Türkiye kurumları her alanda bir başarı hikâyesi oluşturmaya başladı. Savunma Sanayi’nin milli projelerini bir bir hayata geçirmesi ve ülke savunmasının güçlenmesi, TÜBİTAK ve ASELSAN’ın yine milli yazılımlar ve dikkat çeken çalışmalarının dış güçleri nasıl korkuttuğunu anlatmayacağım.  Artık bu durumu hepimiz biliyoruz değil mi?

Bugüne kadar tüm siyasi partilerin saygı duyduğu, hiçbir surette siyasete alet etmediği Diyanet İşleri Başkanlığı 7 Haziran genel seçimleri öncesi neden bu kadar hedefe alındı bugün ona değinelim.

Aslında iki konu da bir biri ile bağlantılı olsa da ben yine işin bu tarafını anlatmaya çalışayım. Malumunuz cemaat olarak daha önce hizmet veren ve bugünlerde bazı dış güçlerin etkisi ile siyaseti düzenleme ve ülkeyi istediği gibi yönetme sevdasına kapıldığı için terör örgütü listesine giren paralel yapının diyanet işleri başkanlığının uluslararası yardımlaşma ve dayanışma çalışmalarından rahatsız olduğu anlamamak çok saflık olur.  Çünkü bu alanı sadece kendine ait kimsenin dokunamayacağı alan olarak görmekte idiler.

Paralel yapının yaptığı dünya üzerindeki eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yerini diyanet işleri başkanlığı almaya başladı.  Aynı yöndeki çalışmaları ve başarıları dikkat çekici boyuta gelince de diyanet hedefe kondu. Bu başarılara imza atan Başkan Prof. Dr. Mehmet Görmez’i nasıl yıpratacaklardı?

Bunun için de en basit bahane bulundu. “Makam aracı”… Hemen aracın fotoğrafı çekildi abartılı bir şekilde haber yapıldı. Kamuoyunda tartışıldı, tartışılmasına zemin hazırlandı. Dahası Başkan Görmez de aracı iade etti. Peşinden bu işin siyasi uzantıları devreye sokuldu.

Dış güçlerin siyasi uzantıları denince benim aklıma nedense CHP ve HDP geliyor.

HDP zaten seçim vaadinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldıracağını açıkça söylüyor. Dahası Müslümanların Kâbe’sini siyasete alet edebiliyor. “Kudüs Yahudilerindir” diyebiliyor. Kâbe ile Taksim’i bir görecek kadar ileri gidebiliyor. Bütün bunlar planlı bir şekilde milletin algısı ile oynama ve milletin en kutsalının aslında dokunulabilecek, eleştirilebilecek bir durum olduğu cesaretini gösterme çabasıdır. Çünkü akıllardaki kutsallar eleştiri konusu olursa, daha sonra da kafalardan silme ve kutsallıktan çıkarma aşamasına geçilecek.  İnancımızı önce zayıflatmaya sonra ortadan kaldırmaya oynuyorlar anlayacağınız…

Bre cahiller, İslam dininin sahibi Allah’tır. Allah ile kim savaşmışsa mutlaka hüsrana uğramıştır. Bunu hala anlamadınız mı? Anlayamazlar, onların ataları da anlamadılar. Anlamayacaklar. Çünkü onların yolu atalarının yoludur.

Peki HDP’nin seçim stratejisini kim belirliyor diye bir bakalım mı?

Yani iki tane genel başkanı bulunan tek parti olan HDP’ye bu söylemleri kim söyletiyor? Yahudi lobisinin denetimindeki Amerikalı Benenson Grubu… Şimdi neden insanların kutsalına dokunup, tartışılır hale getirilmeye çalışıldığını anladınız mı? Bizler sessiz kaldıkça onlar daha da ileri gidecekler. Önce kafalarımızdaki dokunulmaz tuttuğumuz kutsalımızı tartışmaya açacaklar, sonra da bu kutsalımızı kafamızdan atmamız için ikinci planı devreye sokacaklar. Çünkü kutsallarımızı tartışmaya açtıklarında gördüler ki, sesimiz soluğumuz çıkmıyor.

Sesimizi ve soluğumuzu önümüze konan sandıkta çıkaralım. HDP’ye dinimizi ve kutsallarımızı tartışmaya açarak, Yahudi lobisine hizmet etmesinin dersini sandıkta verelim. Yıllarca silahların gölgesinde, akıttıkları kanın hesabını sandıkta soralım. Kürt kardeşlerimizin kanı üzerinden yaptıkları siyaseti onlara sandıkta dar edelim.

CHP’ye gelince…

Amerikalı Benenson Strateji Grubu’ndan CHP’de yararlanmaktadır. Dedim ya bunların üst akılları birdir.  Bu seçimin en önemli kaybedeni de CHP olacaktır. 8 Haziran günü CHP genel başkanlığı tartışılacak ve Kılıçdaroğlu ceketini alıp gitmek zorunda kalacaktır. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, halkın partisi olmak yerine, bazı grupların kontrolüne girmiş bir örgüt olmayı tercih etmiştir. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi’nin, bu gruplardan arındırılması ve halkın partisi haline getirilmesi gerektiği anlaşılacak ve bunun için 8 Haziran günü start verilecektir.

Milletimiz, diyanetine inanıyor ve güveniyor. Diyaneti siyasi malzeme yapan CHP ve HDP’nin millete hizmet eden diyaneti tartışma konusu yapmaları, İslamafobia çalışmalarını desteklediklerinin açık delilidir. Prof. Dr. Mehmet Görmez, diyanet işleri başkanlığının halk ile bütünleşmesini sağlamakla kalmadı, başta Türki Cumhuriyetlerde olmak üzere, Afrika ve Avrupa’ya kadar her alanda orada bulunan vatandaşlarımıza yönelik önemli eğitim ve yatırım faaliyetleri de yürütmektedir.

Türkiye üzerinde emelleri bulunan İslam karşıtları ve Diyanetin başarılı faaliyetlerinden rahatsız olan grupların, Türkiye’de seçim öncesi kullanabildikleri parti olan CHP ve HDP üzerinden diyaneti yıpratarak, milletin gözünde güvenilmez bir kurum olmasını sağlama çabasındalar. Millet buna asla izin vermeyecektir.

Değerli okurlar, bu oyunlara gelmeyelim. Bizim silahımız oyumuzdur. Oyumuza sahip çıkalım ve dinimiz ve inancımız üzerine kurgulanan oyuncuları sandıkta saf dışı edelim.