“Habur Rezaleti” yaşandığında, yine yalakalar “barış geldi!” diye naralanır, göbek atarken 22.10.2009 günü Hürriyet’te “Hukuka Takla Attırılmasın” başlıklı bir yazı yazmıştım. Habur Kapısı’nda yaşanan hukuk katliamını gözler önüne sermiştim.

O tarihte “katiyen pişman değiliz” diye demeç veren teröristlere “siz farkında değilsiniz ama pekala pişmansınız!” diye nasihat çekildi, Taha Akyol bile “Apo’nun temsilcisi” olarak geldiğini ayan beyan ilan eden teröristlerin “Pişmanlık Yasası”ndan yararlanabileceğini yazdı. Ama ne oldu? Ala ve vala ile karşılanan, sınırda “Çadır Mahkemeleri”nde anında affedilen teröristler ya sonradan tekrar dışarı kaçtılar, ya da yargılandılar!

“Habur Rezaleti” de tarihe hukuku katleden bir yüz karası olarak geçti!
                                                                     ***
Uyarıyorum, benzer bir hukuki rezalet önümüzdeki aylarda PKK’lı teröristler silahları ile sınır dışına çıkarken tekrar yaşanabilir!

PKK ne yaptı? a)21 Mart günü ateşkes ilan etti. b)Sonbaharda sınır dışına çıkacağını bildirdi.
Ama, silahları bırakmayacak. Haklı! Pazarlığın tam karşılığını almadan en büyük gücü olan “silah”ı terk etmesi en azından eşyanın tabiatına aykırıdır.

Peki, takriben 3.000-4.000 eli silahlı kişinin sınırı terk etmesi nasıl olacak? Resmi açıklamalara göre: Koridorlar oluşacak, PKK TSK’nın resmi koruması altında sınırı terk edecek!
   Elinde top-tüfekle ülkeyi terk edecek teröriste “aman vatan hainleri bir sabotaj yapmasın!” diye TSK eskortluk yapacak!
   4 ayrı noktada 7’şer kişilik “akil adamlar” heyeti de “haksızlık yapılmasın!” diye nöbet tutacak! Her şey Hükümet’in kontrolü ve sorumluluğu altında olacak!
   Başbakan böyle buyuruyor.
                                                                     ***
   Zerre kadar beyni olan hanımefendi ve beyefendileri uyarıyorum:
   TCK’ya göre elinde silah olan herkesi ama herkesi gerek asker, gerek polis, tüm kolluk kuvvetleri gördükleri yerde durdurmak, elindeki silahı almak, ruhsat sormak, ruhsat yoksa (PKK teröristinde ruhsat ne gezer!) silaha el koymak ve Savcılığa sevk edilmek üzere gözaltına almak zorundadır. Ruhsatsız silah taşıyan, bırakın teröristi, normal yurdum insanının bile nasıl bir cezaya çarptırılacağını TCK açıkça yazar!
   Değil, akil adamlar, değil Genelkurmay Başkanı, Başbakan bile hiçbir kolluk gücü mensubuna “eli silahlı teröristi sınır dışına salın, bırakın elini kolunu sallayarak gitsin!” diye emir veremez. Bu durumda “Pişmanlık yasası” da geçerli değildir. Sınırı geçen 4.000 insanı görmezden gelmek için ise aynı anda kör, sağır ve hatta dilsiz olmak bile yetmez!
  Birisi böyle bir emir verirse suç işlemiş olur, kanunu çiğneyen emri Başbakan verse bile dinleyecek komutan da suça ortak çıkmış addedilir.
   Kanunlara aykırı emri üst astına veremez! Ast böyle bir emri ret etmek zorundadır!
                                                                     ***
   Peki ne yapmalı? En doğrusunu Murat Karayılan Kandil’den bildiriyor:
    “Eğer Türk devleti, hükümet ve parlamento sorumluluğunu yerine getirir ve geri çekilmeye ilişkin gerekli kararları alırsa, gerekli komisyon ve kurumları oluşturursa, geri çekilmenin zeminini oluşturursa biz onu da yerine getireceğiz. Şimdi bu zeminin oluşturulmasını bekliyoruz.” (Gazeteler)
   Karayılan yapılması elzem olanı söylüyor:
   “TBMM bu konuda kanun çıkarmak zorundadır!”
                                                                     ***
   Karayılan’ın akıl ettiği ama Türk medyası ve AKP iktidarının görmezden geldiği gerçek şudur:
   Özel bir kanun çıkmazsa T.C.’nin kolluk güçleri eli silahlı, hatta silahsız PKK’lıları sınırda tutuklamak zorundadır!
   Peki, bu kanun nasıl şekillenecek? “PKK’lılar bir defaya mahsus olarak ellerinde silahları ile sınır dışına çıkabilir” diye zırva bir kanun çıkaramazsınız!
   Anayasa’nın “eşitlik ilkesi”ne göre TBMM salt PKK’yı kapsayan herhangi başka bir yaptırımda da bulunamaz.
   Ne yaparsanız yapın, KCK tutuklularını, Silivri’deki siyasi mahkumları/tutukluları, hatta adi suçtan hüküm girmiş katil/sapkın ve “kader mahkumlarını” bir arada ele alan ve affeden bir “genel af yasası” çıkarmadan ne Hükümet’in, ne Başbakan’ın, ne kolluk güçlerinin PKK’lılara “göz yumması” söz konusu olamaz!
                                                                     ***
   Kendisinin söz verdiği şekilde PKK’nın sınırdan elini kolunu sallayarak çıkabilmesi için Başbakan’ın “katiyen olmaz!” dediği iki şey olmak zorunda:
   1)Hükümet bu işi tek başına kotaramaz. Başbakan ne kadar aksini söylese de TBMM devreye girmek mecburiyetinde.
   2)Başbakan ne kadar “katiyen genel af çıkmayacak” derse desin, TBMM “genel af” çıkarmak zorunda!  
   Üçüncü yol:
   “Ben yaptım oldu!” yoludur. Bu yolun da tarihte karşılığı bellidir!

(Yurt'tan)