Özgürgün, "Şubat ayında yapılacak olan Başkanlık seçimlerinden sonra Rumların Kıbrıs müzakerelerine yoğunlaşması beklenirken, Güney Kıbrıs, bazı ülkelerle askeri işbirliği yapma çabası içerisine girmiştir. Bu da Rumların Kıbrıs'ta anlaşmaya yanaşmadıklarının bir göstergesidir." dedi.

Özgürgün yaptığı yazılı açıklamasında, Rum tarafının sorumsuz tutumunu sürdürme amacında olduklarını kaydetti. Güney Kıbrıs'ın Lübnan ve diğer ülkelerle savunma alanında işbirliği içine girme çalışmalarının Kıbrıs'ta süregelen politikalarını sürdürme eğiliminde olduğunu aktaran Özgürgün, Rumların bu uğraşlarının endişe verici olduğunu dile getirdi.

Özgürgün, bunun yanında, gerek Annan Planı’nda gerekse devam eden müzakere sürecinde tarafların çözüm öncesinde yaptığı uluslararası anlaşmaları karşılıklı olarak tanımalarının öngörüldüğü ifade etti.

“Rum tarafının tarihi gerçekler hilafına tüm Kıbrıs adına hareket etme, karar verme veya doğal kaynaklarını sahiplenme hak ve yetkisi yoktur." diyen Özgürgün şu ifadeleri kullandı: "1960 Ortaklık Cumhuriyeti’nin 1963 yılında silah zoruyla Rum tarafınca gasp edilmesinin ardından ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ adı altında yaşatılan entite sadece ve sadece Kıbrıs Rum halkını temsil eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’dir. Rum yetkililerinin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti temsilcileri’ sıfatıyla imza atmış oldukları anlaşmalar Kıbrıs Türkü’nü temsil etmedikleri cihetle geçersizdir ve Kıbrıs Türk halkını ve Kıbrıs Türk halkının gerçek temsilcisi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini bağlamamaktadır. Kıbrıs Türk tarafı siyasi bir çözümün yokluğunda Ada üzerindeki eşit hak ve çıkarlarını karlılıkla korumaya devam edecektir.”

Bakan Özgürgün, Rum tarafına, uzlaşmaz ve tahrikkar hareketlerden vazgeçme çağrısı da yaptığı açıklamasında, Kıbrıs Türk tarafının, müzakerelere iyi niyetle katılmaya ve adada kalıcı ve adil bir çözüm bulunabilmesi için katkı koyan taraf olmaya devam etmekte kararlı olduğunu vurguladı.

Özgürgün, uluslararası toplumun, Kıbrıs’ta kapsamlı ve adil bir çözüme varılması yönündeki desteğini kanıtlamak istiyorsa, Rum tarafının Ada’da ve bölgede sorun üreten, çözümün ve işbirliğinin parçası olmaktan kaçınan politika ve girişimlerine prim vermeyerek, Rum liderliğini siyasi bir çözüm için sonuç alıcı müzakere sürecine samimiyetle katkı koymaya teşvik etmesi gerektiğinin altını da çizdi.