TAHRAN (AA) - AHMET DURSUN - MELİH AHISHALI - Rusya'nın son dönemde, İran'ın nükleer programıyla ilgili Washington ve Tahran arasındaki gerilimde arabuluculuk rolü üstlenme talebi, Moskova'nın İran'ın nükleer programının temellerini attığı ve yıllardır bu alanda ülkeyle yakın işbirliği içinde olduğu gerçeğini yeniden gündeme getirdi.
Rusya ve İran arasındaki nükleer işbirliği, uluslararası ilişkilerde yıllardır önemli bir gündem maddesi oldu. Bu işbirliği, yalnızca enerji üretimiyle sınırlı kalmadı, aynı zamanda Rusya'nın Orta Doğu'daki stratejik etkisini artıran, ABD ve Batılı ülkelerle de yoğun diplomatik ilişkiler gerektiren bir konuya dönüştü.
Rusya'nın, ABD ile İran arasında nükleer program görüşmelerinde arabuluculuk yapabileceğine dair haber ise ilk olarak ABD medyasında yer buldu. Bu iddialar, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi'nin 3 Mart'ta Tahran'da düzenlediği basın toplantısında da gündeme geldi. Bekayi, ABD ile Rusya liderleri arasında görüşmelerde İran'ın nükleer konusunun da görüşülmesinin doğal olduğunu belirterek, "Rus dostlarımız mutlaka bizimle istişare etmeden İran nükleer meselesi hakkında adım atmayacaklarını iyi biliyor." ifadelerini kullandı.
Konu Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov'a da soruldu. Peskov, İran'ın nükleer programına ilişkin sorunun barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini ve Rusya'nın bu sürece katkı sağlamaya hazır olduğunu söyledi.
Böylece Rusya'nın İran'ın nükleer programı ile ilgili ABD ve İran arasındaki gerilimde arabuluculuk rolü üstlenme talebi, Moskova'nın İran'ın nükleer programının temellerini attığı ve uzun yıllardır bu alanda İran ile yakın işbirliği içinde olduğu gerçeğini de yeniden gündeme getirdi.
İran, nükleer faaliyetlerine devrim öncesinde Şah Muhammed Rıza Pehlevi döneminde 1957'de ABD'nin Atom Barış Programı kapsamında sivil nükleer programıyla başladı. 1974 yılında da Alman Siemens KWU ve Framatome ile dört nükleer santral için ön anlaşmalar imzalandı.
Projenin yaklaşık yüzde 70'i tamamlandığında İran'da meydana gelen devrim nedeniyle Alman yükleniciler projeyi yarıda bıraktı.
Devrim sonrası Almanlarla başlayan ikinci inşa süreci, İran-Irak Savaşı'nda Irak'ın Buşehr'i bombalamasıyla bir kez daha kesintiye uğradı.
Rusya, 1990'lı yıllardan itibaren İran'ın nükleer programına önemli destek sağlamaya başladı. 1995 yılında, Rusya'nın devlet şirketi Rosatom, İran ile Buşehr Nükleer Santrali'nin inşası için anlaşma imzalayarak, İran’ın enerji üretim kapasitesini artırmada kilit rol oynadı. Moskova yönetiminin 2000 yılının sonunda teslim etme vaadinde bulunduğu santralin yapımı tamamlansa da ABD ve müttefiklerinin Moskova üzerindeki baskıları ve diğer uluslararası dengelerin etkisiyle ancak 2012 yılında tam kapasiteyle çalışmaya başladı. Santral daha sonra da Eylül 2013'te tamamen İran'a devredildi.
Bununla birlikte Rusya, 2015'te imzalanan ancak 2018'de ABD'nin tek taraflı çekilmesiyle uygulanamayan nükleer anlaşma kapsamında İran'a nükleer yakıt temin etme taahhüdünde de bulundu.
Bu süreçte, Moskova, İran'ın nükleer faaliyetlerinin barışçıl amaçlarla yürütülmesi gerektiğini savundu ve Batı’nın İran’a yönelik yaptırımlarına karşı diplomatik destek verdi. 2015'te imzalanan nükleer anlaşma sırasında da Rusya, müzakerelerde aktif rol oynadı ve İran’ın nükleer faaliyetlerini sınırlama karşılığında Batı’nın ekonomik yaptırımlarını hafifletmesini sağlamaya çalıştı.
Rusya ayrıca İran'a nükleer teknoloji sağlayarak bu alandaki bilgi birikimini paylaşıyor.
Konuyu AA'ya değerlendiren uzmanlar, Rusya'nın İran'ın nükleer programına uzun yıllardır destek verdiğini belirtti.
- "Rusya hem Buşehr santralinin inşaatını tamamladı hem de İranlı mühendis ve teknisyenleri eğitti"
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Atay Akdevelioğlu, Almanya ve ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin Pehlevi döneminde İran'ın nükleer programa başlamasına destek olduğunu ve devrim sonrasında Batılıların bu desteklerini kestiklerini ve tam tersi bir pozisyon aldıklarını söyledi.
Bu nedenle İran’ın nükleer programındaki gelişmenin bir süre durduğunu anlatan Akdevelioğlu, "1992’de Rusya ve kısmen de Çin, İran’ın nükleer programının destekçisi haline geldiler. Rusya hem Buşehr santralinin yarım kalan inşaatını tamamladı ve İran’a teslim etti hem de İranlı mühendis ve teknisyenleri eğitti." dedi.
Rusya İran’ın nükleer alanda kendisine bağımlı olmasını istediğini söyleyen Akdevelioğlu, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla, İran’ın kendi kendine yeterli hale gelmek için gerçekleştirdiği yatırımlara Rusya destek olmadı. Ayrıca, İran’ın nükleer programının, nükleer silah üretmek için altyapı oluşmasına da Rusya karşı çıktı. Hatta bu konuda ABD ile birlikte BMGK’de ortak hareket etti. Buna rağmen İran, nükleer programında geri adım atmadı ve Rusya’ya rağmen günümüzdeki yetkinliğe ulaştı."
İran'ın şu aşamada nükleer silah üretmediğini ve programını barışçıl sınırlar içinde sürdürdüğüne dikkati çeken Akdevelioğlu, buna rağmen bir gün İran’ın mevcut imkanlarını kullanarak nükleer silah yapmaya çalışmasından endişe edildiğini sözlerine ekledi.
- "İran ve Ukrayna, Rusya ve ABD arasında büyük bir pazarlığın platformu olabilir"
Tahran İslami Azad Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Hamid Ruşençeşm, İran'ın 1979'daki devrimden önce Batılı ülkeler, özellikle Fransa, Almanya ve hatta ABD'den yatırımlar temelinde nükleer destek aldığını belirtti.
Devrimden sonra ise Rusya'nın Buşehr Nükleer Santrali'nin geliştirilmesi ve kurulmasında önemli rol oynadığını aktaran Ruşençeşm, "Bu konu barışçıl bir süreç şeklinde ilerledi. Bazı resmi olmayan raporlar da Kuzey Koreli uzmanların da İran'ın nükleer gelişiminde rol oynadığını ortaya koymaktadır." diye konuştu.
Ruşençeşm, buna rağmen Rusya'nın İran'da nükleer sanayi için gerekli yatırımı tamamlama ve yatırım yapma sürecinin çok yavaş ilerlediğini ve hatta bugüne gelindiğinde durmuş durumda olduğunu söyledi.
Rusya'nın arabulucu rolünün önemine değinen Ruşençeşm, "Ukrayna'daki savaşın seyri ve bu gerilimin Rusya'ya verdiği zarar göz önüne alındığında, Rusya'nın Ukrayna'da barışa ve beraberinde getireceği zafere her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Öte yandan Trump'ın varlığı ve savaşı bitirme isteği, özellikle İran ve Ukrayna konusunda Rusya ve ABD arasında büyük bir pazarlığın platformu olabilir." ifadelerini kullandı.
Ruşençeşm, "İran, bu konularda Rusya'ya bağımlılıktan kurtulmak için bölgenin potansiyelini kullanmaya çalışıyor." dedi.
- "Rusya, İran nükleer programının bugünkü konumuna gelmesinde anahtar rol oynadı"
İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Araştırmacısı Emine Gözde Toprak da İran'da nükleer faaliyetlerin devrimden önceki süreçte ilk olarak ABD, Almanya ve Fransa ile başladığını ve devrim sonrası Tahran yönetiminin bu konudaki çalışmalarda Rusya, Çin, Pakistan ve Arjantin'e yöneldiğini söyledi.
Toprak, İran'ın ilk nükleer santralini tamamlamak için yıllarca tedarikçi aradığını ve bu süreçte Buşehr'deki reaktörleri tamamlamak üzere Rusya ile 1995 yılında sözleşme imzaladığını hatırlattı.
Rusya-İran nükleer işbirliğinin bilim adamlarının eğitilmesini, nükleer yakıt sevkiyatını, tesislerin finansmanını da içerdiğini anlatan Toprak, "Kısaca İran, Rusya’dan teknik uzmanlık da ithal etmiştir. Bilgi ithali İran’ın nükleer kapasitesini yerlileştirmesi, diğer bir ifadeyle, nükleer programını dış baskılardan azat etmesi açısından kritik önemdedir. Bu alanda Rusya’nın İran nükleer programının gelişmesi, bugünkü konumuna gelmesi konusunda anahtar rol oynadığını söyleyebiliriz." şeklinde konuştu.
Rusya'nın Ukrayna konusunda ABD’den istediğini alması halinde veya karşılığında İran politikasını değiştirmek zorunda kalabileceğini dile getiren Toprak, böyle bir durumda Rusya-İran ilişkilerinin gerilebileceği öngörüsünde bulundu.