2011 yılı hac hesaplarında 14 milyon 500 bin Suudi Arabistan Riyali kadar bir paranın fazladan harcandığının tespit edildiği, bunun üzerine;

Hac hesaplarında sahte fatura iddiaları

1- Başmüfettiş Sadi Arslan başkanlığında bir müfettişler heyetinin Suudi Arabistan’a görevli olarak gönderildiği,

2- Bu müfettiş ekibinin Mekke ve Medine’de yaptığı çalışmalarla bu paranın harcandığı tespit edilerek, değişik kaynaklardan fatura temin ettikleri,

3- Anılan müfettişlerin Türkiye’ye girişleri sırasında, yapılan bir ihbarı değerlendiren emniyet güçlerinin bir çanta evraka ‘sahte fatura’ olarak el koydukları doğru mudur?

4- Doğru ise bu konuda idari ve adli hangi işlemler yapılmıştır?

CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in Başbakan’a sorduğu önemli bir soru...

Özkes ikinci sorusunu da yine Başbakan’a yöneltiyor. Özetle; Diyanet’in, lojmanına eski Başkan Ali Bardakoğlu tarafından hac parasından 175 bin TL harcanarak bakımının yapıldığı, Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı M. Sait Yazıcıoğlu’nun 23. dönem MHP Mersin milletvekili Behiç Çelik’in sorduğu soruya 2009 yılında verdiği yazılı cevaptan anlaşılmış ve bu durum millet vicdanında rahatsızlık meydana getirmişti. Diyanet’in yeni başkanı Mehmet Görmez’in de lojmana taşınmadan önce yine hac parasından 400 bin TL harcayarak bakım yaptırdığının doğru olup olmadığını soruyor Özkes...

Tam bir garabet

“4+4+4 teklifini veren AKP milletvekilleri eğitimci mi? (Hayır sesleri.) Hiçbirisi eğitimci değil. Peki eğitimci olmayan bir grup milletvekili benim çocuklarımla ilgili ve sizin çocuklarınızla ilgili nasıl bir yasa teklifi verebilir. Hangi demokratik ülkede, hangi çağdaş ülkede, hangi demokratik rejimde böyle bir garabet vardır.”
(Kemal Kılıçdaroğlu)

‘Balyoz’ nedir?

BABAM, emekli Orgeneral Ergin Saygun’un (babamın kedisiyim) kızıyım. Balyoz davasında bugün (dün) yaptığı savunmayı gönderiyorum. Önemli açıklamaları var.
Savcı Savaş Kırbaş esas hakkında görüşlerini bildirmek için mahkemeden zaman istedi. Bu ne demek? Apar topar işi oldu bittiye getirip, mahkûmiyet mütalaasında bulunulması isteniyor. Yaklaşık 14 aydır Silivri’de görülen bu davanın 250 tane tutuklu sanığı var. Aylardır o mahkeme salonunda yılmadan usanmadan adaleti mumla arıyorlar.
11 No’lu CD ile alakalı ciddi şüpheler oluştu ve bir bilirkişi tarafından bunun duruşmada tespit edilmesi gerekiyor. Sanıkların ve avukatların savunmalarında yaklaşık 1600-1700 tane çok büyük hata tespit edildi. Dosyadaki sahteliklerin tarafsız üniversitelerden seçilmiş bilirkişi heyeti ile saptanması gerekir. Ama mahkeme bu talebi yine redetti.
Hükmü esas alınacak delillerin mahkeme huzurunda tartışılması gerek. Ancak bu da olmadı...
Savcılar iddianamede darbe girişimini Aytaç Yalman’ın engellediğini yazmışlardı. Medyada ise Hilmi Özkök’ün önceden haber alıp, darbeye engel olduğu yazılmıştı. Israrla bu iki ismin tanık olarak dinlenmesini istiyoruz. Suçlu olan bunu ister mi hiç diye düşünen yok! Olmasın önemli değil ama mahkeme heyeti de aynı ısrarla bu talebi kabul etmiyor. Bu da olmuyor.
İlker Başbuğ başta olmak üzere tanık olarak dinlenen üst düzey komutanlar, seminer özlemcileri, sivil memurlar hepsi kesin dille seminerde yasadışı görüşmeler yapılmadığını, darbe girişimi planlanmadığını söyledi. Daha ne desinler biz de bilmiyoruz. Uzunca süre Balyoz belgelerinin kayıtlı olduğu 11 ve 17 numaralı CD’lerin imajlarını savunmaya vermeyi (defalarca) reddeden “Mahkeme” nihayet Kasım ayında imajları savunmaya vermişti. Bu imajlar uzerinde Amerika’da adli bilişim uzmanlarının yaptığı teknik bugün tamamlandı. Rapor, Balyoz CD’lerinin sahte olduğunu kesin bir şekilde saptadı.
Aylar önce avukatlardan biri, “Davanın Nisan ayında biteceği, Ankara’da 8. Ceza Daire’nin hazırlandığı, mahkemenin ceza vereceği ve 8. Daire’nin onaylayacağı söylentisinin dedikodu olduğunu düşünüyorum. Dedikodu olarak kalmasını istiyorum” demişti. Bu dedikodu değil miymiş? Buraya mı gidiyor bu dava? Bunun adına “dava” veya “yargılama” denebilir mi?
Bizler artık bu tiyatronun birer oyuncusu olmayı reddediyoruz! Artık birilerinin Silivri’de neler olduğunu anlaması ve anlatması gerekiyor.
Bu dava ileride şöyle anlatılacak: “Balyoz davası olarak bilinen ama kadınların davası olarak tarihe geçen...”, “Adaletin Peşinde Vardiya Bizde” diye her fırsatta bağıran, yılmayan, usanmayan, korkusuz kadınların davası!”

Doğrulara nasıl yalan denir!..

CHP’ye yakışmıyor’ başlıklı dünkü yazımıza açıklama gönderen Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi kendisini ve ekibini de epeyce övüyor. Özetle diyor ki: “Kongreyi kazanan Hakkı Altınkaynak, benim adayım değildir. Sivas’tan getirildiği, Ataşehir’de oturmadığı gibi dedikoduları ben bilmem. Kongrede tarafsızlığımı hep korudum. Bu konuda oldukça müsterihim.
Gamze Akkuş İlgezdi, eşimdir. Belediyede göreve geldikten sonra evlendik. Ataşehir’e çok hizmeti vardır. Baldızım Neşe Akkuş’un ikinci sıradan il delegesi olması bütünüyle kendi siyasi çalışmaları neticesidir. Siyaset yapmasının benimle bir ilgisi yoktur. (Baldızını iki listeye kim yazdırdı da bu kadar yüksek oy çıktı?)
Ataşehir kurulduğunda, bir tek sandalyesi ve kadrosu yoktu.
Hünkâr Akkuş belediye meclis üyesi seçildiğinde benim kayınbiraderim değildi. Meclis üyesi olması benim kayınbiraderim olmasından öncedir. Fen İşleri Müdürü Deniz Kutlu ile kardeşi Ediz Kutlu iddia ettiğiniz gibi benim kuzenlerim değildir. Ayrıca Ediz Kutlu, imar şefi de değildir. Sadece çalışan bir personeldir. Uzaktan yakından bir akrabalığım yoktur. (Her iki kardeş de, İlgezdi’nin iki amcasının kızının çocuklarıdır; yeğen olmaz mı?)
Ali Rıza İlgezdi, Hukuk İşleri Müdür Yardımcısı değildir. Devletin personel yönetmeliğine göre işe alınmış, Hukuk İşleri Müdürlüğü’nde görev yapan bir avukattır sadece. Şafak Şahin, Destek Hizmetleri Şefi değildir. Belediyenin başka bir biriminde çalışan bir memurdur.
Dileriz, bu açıklama partilileri güldürmez. Çünkü eksikler gelirse, onu da tamamlamak lazım!

CHP’de düşünce atağı

CHP, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla bugün Genel Merkez’de ‘İslam Düşüncesi ve Demokrasi Kuramı Bağlamında Özgürlük ve Adalet’ konulu bir konferans düzenliyor. Konferansı İstanbul Üniversitesi’nden Dr. Serdar Taşçı verecek. Taşçı hem Batı düşüncesine, hem de İslam ve Osmanlı düşünce geleneklerine oldukça hâkim bir entelektüel olarak dikkatleri çekiyor. Kılıçdaroğlu CHP’yi düşünsel derinliği olan ve toplum değerlerini anlayabilen bir parti haline getirme çabasında.

(Hürriyet)