İstiklal Caddesi'nden Tünel'e doğru yürüdüğünüzde bugün yaklaşık 250 dükkan sayıyorsunuz. Bunlardan 200'e yakını çeşitli şeyler satan mağazalar, kalanları ise kafe, lokanta veya büfe. En az on markanın ise yine bu cadde üzerinden ikinci bir mağazası var. Bazılarının ise üç. Bununla birlikte bugün yüzü İstiklal'e bakan yedi kitabevi var artık. Galatasaray'daki kumaşçı, caddenin başlarındaki Ali Muhiddin Hacı Bekir şekerlemecisi veya Tünel'deki Lebon pastanesi dışında eskiden kalma dükkanların sayısı ise azalıyor.
Emek sinemasının ve İnci Pastanesi'nin içinde bulunduğu Serkildoryan Han'ın boşaltılması, Tünel'deki asırlık sahaf Librairie de Péra, sonrasında Robinson Crusoe'nun kapanması, Rumeli Han'ın tahliyesiyle birlikte Rebul Eczanesi'nin kepenklerini indirmesi, caddedeki değişimin istikrarlı işaretleri belki de.
Ahmet Hamdi Tanpınar'a, Bedri Rahmi Eyüboğlu'na ve Ermenice yayımlanan günlük Jamanak gazetesine ev sahipliği yapmış olan Narmanlı Han'ın ise yazgısı uzun zamandır belirsiz.
"Dönerci yapmak istiyorlar"
Dışına inşaat iskeleleri kurulmuş binalar veya yakınlarda yıkılmış olanlar, caddenin bazı yerlerinde birkaç adımda bir karşınıza çıkıyor. Ada kitabevinin bulunduğu bina bunlardan biri. 1878 yılında yapılan Rumeli Han bir diğeri.
Şimdi İstiklal'deki değişime direnmeye çalışan bir başka dükkan da Kelebek Korse. İlya Avramoğlu, Santa Maria Kilisesi tarafından düşük kira bedeli nedeniyle tahliyesini istiyor. Avramoğlu ise hukuki bir mücadele başlatmış durumda. "Dönerci yapmak istiyorlar burayı" diyerek isyan ediyor. Naftalin kokan dükkanının camına astığı yazılarla "derdini" duyurmaya çalışıyor.
Tünel'den Cadde'ye, oradan bir hana sahaflık
1980'li yıllarda Librairie de Péra'da "hem tezgahtarlık, hem yöneticilik, hem taşımacılık yaptım" yapan Nedret İşli ise, Beyoğlu'nun sahaflarını, kitapçılarını en iyi bilen isimlerden biri. Üstelik kendi tarihi, İstiklal Caddesi'ndeki değişimin sahaflar açısından ne durumda olduğunu özetler nitelikte.
Nedret İşli, yabancı kitaplar getiren ve bundan 50 yıl önce İstiklal'e veda eden Gen Kitap Sarayı'nı da hatırlatıyor, daha sonra Dünya Gazetesi'nin aldığı Hachette Kitabevini ve Galatasaray'daki Sander'i de. Elinde hala Tünel'deki pasajda sahafları bulan "Kohen Hemşireler"in eski yazı bir faturasıyla geliyor buluşmaya. Kapanmamış olmalarını "istisna" olarak görüyor, tüm geçmişe baktığında.
Zira bir çırpıda saydığı, ABC kitabevi, Rum kitapçı Lefter uzun zamandır yok. Ancak bu olmayanları sıralarken ve İstiklal Caddesi'nin bugününü ve dününü kıyaslarken bir noktaya dikkat çekiyor İşli:
"İstiklal caddesinin yapısı kitapçılar açısından bence her zaman sürekli değişkenlik arz ediyor. İstiklal Caddesine hiçbir dönemde muhteşem bir kitapçılar caddesi demek mümkün değil. Kitapçılık kimi zaman artıyor, kimi zaman azalıyor. 1980'li yıllardan sonra bu dönemde artan bir hızla kitapçılar, yayıncılar sahaflar çoğalmaya başladılar ve gerçekten de pek çok kitabevi, yayıncı açıldı. Fakat şu an tamamen bu işin tersi bir durum söz konusu. Kitapçılar giderek azalıyorlar. Üzerlerinde ekonomik bir baskı var."
"Alışveriş AVM'den, kitaplar ikinci elden"
İstiklal Caddesi'nde görüşlerini sorduklarım arasında ise, hem eskiyi özleyenler var hem bugünden memnun olanlar. 1970 yılında Tarlabaşı'na gelip 20 yıl burada yaşayan tekstilci Hakan Şensu, "Alışverişten memnunuz da, eskiye dönük hiçbir şey kalmamış. Eski dükkanlar yok, eski düzenler yok" diyerek yakınıyor. İstiklal caddesine artık hem gezmeye, hem de "üst baş" almaya geldiğini söylüyor.
21 yaşındaki Yaprak ise, üç yıl önce İstanbul'a gelmiş. Bu son 3 yıl içinde caddedeki "insan kalitesinin yükseldiğini" söylüyor. Daha çok arkadaşlarıyla buluşmak için geliyor buraya. "Alışverişi AVM'den yapmayı, kitapları ikinci elden almayı tercih ediyorum" diyor.
Yine bir başka öğrenci Ramazan ise, "İstiklal Caddesine ilkokul yıllarımda gelmiştim. Artık daha çok mağaza, kafe var ama hala aynı ışıltıda. Kitapçılarda azalma var, eskiden daha fazlaydı. Bunu fark ediyorum. Zaten ülke olarak kitabı seven bir ülke değiliz" diyor.
İstiklal Caddesi'ndeki değişimin nereye evrileceği, bundan sonra tarihi mirasına ne kadar sadık kalacağı bilinmez ama hem İstanbul'un hem Türkiye'nin sembolü olan bu caddenin içinden geçen eski tramvay, bu değişimin tanıklığını yapmaya devam ediyor.