Eski Başbakanlarımızdan Mesut Yılmaz'ın bir röportaj esnasında sarf ettiği sözler Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir krize sebep oldu. Gazetelere yansıyan ifadeye göre Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde girişilen 'Yunanistan'da orman yakma faaliyetleri Türkiye'nin devlet sırrıydı, tıpkı Azerbaycan'daki darbe girişimi gibi'. Bu sözler üzerine doğal olarak Yunan medyası ve kamuoyu ayağa kalktı ve Türkiye hükümetinden hem bir açıklama hem de tazminat talepleri yükseldi.
Mesut Yılmaz hemen yeni bir açıklamayla sözlerinin yanlış anlaşıldığını ve kastettiğinin aynı dönemde Türkiye'de çıkan orman yangınları olduğunu söyledi. Yılmaz'ın ifadesine göre devlet sırrı kavramının hangi hallerde geçerli olduğu sorusu üzerine kendisi özetle şöyle bir cevap vermişti. 'Bu sırlar genellikle dış politika konularıyla ilgilidir. Mesela 90'lı yıllarda Ege sahillerimizde meydana gelen orman yangınlarının Yunan gizli servisiyle ilişkili olduğuna dair bilgilerin kanıtlanmadıkça yayılması dış politikamız açısından sakıncalı olabilir'. Bu açıklama Yunanistan kanadını tatmin edecek mi bilinmez lakin devletlerarası münasebetlerde devlet sırrı kapsamına giren konulara özet olarak değinelim.

1- Devletler arasındaki ilişkilerde etik dışı ve yasadışı faaliyetlerin bir enstrüman olarak kullanılması kalıcı hasarlar yarattığı gibi, hiçbir zaman sır olarak kalmaz ve bir gün hesabı kesilir. Üstelik hesap görülme aşamasında devletlerarasındaki ikili ilişkilerin çerçevesinden çıkarak uluslararası kurumların ilgi alanına taşınırlar. Orman yakmak her şeyden önce sinsice bir suçtur. İster misilleme olarak yapılsın, ister bir önleyici vuruş olarak düşünülsün, aynı zamanda ahlak ve etik dışıdır. Kaldı ki komşunun ormanını yakınca kendi ülkenize de zarar verirsiniz. Dünya üzerindeki ormanlar yerkürenin oksijen dengesi açısından eşit öneme sahiptir. Haritanın üzerinde gördüğünüz sınırlar sanaldır, yani gerçekte yeryüzünde yokturlar. O nedenle bu tür önlemler kendi bacağına kurşun sıkmaktan farksızdır. Bu kadar akılsızlığı kendimize yakıştıramadığım için Türkiye'nin böyle bir girişimde asla bulunmadığı ümidindeyim.

2- Eğer orman yakma fiili gerçekleşmişse, Yunanistan'ın 1990'lı yıllarda PKK'ya verdiği desteği bir mazeret olarak göstererek suça kılıf uydurmaya çalışmak da ayrı bir tartışma konusudur. PKK sadece Yunanistan tarafından değil, yakın zamana kadar birçok ülke tarafından desteklenmiştir. Her birindeki orman yangınları araştırılmaya başlarlarsa şaşırmam. Hangisine ne misillemesi yapılmıştır ki, Yunanistan'a bu reva görülmüştür. Mesela ABD'ye, Rusya'ya, Almanya'ya ne tür misillemeler yapılmıştır. Hatırladığım kadarıyla o dönemde her hafta başka bir düşman ülke keşfedip ona karşı savaş açmaya niyetlenmek sıradan bir durumdu. Ermenistan'dan Suriye'ye, Rusya'dan İtalya'ya kadar yedi düvelle kavgalıydık. Bir mazeretin varlığı her davranışı meşru kılar mı? sorusuna cevap bulmak gerekir. Üstelik devletler dış politika kararları alırken meclislerinden kararlar çıkartarak yol alırlar. Bir ülkede seçilmiş hükümetinin savaş çıkartmaya kadar varabilecek bu tür yasadışı ve etik dışı faaliyetleri teşvik etmeye hakkı var mıdır? Örtülü ödenekler, örtülü faaliyetler, örtülü kimlikler ne işe yararlar? Sonra bu tür örtülü durumların hesabını kimler açıktan ödemek zorunda kalırlar?

3- Devlet sırları varsa, bunları ifşa etmek ne işe yarar? İyi midir yoksa kötü müdür? Yapılan kötülükleri, sırf kendi hükümetimiz yaptı diye susarak geçiştirmek etik bir tavır mıdır? Vatan hainliğiyle hainlik arasında bir seçim yapsak nerede durmamız gerekir? Yunanistan'dan bir siyaset adamı bir dönem Türkiye'nin ormanlarını misilleme için yaktıklarını söylese nasıl bir tepki görür? Türkiye tarafı ne yapar? Kimler konuşanı susturmaya çalışır, kimler duymaya cesaret eder? Bu konuda sorulacak sorular çok fazla. Mesut Yılmaz'ın yanlış anlaşılan ifadesinden hareketle konuyu biraz kurcaladım. Allah'tan Türkiye asla böyle bir etik dışı faaliyete girmez ve bu yazı sadece bir düşünce egzersizinden ibaret.