George Orwell, ilk romanı Burma Günleride; bugün Myanmar adıyla tanınan ülkeyi;Her sözcüğün, her düşüncenin sansürlendiği, boğucu bir dünyaydıdiyerek anlatır:

Özgür düşünce tasavvur edilemeyecek bir şeydi. Özgürce kendinizi ifade etmek dışında, her özgürlüğünüz vardı. Fikir oluşturmaya kalkmadığınız sürece; sarhoş, serseri, korkak, dedikoducu olabilirdiniz. Az çok önem taşıyan herhangi bir konuda taşıdığınız fikirler, sömürge yasalarıyla dikte edilmişti. (Bunlar) gizli bir hastalık gibi sizi zehirliyordu. Yaşam bir yalana dönüşüyordu…”

İngiliz boyunduruğundan 20. yüzyıl ortasında çıkan Burma/Myanmar, hâlâ dünyanın en baskıcı ülkelerinden biri...

90’lı yıllar sonunda Burmaya gitmiştim

Orwellin anlattığı gibi tam; insanlarla serbestçe temas kurmak, konuşmak imkânsızdı. Cılız ışıkların aydınlattığı sokaklarda yürümek kasvetliydi. Çoğunluğun Budist olduğu ülkede insanlar, Budist tapınaklarda yatıp kalkıyordu. Başkent Rangunda kubbesi saf altından yapılmış mabetler vardı. Tapınak tarlasıolarak adlandırılan görkemli pagodalarından; ülkedeki egemen değerin din olduğu görülüyordu

Budist rahipler halk arasında birinci derecede etki sahibi iken ülkeyi dış dünyaya kapalı bir cunta yönetiyordu. Rahiplerle asker zulmü arasında sıkışan ortamda, nasıl olduysa Aung San Suu Kyi isminde ufak tefek, narin, saçlarına romantik orkide çiçekleri yerleştiren bir muhalefet lideri çıkmış; o da ev hapsine tıkılmıştı.

Gördüğüm, ziyaret ettiğim Burma/Myanmar böyle bir ülkeydi

Myanmar baharı ve Büyük Oyun

İki yıl önce Aung San Suu Kyinin 20 yıl boyuncatutulduğu hapisten serbest bırakılmasıyla siyasi reform sürecine girildi. Batı yaptırımlarıyla sıkıştırılan cunta, bir dizi reform yapmak zorunda kaldı

KimilerininMyanmar baharıdiye adlandırdığı bu süreçte, Mandelalakabı takılan Aung San Suu Kyi parlamentoya girdi. Siyasi tutuklular serbest kaldı. Sansür yumuşadı. Toplanma özgürlükleri tanındı. Sivil görünümlü bir yönetim işbaşı yaptı. Turizm ve yabancı yatırımlar önündeki engeller çözülmeye başladı. Batı yaptırımları kalktı

Myanmar üzerinde emperyal güçler arasında yeni bir Büyük Oyunbaşladı...

Herkesten önce oyuna giren Çine karşı, bölgede derhal Çin etkisini dengelemeye çalışan ABD harekete geçti.

Çinle rekabet yaşayan Hindistan da denkleme eklenince; Myanmarın kıymetli doğal kaynakları, Bengal körfezine açılan sıra dışı önem taşıyan stratejik pozisyonu ve ucuz işgücü, 60 milyonluk büyüyen pazarıyla ülke, son on yıl içinde görülmemiş bir paylaşım savaşı içine girdi

Myanmar üzerindeki buzların çözülmesi ile büyük güçlerin atmaca gibi çökmesi bir oldu. Her zaman olduğu gibi neo-kolonyalsavaşların canlanmasıyla, bu Güneydoğu Asya coğrafyasındaki etnik grup çatışmaları da yeniden alevlendi

Moğol istilası denli eski...

Haziran başından beri şimdi bir Arakan Müslümanlarıolayı yaşanıyor

Üç Müslüman genç, bir Budist kadına tecavüz ediyor ve birdenbire yüzyıllar boyunca süregelen dinler savaşı yeniden tetikleniyor

Gerçekte Moğol istilaları zamanından beri süregiden Müslümanlarla bölgenin başat dinleri arasındaki mücadele yeni değil. Özellikle dış güçlerin etkisinin tırmandığı dönemlerde doruğa çıkan bu Müslüman-Hint yarımadası dinleri arasındaki kapışmanın en kanlı örneği, Hindistanın bağımsızlığına kavuştuğu yıllarda yaşanmıştı

Vaktiyle Büyük Britanya İmparatorluğunun parçası olan Hindistan ve Pakistan; Budizmin akrabası sayılan Hindular ve Sihlerle, Müslümanlar arasındaki kan davası yüzünden ayrılmış; bu ayrılma sırasında göze göz, dişe diş, ırza geçmeye ırza geçme, katliama karşı katliamolarak gelişen bir hesaplaşmada bütün bir alt kıta kan banyosuna gömülmüştü.

Hindistanın bağımsızlık lideri Gandhi dahi, kendi dindaşı Hindular yerine, Müslüman azınlığa arka çıktığı için gözü dönen bir Hindu tarafından öldürülmüştü

Myanmarda Arakanlı Müslümanlarla Budistler arasında süregiden bu savaş da geçmişte yaşanan örneklerden çok farklı değil

Pakistan ve Bangladeş gibi Myanmar da Büyük Britanya İmparatorluğunun Hindistan sömürgesinden kopan parçalardan biri. Tezgâhlanan oyunlar da geçmişten bu yana taşınan kin ve nefret de hep aynı.

Olay böylesine derin ve köklü olduğu için, ülkenin bir numaralı demokrasi lideri Aung San Suu Kyi bile çıkıp uluorta bir şey söyleyemiyor. Örnek aldığı Gandhinin dahi başını yiyen mücadeleye müdahil olmak istemiyor.

Bu kadar çok boyutlu bir konuya, şimdi bizimkilerin Somaliye yardım metoduyla balıklama atlaması, tek kelimeyle trajikomik.

Arakanları, kolilerle kurtarmaya giden heyette bir Ajda Pekkanla Sertab Erener eksik

San Suu Kyinin bile dilini bağlayan konu için Miles&Milesrekortmeni olarak nam salan Davutoğlu uçağa adım atarken,Hem Myanmara açılmak, hem Arakana ulaşmak istiyoruzaçıklamasını yapmış.

Yani hem Büyük Oyuna girecek, hem Arakana kol kanat gerecek

Myanmara uzanan stratejik derinliğimiz de bu kadar.

(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)