Ben Mustafa… Kimilerinizin fotoğraflarıma bile bakmaya dayanamadığı o Mustafa… Ya da görmemezlikten gelmeye çalıştığı kimilerinin… Gözlerinizi kapadığınızda ne düşünüyorsunuz inanın merak etmiyorum artık… İçinizden “zavallı çocuk” diyorsunuz bana değil mi?


Ben zavallı değilim… Bu kadar acıyı küçücük bedenimde taşıdığım halde sustum onca zaman… Peki siz… Beni unutmaya çalıştığınızda  vicdanınız rahatlatıyor mu?... Oysa muhasebe edilecek o kadar çok şey var ki geride bıraktığım... Bütün bunların içinde size bir mektup yazmak istedim…


Bazıları benim haberlerimin yapılmasından rahatsız oldu mesela... Konu korkunçtu değil mi? Yeni bir işyerinin açılış kokteylinden yada mini etekleriyle poz veren mankenlerinizden söz etmiyordu haberler… Durum hiç de iç açıcı değil di?  Ama doğru bu… Yaşadım ben  bunu… Babası tarafından önce iki kez tecavüz edilen, sonra da konuşmasın diye öldürülerek cesedi buzdolabında günlerce bekletildikten sonra köpekler yesin diye bir kenara fırlatılan Mustafa… Üstelik o küçücük bedenim acılar içinde kıvranırken yapayalnızdım… Oysa siz duymaya görmeye bile tahammül edemiyorsunuz değil mi? Neden güçlü olamıyor sunuz? Tüyleriniz  ürpetiyordu zira…


Hatta gazetecilikte etik sorunudur bu  diyenler oldu… Manşet tartışması yapıyordu bazıları… Diğerleri ise , etrafın kararmasını bekliyordu.. İki  bardak rakıyı içince unutuyordu beni... Onlar da konuyu tartışanlara saldırıyordu ertesi gün… Çünkü susup oturmak işlerine geliyordu… Cepleri para doluydu onların …Halinden memnundu her biri.. Mustafa’dan ona neydi?... Benim ise bir bisküvi alacak kadar bile, hiç harçlığım olmamıştı… Bu yüzden beni yazan çizene, yazmayan konuşmayan saldırıyordu…  Şimdi soruyorum kendime kim bunlar? Onlar; bu küçücük adada, beraberce,  birlik içinde yaşayamayanlar.. Onlar diyor ki; “siz Türkiyelisiniz biz Kıbrıslı”…Ya da tam tersi oluyor… Kıbrıslı bana sahip çıkmaya çalışıp söz söylediğinde; karşısında “Türkiye’ye laf söylüyor söylemiyle karşılaşıyor…  Onlar ki konuşmaya başlamadan tecavüze uğruyor… Tıp ki benim gibi… Ben öldüm ama onlar hergün ölüyor… Sizin anlıyacağınız iki yakasını bir araya getiremiyor bu ada… Çünkü benim etimden bile rant sağlamaya çalışıyorlar susarak… Çarpık düzeni korumaktı onların görevi…


Oysa ki, benim gibi Mustafalar çok fazla.. onlar da susuyorlar… Belki babam beni öldürmeseydi o gün; siz bunları asla duymacaktınız… Kendimi koruyacak yaşta değildim çünkü…Büyüdüğüm zaman ise; bir kadının eline dokunabilir miydim bilmiyorum… Sizce  ne kadar sağlıklı bir çocuk olacaktım… Belki geçmişimin   ve yaşadıklarımın acısını hep başkalarından çıkarmak isteyecektim… Durmadan birilerinin canını yakmak isteyecektim… Kim bilir beklide bana yapıldı diye ben karıncayı  dahi incitmeyecektim… Ya da, Sessiz, sakin içine kapalı bir çocuk olacaktım… Herkes bana “psikolojisi bozuk bunun” diyecekti… Öyle olunca her gün yeniden ölecektim…


Şimdi ben cidden öldüm… Ve nihayetinde  kurtuldum bu kirli dünyadan… Bedenim daha fazla işkence görmeden sizlere ve ülkenize veda etti… Peki siz, geceleri başınızı yastığınıza her koyduğunuzda  vicdanınıza veda edebiliyor musunuz? “Yok hayır çok üzgünüz” diyorsunuz öyle mi?… O halde; Neden diğer kardeşlerime sahip çıkmıyorsunuz.. Yüzlercesi var ardımda giderken bıraktığım…


Peki  ben onları kime emanet edeceğim?..Benim tek sorunum o gün yaşadıklarım değildi… Açlığı da  sefaleti de çektim de kimsecikler sesimi duymadı… Üvey annem,  beni aç bıraktığında mahallemde ki o yaşlı amca bana limonata ikram ederken ne kadar mutlu oluyordum bir bilseniz… Okulda yaşıtlarım çocuksu şarkıları söylerken ben hep  ağlıyordum… Onları,  anneleri babaları okul çıkışı lüks arabalarla almaya gelirken  ben ise; köşe başında buruk bir acı yaşıyordum… Çünkü, benim için oraya gelen yoktu... Ben de isterdim güzel “nike”larımı  giyip etrafta koşuşturmayı…Üstelik lüks bir spor ayakkabım hiç olmadı ki… Hanginiz duymuştunuz gözyaşlarımdaki feryadı…


Fakirdim ben…Ama fakirlik bana koymuyordu,  sahip çıkanımın olmayışı kadar… Derslerin  kötü müydü diyeceksiniz .. İyi olsa ne yazardı… Matematikten, dilbilgisinden 10 üstünden 10 alsaydım; başımı kim okşayıp bana övgüler yağdıracaktı… Hem zaten ben bir Türkiye vatandaşıyım… Sevenim isteyen kaç kişi var ki… Diyeceksiniz ki ailen buraya gelmeseydi… Haklısınız ama bu benim suçum değil ki…Hem burada yaşayan Türkiyeli ağabeylere ablalara ne oldu?...


Benim tek suçum cani bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya gelmekti… Çünkü annem mutsuzluğumu göre göre, bile bile  defalarca beni o eve  gönderiyordu…


Diyeceksiniz ki sana madem bakamıyordu;  seni bir hayır kurumuna neden götürmedi…Peki götürseydi vatandaş olmadığım için alınacak mıydım?... Eğer alınmıyorsam ben niye buradayım.. Bu ada da ne işim vardı benim?.... Ama görüyorum ki; bunları tartışmak yerine; birbirinizle Türkiyeli Kıbrıslı kavgası yapıyorsunuz… Biliniz ki, bu benim acılarımı  daha da artıyor… Çünkü kendiniz kandırmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz?


Siz de biliyorsunuz ki, birlikte yürüseydiniz ve bu sorunlarınızı kabul edip bana sahip çıksaydınız ben bunları yaşamayacaktım.. En az babam kadar siz de suçlusunuz…İşte bu yüzden fotoğraflarıma şuan bakmaya cesaret bile edemiyorsunuz.. Çünkü size gerçekleri hatırlatıyor o ağlamaklı gözlerim..


Koskoca abiler ablalar.. Size söylüyorum, benim kadar dimdik ayakta kalabilecek misiniz?... Ve şunu biliniz ki yattığım yerde hiç huzurlu değilim..Çünkü ben ilk değilim… Son da olmayacağım… ben Kıbrıs’lı olamadım… Çocuk da olamadım…Top oynayıp, bisikletimi sürüp aşık olabileceğim bir genç kıza rastlayamadım.. Yuvam olmadı.. Güzel çocuklar yetiştiremedim… Ama inanın keşke yaşasaydım bile demiyorum. Ve siz  Kıbrıslı büyükler… Unutmayın ki bu ülke sizin..Şimdi ben gidiyorum ve hepinizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum…