“İlişkilerde yorulduğumuz zaman bu hikayeyi hatırlayın..Ya da geçmiş resimlere bakın..Size kendimizi iyi hissettiriyorsa…Güzel anıları düşündürüp gülümsettiriyorsa..Tekrar deneyin..Ama her karesize kötü bir anı gibi ızdırap veriyorsa,o kitabın sayfasını parçalayın ki bir başkası da bulup okumasın …” notunu yazarak yollamıştı bu maili bana sevgili Refika Ulutan…Daha sonra da İzmir den Aynur Ocaklı gönderdi.. 
Günümüzde ilişkiler kolay yıpranıyor, örseleniyor hatta kopuyor…Belki bu öykü ola ki yardımcı olur örselenen bir ilişkide… 


“Bir kadın anlatıyor: 

Kocam bir mühendisti. Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı 


Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu 



Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum 

Şaşkınlıktan gözleri açılarak ”niye?” diye sordu. 
”Gerçekten belli bir sebebi yok” dedim, ”sadece yoruldum” 
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki! 


Sonunda sordu: ”seni caydırmak için ne yapabilirim?” 

Demek ki söyledikleri doğruydu: 
insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da 
kaybolmuştu. 
”İşte mesele tam da bu” dedim ”Sorunun cevabını kendin bulup 
kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.” 
”Diyelim dağın tepesinde 
bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp 
vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hatta ölümüne mal” olacak. Bunu benim için yapar mısın?” 
Yüzümü dikkatle inceledi ve ”Sana bunun cevabını yarın 
vereceğim” dedi. 
Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu. 


Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt 

şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not 
bırakmıştı. 
”Hayatım” diye başlıyordu, 
”O çiçeği senin için koparmazdım” 
Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim. 


”Çünkü her zaman yaptığın gibi 

bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde 
ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım 
var.” 


”Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden 

önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım 
var.” 


”Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu 

kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım 
var 


”Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can 

sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikây eler anlatabilmem için 
ağzıma ihtiyacım var.” 


”Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan 

gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını 
kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, 
merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin – gençliğinde 
senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım 
var.” 


”Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, 

evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir 
tanem.” 


Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer 

dağılıyordu. 
Göz yaşlarım mektuba düşüyordu. 
”Mektubu okuduysan ve kalbin 
ikna olduysa lütfen kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütlekapıda bekliyorum.” 
Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde 
sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi. 
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim 


Bu gerçek aşktı 



İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz. 



Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz Ama hep oralarda bir yerdedir. 



Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır. 



Hayat tam da böyle bir şeydir. 



“İhtiyar ve bahtiyar olun “tüm okurlar… 

(Star Kıbrıs'tan)