm bunlar olmuyormuş gibi davranıyordum. Aile içi şiddet hakkında hiçbir şey bilmiyordum"

-POLİSTEN KADINA KELEPÇE-

Bir seferinde eşinin kendisini aldattığı suçlaması ile dövmeye başladığını anlatan kadın şunları aktarıyor:

"Beni kaldırıp duvara fırlattı. Alt kata koştum ama peşimden geldi, tekmeledi, yumrukladı ve dudağımı yardı. Kendimi banyoya kilitledim ve (polisi) aradım. Zil çaldığında konuşmaları duydum. Genç bir erkek memur gelmişti ve eşim ona doğum sonrası dönemde olduğumu ve sinir krizi geçirdiğimi, onun da kendisini savunduğunu anlatıyordu. Polise bağırmaya başladım: 'Bana neden yardım etmiyorsunuz?' Küfrettim ve polis bana insanların beni duyabileceğini söyledi... Bir daha küfrettim. Beni kelepçeledi.

Bir hücrede saatlerce tutularak avukat istedim. Nöbetçi polis geldiğinde saldırıya uğradığımı görebildi. Beni getiren memuru aldı ve benden özür diletti ve şikayetçi olup olmak istemediğimi sordu. Hayır dedim. Çok yorgundum ve bebeğim sabahtan bu yana içmekte olan eşimle evde yalnızdı.

Dürüst olmak gerekirse. Bundan sonra her şey daha kötü oldu. İstediği her şeyi yapabileceğini söylüyordu, kibirli gibiydi. Şu anda polisler için daha fazla eğitim olduğunu biliyorum ama bu olay beni polisi aramaktan yıllarca alıkoydu."

-"İNANILMAZ BİR RAHATLAMA İDİ"-

Rebecca isimli kadın, yazısında, şiddetin yıllarca sürdüğünü, bu esnada iki çocukları daha olduğunu, bir kez eşi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, adamın 2 ay hapis yattığını ama serbest kaldıktan sonra değişir umudu ile tekrar bir araya geldiklerini anlatıyor. Tekrar şiddet görmeye başlayan kadın bir süpermarketin tuvalet kapısının arkasında, kadınlara özel yardım hattının numarasını taşıyan sticker'ı gördükten birkaç ay sonra hattı arıyor.

"Varlıklarından bile habersizdim. Gerçek üstü gibiydi, ama inanılmaz bir rahatlama idi. Çok yardımcı oldular, çok destek verdiler bize. En büyük çocuğum evi terk ettiğimizde 7 yaşındaydı, kız kardeşi 3 yaşında, oğlan kardeşi ise 9 aylık. Gitmemin ana sebebi bu idi, çocuklar için çok korkuyordum. Profesyonellerin yardım etmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüm bu bilgilere sahip olsaydım, daha erken giderdim."

ANKA