Bir darbe düşünün ve siz o darbe sonrası koltuğunuzdan edilen Başbakansınız… Darbe ile iş başına gelenler Hakkınızda sürgün kararı vermiş… Bu karar sonrası ise askerler sizi almaya geliyor. Bir an için kendinizi böyle bir durumda düşünün. Her şeyin bittiğini, yolun sonu olduğunu düşünürsünüz birçoğunuz değil mi?  Belki umutsuzluk, bitkinlik, ya da belirsizlikler kafanızı kurcalar?

Gazeteci olarak 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i takip etme, söylem ve eylemlerini izleme fırsatlarım çok oldu.  “Demirel’in Kara Kutusu Orhan Keçeli” kitabını yazarken yaptığım araştırmada daha yakından tanıma fırsatı buldum.  Kitabı yazarken en çok etkilendiğim ve Demirel’in siyasi mücadelesinin belki de kilidi olan yaşanmışlığı size aktarayım.

1983 yılı Haziran başıydı… Güniz sokaktaki ünlü evde o gün hüzün vardı. Nazmiye Demirel, Çanakkale’deki Zincirbozan diye tanınan mevkideki askeri tesislerde tutuklu kalmasına karar verilmişti.  Nazmiye Demirel eşi Süleyman Demirel’i sessiz gözyaşları ile uğurluyordu.

Demirel’e yakınlığı ile bilinen İşadamı Mustafa Özkan,  sahibi olduğu Son Havadis Gazetesi’nin foto muhabirini bu tarihi anı görüntülemek üzere görevlendirmişti.

Olayın basına aksetmesi yasaktı ama Mustafa Özkan, foto muhabirini “Ailenin yakını ” gösterip eve sokmuş ve anı fotoğrafı çekiliyor söylemi ile o an görüntülenmişti.

Evin emektarı Hayri Baba Süleyman Demirel’i almaya gelenlere karşı koymaya niyetlenmişti ama durumu anlayan Demirel, kendisine engel olmuştu.

Evde heyecanlı bekleyiş sürerken, Güniz Sokak’taki 27 52 31 numaralı telefon çalmıştı. Arayan Tercüman Gazetesi yazarı Yavuz Donat idi.

Yavuz Donat, Demirel’e “Beyefendi size kötü haber… Sürgüne gönderileceksiniz” diyordu. Demirel, Yavuz Donat’tan almıştı haberi…

Demirel: “Nereye sürecekler? Yurt dışına mı?” diye sordu. Donat, “Hayır, Çanakkale tarafına”, deyince de Demirel, “Oh buna da şükür. Vatanımda kalacağım ya” şeklinde cevap vererek moralini koruduğunu yansıtıyordu.

“Yeniden iktidara geleceğim”

Sürgüne gideceği sabah tan ağarırken, Demirel karayolları haritasını açtı ve şöyle dedi: “Çanakkale oldukça uzak… Havaalanı da yok. Yeniden iktidara gelince ilk işim, Çanakkale’ye havaalanı yapmak olacak.”

Orada bulunanlar bir anda sessizliğe büründü. Yılların politikacısı Demirel’in ne demek istediğini anlayamamışlardı. Adeta şaşkına dönmüşlerdi. Yanındakilerin şaşkınlığını fark eden Demirel, sözünü sürdürdü ve “Siyaset iddia işidir… İddian olacak, inancın olacak… Sürgünden döneceğim, mücadele edeceğim ve yeniden Başbakan olacağım. Çanakkale’ye de havaalanı yapacağım… Bak göreceksiniz” dedi.

Demirel, daha sonra Zincirbozan’a sürgüne gönderildi. Demirel’in iddiası, inancı hiç tükenmedi. Akrabası dışında ziyaretçinin yanına gitmesi de yasaktı. Akrabası olmamasına rağmen, hatırlı bir dostundan akolduğu yönünde belge alan Orhan Keçeli Demirel’i her hafta ziyaret ediyor ve Demirel’e ülkenin durumu hakkında bilgi veriyordu.

Demirel, Keçeli’nin bir ziyaretinde şunu diyordu:

“Orhan, bana 20 kişi bulabilirmisin? Bulursan yeniden parti kurup iktidara geleceğiz.” Orhan Keçeli bu söz üzerine bir hafta çalıştı ve Darbe iktidarından korkmayan 50 kişilik liste ile yeniden Demirel’i ziyaret etmişti.

 O 50 kişi ile Büyük Türkiye Partisi kuruldu. O parti de kapatılınca, Doğruyol Partisi kuruldu ve Demirel, yasakların halk oyu ile kalkmasının ardından önce Başbakan daha sonra ise ülkenin 9. Cumhurbaşkanı olmuştu.

Demirel’in ülkeye çok faydası oldu. İnanan insanların bir dönem umudu da oldu. Bir gecede kadrosuz çalışan bütün imamların kadroya alınmasını da Demirel sağladı. Bazen de inanan insanları kırdığı da oldu. Neticede hatasız kul olmaz sözünün ne kadar yerinde olduğunu bilmek gerek. Hangimizin hatası yok ki? İnancımızda “Ölülerinizi hayırla yad ediniz” felsefesi bu yüzden var…

Allah taksiratını affetsin. Allah rahmeti ile muamele etsin…

Türk siyaseti babasını kaybetmiştir. Türk siyaseti bir dönemin amansız mücadelesinin bayraktarını yitirmiştir. Türk milletinin başı sağ olsun.