Yıl dönümleri güzeldir efenim…ölüm de olsa, kalım da…
Ancak İngiliz Kilisesi başı Thomas Becket’in ölümü…kalımlı bir ölümdür…
852 yıl öncesine 1170 yılına gidince krallık-kilise arası ilişkiler, İngiliz Kralı İkinci Henry ve Thomas Becket’ın öldürülerek aziz ilan edilmesi gibi ilginç tarihi olaylar dizisi çıkar karşınıza.

Önceleri yakın arkadaş olan Kral Henry ile kilisenin otoritesi Becket’in arasını kralın otoritesini güçlendirmek istemesi ve kilisenin gücünü azaltma çabası açtı denir. Piskopos Becket’in canını almak kolay oldu ama kral sonraki gelişmeleri durduradı ve aziz mertebesine yükseltilen Becket için yapılan türbenin ziyaretine akını seyretmek zorunda kaldı.
Devamında da inananların haç güzergahı oldu.
O sebeple…
İngiltere’nin güneydoğusundaki Kent’e doğru seyahat ederseniz Canterbury şehrine mutlaka gitmelisiniz. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde olduğu için değil…
Becket’in öldürülmesinden sonra olanlara, mimari ve edebiyata etkisini tecrube etmek için…
Kaldı ki; ülkenin eski ve kıymetli binaları, dar sokakları, kiliseleri, katedrali ve Canterbury hikayeleri için de gitmek gerekir.

Ayrıca İngiltere tarihine hakim olmak için görülmesinde fayda olduğunu anlayacağınız bir kenttir Canterbury. Haçlı Seferleri, alınan kararlar ve düzenlenmelerine dair de önemli bir yere sahiptir Canterbury Katedrali.

İngiliz monarşisinin başı aynı zamanda İngiliz Kilisesi’nin başıdır. Canterbury ise Baş Piskoposluk merkezidir. Thomas Becket’in anıt mezarı burada olduğu için şehir ve özellikle katedrali kıymetli bir haç merkezidir ki Ortaçağ’da Londra ile Canterbury Katedrali arası haç seyahatinde vakit geçirmek amacıyla anlatılan hikayelere (Canterbury Tales) de temel oluşturur.
Bu hikayeler Geoffrey Chaucer tarafından derlendi. Kendisi Fransızca ve Latince’de hünerli olmasına rağmen İngilizce yazmayı tercih etti ve yazılan ilk eser olmaları bakımından İngiliz Edebiyatı’nın temelini oluştururlar. 24 hikayeden oluşan külliyatın 4 adedi kayıptır. Bu hikayeleri okumak çok zaman alsa da bir o kadar keyiflidir.
Hikayeler hacılar tarafından birbirlerine anlatılmasına rağmen dönemin toplum yapısını ve kilisenin varlığını ele alır. Mala tamah etmeyi açgözlülük olarak tanımlanıp, sorgulayan komik, zeki, müstehcen şeylerle doludur. 14. yüzyıl İngilteresine ve Londra siyasetine dair ayrıntılı ve merak uyandırıcı bilgiler verir.

Ayrıca hikayelerde hacılarla ilgili enteresan şeyler okursunuz ki o da hacca gidenlerin dünyevi zevklerden ve kaygılardan sıyrılmış olmasını beklerken tersi bir durum çıkar karşınıza…ve Chaucer’in hikayeleri de aynı bu hususa temas eder. O bakımdan ziyadesiyle şaşırtıcı ve zevklidirler.

Bunun yanında hikayelerin yazarı Geoffrey Chaucer kendisini ‘kitapsever bir münzevi’ olarak tanımlar. Utangaç bir kişiliğe sahip olduğu bilinse de vergi memurluğu, kraliyet mensupları hizmetkarlığı, askerlik, yargıçlık, parlamento üyeliği, gibi çoklu mesleklerden geçtiği için analiz yeteneği yüksek biri olarak kabul edilir ve bu durum hikayelere de yansır. Kendisi için ayrıca müstehcen şakalar yapan, nükteli esprilerin adamı da denir ki hikaye dizelerinde bunlara da rastlanır.

Kraliyet mensuplarıyla olan yakın ilişkiler diplomasi ve hitabet sanatında mahir olmasını sağlar. Floransa ve Cenova’ya yaptığı diplomatik ziyaretler, sanat ve edebiyat ve özellikle şiir algısının gelişmesinde etkili olur. Dante ve Boccaccio’yu okur. Zaten ‘Canterbury Hikayeleri’nde Eski Yunan ve Roma’ya değinen anlatılar okursunuz. Eseri Dante’nin İlahi Komedi’si ile eşdeğer kabul edilir. Sadece İngiliz Edebiyatı’nın değil İngiliz Mizah’ını da tesis etmiştir.
Haç yolcularının sadece erkek olduğunu düşünmeyin, heybetli ve dişli kadınlara da yer verilmiştir. Hatta ‘Gemici Hikayesi’ bir kadın hacı tarafından anlatılır.

Ortaçağ yaşamına dair eşsiz kaynak niteliğindeki bu hikayeler Yapı Kredi Yayınları tarafından Türkçe’ye de kazandırılmıştır. Bu eserde hikayelerin yazarı Geoffrey Chaucer’in İngiliz Edebiyatı’nın Homeros’u, Goethe’si ve Shakespeare öncesi en büyük ozanı olarak anlatılır. O dönemde saray dili Fransızca, din dili Latince iken Chaucer dizelerinde sadece İngilizce kullanmıştır ve bu sebeple de edebiyatın babası olarak haklı sıfatı edinmiştir.

Bu haliyle Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig eserini hatırlatır adeta. Egemen dil Farsça olması ve Kuran dilinin Arapça olması sebebiyle popüler olmaları bu eserin Türkçe yazılmasını engellememiştir. Ayrıca bilgi, akıl, adalet, iyilik ve doğruluk gibi kavramlara değinmiş olması bakımından da benzerlik gösterir.

Son olarak…katedrale giderseniz öldürüldüğü yere bir mum dikilen Thomas Becket’in türbesini ziyaret ediniz. Söylentiye göre de bu katletme olayından sonra tövbe eden kral bu yapıyı Hristiyanlık’ın merkezi olarak yeniden inşa ettirdi.
Ayrıntılarla kıymetli büyük batı, incil ve mucize pencerelerini sakin görmeden çıkmayın!