Seyrek, Tanrıkulu'nun kendisine 'istifa et' dediğini açıklayarak "İstanbul'u Diyarbakır'dan yönetmeye çalışıyor. Hodri meydan" dedi. Seyrek, Diyarbakır'da gündemin Tanrıkulu'nun Amerikan yazışmalarında 'bilgi kaynağı' olarak geçmesi olduğunu savundu

 

CHP'nin milletvekili çıkaramadığı Diyarbakır'da sular durulmuyor. Diyarbakır'ın iki ana gündem maddesi CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun 'TR705' koduyla Amerikan yazışmalarında 'bilgi kaynağı' olarak yer alması ve geçen hafta sonu olağanüstü kongrede il başkanı seçilen Medeni Seyrek'in görevden alınması, partide tartışma konusu oldu.

 

Alınan bilgiye göre Seyrek'in görevden alınma gerekçesi 'verilen görevi yerine getirmemek.' Ancak resmi tebligat henüz kendisine ulaşmadı. Çifte tüzük kurultayına da katılan Seyrek, Ankara'da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcıları Nihat Matkap ve Sezgin Tanrıkulu ile de görüştü. Tanrıkulu, görevden almanın 'ilk işaretini' aslında Ankara'da vererek, "Bana sorsaydın kayyumla kongrede aday olmasaydın. Eski delegelerle seçime karşıyım" dedi. Seyrek'in görevden alınmasının ardından Genel Merkez, Muzaffer Sayın'ı il başkanı olarak atadı. Sayın, eski Diyarbakır il başkanı Muzaffer Değer'in görevden alınmasından sonra da Genel Merkez tarafından il başkanı olarak atanmıştı. Matkap'ın, görevden alınmasının ardından Seyrek'e, atanan il yönetiminde il başkan yardımcılığı görevi teklif ettiği ancak Seyrek'in kabul etmediği ifade edildi.

 

TANRIKULU 'İSTİFA ET' DEDİ

 

Seyrek, görevden alınma kararından önce Tanrıkulu'nun 'istifa et' dediğini belirterek "Dün bir bugün iki, çevremiz, potansiyelimiz var. Etik olmaz. 'Kongre sürecinin sonuna kadar görevden almayın, tarafsız şekilde görevi yapacağımdan kuşkunuz olmasın' dedim. Tanrıkulu istifa et yoksa görevden alacağız dedi" ifadelerini kullandı.

 

DELEGE HESABI YAPIYOR

 

Seyrek, Tanrıkulu'nu İstanbul'dan Diyarbakır'ı yönetmekle suçladı. Seyrek, "Hodri meydan, Diyarbakır'da siyaset yapın. Sayın Kılıçdaroğlu güvendiğim bir insan. Samimiyetinden şüphem yok. İnşallah başarılı olacak. Ancak Tanrıkulu tamamen büyük kurultayda nasıl başarılı olurum diye düşünerek delege hesabı yapıyor" dedi.

 

DİYARBAKIR TR705 CEVABI BEKLİYOR

 

Tanrıkulu'nun adının, "TR705" koduyla Amerikan yazışmalarında 'bilgi kaynağı' olarak yer almasının Diyarbakır'da tartışıldığını savunan Seyrek, şöyle devam etti: "Türkiyede bütün gazetelerde bu mevzu gündemde. Diyarbakır halkı okuyor, biliyor. Wikileaks belgelerinde ismi geçiyor. Bütün sitelerde, yabancı ajanslarda haber olmuşsun. Benimle, Diyarbakır'la uğraşacağına bu iddiaya yanıt vermeli. Kendisi genel başkan yardımcısı, konumu büyük. Konumunu bilirse, biz de saygı duyarız. Siyaset insanları kullanma değil, insanlara huzur getirme sanatıdır."

 

EVRAKLAR DA KAYBOLMUŞTU

 

Diyarbakır'daki yönetim krizi, bir türlü sonlanmıyor. Eski il başkanı Muzaffer Değer'in "Dersim özrünün" ardından görevden alınması yargıya taşınmış,  mahkeme, yönetime kayyum ataması kararı vermişti. Yargı ile Genel Merkez arasındaki bazı yazışmaların kaybolması da kamuoyuna yansımıştı.

 

TANRIKULU'NDAN DİSİPLİN HATIRLATMASI

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Medeni Seyrek'in kendisine yönelik suçlamalarına şu karşılığı verdi: "Hiçbir partiliyle, hiçbir biçimde medya önünde, medya aracığıyla polemik yapmam. Partililere vereceğim yanıtım, partinin yetkili kurullarında, partinin kendi toplantılarında ve kongrelerinde olur. Bütün partililere mesajım, parti disiplini içerisinde bu hususlara özen göstermeleridir."

 

HABERİ VEREN SİTEYE TEHDİT

 

Diyarbakır krizini anında haber veren “Habercinin Sitesi” tehdit edildi. Tehdit üzerine site yönetmeni Cüneyt Alphan sert bir yazı ile tehdit edenleri cevapladı...


Gazetecilik ve televizyonculukta ilk haberi yapmak, haber atlamak ve haberin manşette çıkmasını sağlamak her gazeteci arkadaşının hayali ve işidir. Bu işini namus ve ahlakıyla yapan, halkın haber alma hakkını sağlayan, taraf tutmayan sadece ama sadece kaynak göstererek haber yapan Habercinin Sitesi olan Sitemizin Haber Müdürü Ali İhsan Eren; bugün sabah saatlerinde CHP eski Diyarbakır il Başkanı olan Muzaffer Sayın’ın oğlu Ahmet Sayın’dan ölüm tehdidini almıştır.


Diktatörlüğün, zulmün, katliamın ve emperyalizmin uşağı olan Atatürkçülüğün ve onun civcivi olan Ahmet Sayın’ın Haber Müdürümüzü ölümle neden tehdit ettiğine gelince. Geçen hafta CHP Diyarbakır il kongresinde seçilen ve mazbatasını aldıktan 4 saat sonra görevinden alınan CHP eski il başkanı Medeni Seyrek’in ilk haberini biz yaptığımız ve Seyrek’in CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’na yönelik eleştirilerine yer verdiğimiz içindir.


Altan Tan’ın dediği gibi, “öldürüyorsunuz, asıyorsunuz, kesiyorsunuz ondan sonra vatan haini ve İngiliz ajanı olarak ilan ediyorsunuz.”.


Yani CHP il başkanı açıklama yapar, biz açıklamasına yer veririz, suçlu biz oluyoruz ve ölümle tehdit ediliyoruz.

Böyle siyaset, böyle mertlik ve böyle anlayış olur mu?


Kaldı ki İngiliz Ajanı Şeyh Sait mi yoksa Atatürk mü? Amerikan hayranı ve Amerikan’ın her türlü kültürüne koşulsuz biatla bağlı olan Şeyh Sait mi yoksa Atatürk mü?


Bakınız Atatürk 17 Kasım 1919 Minber Gazetesine verdiği demeçte İngilizlere ve Britanya’ya olan bağlılığını ve hayranlığınız nasıl ifade ediyor?


Diyor ki Atatürk:


“İngilizlilerin Osmanlı milletinin özgürlüğüne gösterdikleri saygı, dikkat ve insanlık karşısında yalnız benim değil; bütün Osmanlı milletinin, İngilizlerden daha çok iyiliğini isteyen bir dost olamayacağı inancı pek doğaldır” der.


Yani Batının ideolojik, kültürel, ekonomik ve politik sistemini bütün kalbiyle içselleştiren Atatürk ve Atatürkçülüğün yılmaz savuncusu olan Ahmet Sayın hızını alamayarak Haber Müdürümüz Ali İhsan Eren’in avukat kardeşi Süleyman Eren’i arayarak küfür ve hakaretler savurur ve Sezgin Tanrıkulu’na olan kulluğunu ispatlamaya çalışır.


Kusura bakmayın ama biz ne Tanrıkulu’nun kuluyuz ve ne de kendini halkını katliamdan geçiren bir zihniyetin savuncusuyuz.


Biz halkımızın davası ve özgürlüğü için canımızı ve hayatımızı feda eden bir duruşa sahibiz. Ne ölüm tehdidi, ne kalleşçe kurşun ve ne de hiçbir şeyi bizi inancımızdan ve duruşumuzdan alıkoyamaz.


Bunu sayın Sayın’a ve bütün dünyaya ilan ediyoruz.


Eğer utanma ve arlanma diye bir duygunuz varsa; Lord Curzon Temmuz 1919’da Paris’te Paris Büyükelçisi Lord Derby’e yazdığı şu hatırlatmayı da yapmak isterim. Belki kendinize ve halkınıza olan vicdani sorumluluğunuzu bir kez daha hatırlamış olursunuz.


“İş başında bulunan Türkler, en yükseğinden en geride bulunanlara kadar Britanya’nın kendilerini bağışlamasını, İngiliz himayesini ısrarla istida ve istirham ettiklerini, istikballerini tamamiyle ellerimizde tevdi hususundaki şiddetli arzularını ortaya koyan birçok müracaatlarda bulundular. Bütün bunlara kulaklarımızı tıkadık. Türkiye meselesinin Paris’te halledileceği cevabını verdik” diyor…


Buna benzer yüzlerce örnek ve tarihi belgeyi ortaya koyabilirim.


Eleştiriye tahammülü olmayan hiçbir birey, siyasal hareket, millet ve devlet asla ve asla ilerleyemez ve insanlık tarihinin onurlu sayfasında yer alamaz. Sizin babanız eski il başkanı veya başbakan da olabilir. Siz bir kişiye koyun gibi biatla da bağlı olabilirsiniz ama bu size başkasına ölüm tehdidi savurmak,küfür ve hakaret etme hakkını asla vermez.


Sevgili okuyucum bana deseniz ki, peki Cüneyt nedir Atatürkçülük? Diye sorarsanız vereceğim cevap şu olur:


Ortada bir tutarlığı olan ve bütünlüğü olan, bilinen anlamda bir Atatürkçülük yoktur. Uygulamalar, sonradan “teorileştirme”, “adlandırma” zorlaması söz konusudur. Zaten Mustafa Kemal’in söylev ve demeçleri dışında ideolojik-teorik bir bütünlük oluşturacak, iç tutarlığı olan teorik değerlendirmeleri de yoktur. Bu nedenle Atatürkçülükten çok Atatürkçülerden söz etmek daha uygun olur. Atatürk’ün “Büyük Nutuk” da esas itibariyle politik bir metindir. Çünkü; 1919-1927 arasında olup bitenlerin kendi açısından bir değerlendirmesidir.


Burada her zaman ifade ettiğim gibi resmi tarihçilerin yaptıkları karartmak ve parlatmak görevi devreye girmektedir. Tarih yazıcıları tarafından eleştiriye tabi tutmadan “mutlak hakikat” saymaları da, ayrı bir talihsizliktir.


Ayrıca Mustafa Kemal 1927 Ekim ayında başkanı olduğu CHP’nin Kurultayında bu Söylevi söylemiştir. Bunun nedeni de; Milli Mücadelenin tüm kazanımlarını kendine mal etmek, o süreçte etkili olmuş karizmatik komutanların ve şahsiyetlerin rolünü küçümsemek, muhalefetin her türlüsünü neden ezdiğini gerekçelendirmektir.


Örneğin Mustafa Kemal’in Nutuk’ta söylediği ilk söz. “1313 (1919) senesi Mayıs’ın 19’unda Samsun’a çıktım.” Çıktığı doğru ama tamamını yansıtmıyor ki. Burada gerçek şu ki; “1313 (1919) senesi Mayıs’ın 19’unda bana çok geniş yetkiler veren bir Padişah buyruğuyla (Hattı Hümayun) ve önemli miktarda ödenekle (100 bin Osmanlı Lirası) Anadolu’ya geçmek üzere Samsun’a ulaştım” demesi gerekirdi. Çünkü ittihatçılar direnişi 19 Mayıs’tan aylar önce başlatmış bulunuyorlardı.


Peki bağımsızlık nedir? Eğer bağımsızlık için bir bayrak, bir milli marş, uluslar arası hukuk tarafından tanınmış belli sınırlar ve bir devlet başkanı yeterli sayılırsa, bağımsızlığı biçimsel bir “siyasi bağımsızlığa” indirgemek olur ki, bu kadarı gerçek anlamda bağımsızlık için yeterli değildir.


Bir ülkenin bağımsızlığı veya bağımlılığı, sadece siyasi düzeyi angaje eden bir olgu değildir. Bağımlılık, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel-ideolojik, entelektüel ve etiği kapsayan bir “bütünlüktür”. Bu gerçeği yok saymak için karşılıklı bağımlılıktan çok söz ediliyor ve bilinçli olarak bağımlılık durumunun tartışılması ve anlaşılması engellenmek isteniyor. Eşitsiz ilişki, hakimiyet ve sömürü ilişkisi geçerliyse karşılıklı bağımlılık fiyaskodur.

Eğer gerçek Atatürkçülüğü tanımlamak gerekirse; bana göre kim güçlüyse, aracın direksiyonunda kim varsa, Atatürkçü odur. Amerikancılıktır, Amerikan üsleridir. NATO’culuktur. Kore’ye, Somali’ye, Afganistan’a asker göndermektir. Bağnaz milliyetçiliktir. Devleti kutsamak, halkı kurda kuşa teslim etmektir. IMF’ciliktir. Kürt halkını katliama tabi tutmak, yağlı şeritlerle asmak, fişlemek ve onlara hayatı haram etmektir.


Sayın Sayın’a tavsiyem şu; sitemizi ölümle tehdit etmeden, efendilerine uşaklık ve kulluk etmeden önce dön ve kendi tarihine bak…


O zaman bana kesinlikle hak vereceksin…