Bu gün 10 Kasım…Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu ve Türk Ulusunun Önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 75 ci yıldönümü. Atatürk ü anarken bu haftanın öyküsünü onu yaşamının son günlerinde çok mutlu eden belki de sayılı günlerini mutluluk içinde geçirdiği son yer olan yatı Savarona ‘ya ayırmak istedim.

Savarona ,Ata’nın ölümünden sonra donanmaya katıldı ve uzun yıllar Türk Deniz Kuvvetlerine de okul gemisi olarak hizmet etti. 

Gelin şimdi bir kuğu kadar zarif ve dünyanın en güzel gemileri arasında gösterilen Savarona ‘ yı kısa da olsa anlatalım ,Ata’yı analım ve denizciler arasındaki unutulmaz hatıraları arasında da gezinelim.. 
“Geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesinde manşetten verilen TC SAVARONA başlıklı bir haber vardı. 

Atatürk’ ün kısa da olsa son günlerini geçirdiği ve gelişini sevinçle beklediği çok ta sevdiği yatı olan Savarona ‘nın devlet tarafından “geri alınmaya talip olundu “ yazıyordu haberde… 

Eğer anlaşma gerçekleşirse devlet , armatör Kahraman Sadıkoğlu’na 49 yıllığına kiraladığı,halen de dünyanın en güzel yatları arasında bulunan bu 136 metrelik,çift bacalı bu güzel gemiyi yüzer müze yapacak,aynı zamanda yabancı devlet adamlarının ağırlanması için kullanacak. 

Denizci bir aileden gelen Kahraman Sadıkoğlu yatı aldığında çok sevinmiştim.Zaten büyük bir bölümü ve tarihi eşyalarının çoğunun bir sabotaj sonucu yakılan bu gemi diğerleri gibi bağlı olduğu rıhtımda çürümeye ,ölmeye mahkum olacaktı. 

Çok iyi hatırlıyorum.1979 yılında İstanbul , Kuzey Deniz Saha Komutanlığının Kasımpaşa’ daki Cezayirli Hasan Paşa Kışlasında sıkı yönetim vardiya nöbeti tutuyordum. 
Heybeliada Deniz Harp Okulunun tarihi Komutanlık binasını hemen önünde –ki bana göre Savarona’ya en çok yakışan yerdir.-alargada demirli bulunan gemide yangın çıktığı mesajını aldık. İçimin ezildiğini,Atatürk’ten kalan bu önemli hatıranın yanmaması için dua ettiğimi hatırlıyorum. 

Bölgede bulunan muhabirinin naklettiklerini o dönemde çalıştığı TRT de yorumlayan ünlü sunucu Ali Kırca ‘da aynı duyguları paylaşıyor olmalıydı ki onun da zaman, zaman sesi titriyor ve gözleri nemleniyordu. 

Eski bir deniz subayı olan Kırca ‘nın neler hissettiğini çok iyi anlıyordum… 

Atatürk’ ün ölümünden sonra TCG (Türkiye Cumhuriyeti Gemisi)Savarona Deniz Kuvvetlerinin “okul gemisi” olarak hizmet verdi…O dönemlerde her yıl 30 Ağustos ta teğmen olacak deniz subay adayları yaklaşık bir ay süren “açık deniz” tatbikatlarını,Akdeniz de ki çeşitli limanları da ziyaret ederek yaparlar ve bahriye tabiri ile “dosta,düşmana “sancak gösterme” görevini de yerine getirirlerdi. 

Bu seyirlere katılmış hangi deniz subayına sorarsanız sorun; belki tüm dünyayı gezmiş, Akdeniz’de sayısız tatbikata katılmış,girmediği liman bırakmamıştır ama o denizci , teğmen rütbelerini takmadan kısıtlı öğrenci harçlığı ile çıktığı o gezi-tatbikatı hiç unutmadığını söyleyecektir. 

Ben 1969 ağustosunda TCG Savarona ile açık deniz tatbikatına katılma şansını elde etmiş –çünkü son gezilerden biri oldu bu-eski bir deniz subayı olarak sanırım ölene kadar hatırlayacağım… 

Seyir sonrası otuz ağustosa doğru gemi Heybeliada ya demirler ve tören hazırlıkları başlar..Ve genç deniz subayları rütbelerini o gün takarlardı. 

MRS .RONA’NIN GEMİSİ SAVARONA 


William Francis Gibbs tarafından tasarlanan ,Almanya Hamburg tersanelerinde inşa edilen ve 28 Mart1931 yılında denize indirildiğinde dünyanın en büyük yatı olan Savorana’nın ilk sahibi Amerikalı Mrs. Emily Roebling Cadwallader’dir. 

“Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız...” ifadesi ile denizciliğin önemine değinerek bu yolda çok önemli adımlar atılması gerektiğini defalarca belirtmiş ve uygulamaya koymuş olan Ulu Önder Atatürk’ün izniyle, Ertuğrul yatının yerine 1938 yılında satın alınan Savarona, adını Afrika’da yaşayan bir kuğu kuşundan almaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna tahsis edilen bu yatta, Atatürk vefatına kadar sadece 6 hafta kalabilmişti. 
Ancak ismi ile ilgili gemiye ilk geldiğimiz günde sınıf subayımız Yüzbaşı Yalçın Demirel’in verdiği bilgiler aradan bunca yıl geçmesine rağmen aklımda…Yeşil gözlü ve çok yakışıklı ,örnek bir deniz subayı olan rahmetli Demirel, dünyada dişisi olmayan tek kuş” Sava” ve Mrs.Cadwallader’in aile içi kullanılan kısa adı olan” Rona” nin birleşmesinden doğduğunu söylemişti “Savarona “ adının…Miss Rona ‘nın tahakkuk eden çok yüksek vergiler nedeniyle özenle yaptırdığı satmak zorunda kaldığı ve Atatürk’ün yatı olacağını duyunca büyük memnuniyet duyduğunu da eklemişti sözlerine… 

SAVARONA’ DAN DOLMABAHÇE’YE 


Atatürk , ümit ve heyecanla beklediği,son günlerini geçirdiği ve son mutlu günlerinin de şahidi olacak olan 1938 yılının mehtapsız bir sonbahar gecesinde Dolmabahçe önünde demirleyen TCG Savarona ‘nın merdivenlerinden bir koltuğa oturtulmuş olarak indirilecek,bir daha dönmemek üzere aktarıldığı vasıta motoru ile Dolmabahçe’deki odasına nakledilmek üzere rıhtıma çıkarılacaktı… 

Bir gazete haberi beni nerelere götürdü…İçinde orijinal eşyaları olmasa da konulacak obje,resim,fotoğraf vb eşyalarla bu müze geminin yaşaması; Hamidiye,Yavuz,Nusret gibi tarihte iz bırakmış gemilerimiz gibi yok olmaması ve şanlı bayrağını dalgalandırarak boğazdan geçmesi bile büyük kazanç olacaktır… 
Cumhuriyetin 90 nıncı Atatürk’ün ölümünün 75 inci yılına da bu yakışır…”

(Star Kıbrıs)