Uygur Dr. Enver Tohti Bughda, memleketi Doğu Türkistan’dan ayrılmadan önce yaşadıklarından bir kesiti yazdı.

1985 yılında Sincan Shihezi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra Urumçi Demiryolu Bürosu Merkez Hastanesi Onkoloji Cerrahisi Bölümünde uzman doktor olarak görev yapan Bughda, Çin’in ‘organ’ hırsızlığı ve nükleer denemelerde insanları nasıl kobay olarak kullandığını anlattı.

İŞTE DR. ENVER TOHTİ BUGHDA’NIN O YAZISI

Yüzyıllık Kȃbus

(1985 yılında Sincan Shihezi Tıp Fakültesinden mezun oldum ve sonrasında Urumçi Demiryolu Bürosu Merkez Hastanesi Onkoloji Cerrahisi Bölümünde uzman doktor olarak görev yaptım. Aşağıda yazdıklarım benim yaşadıklarımdır.)

1 Temmuz 1921'de bir grup Çinli’nin Çin Komünist Partisi'nin kuruluşunu duyurması ile Çin halkı tüm zamanların en karanlık çağına girdi.

Ekim 1949'da Çin Komünist Partisinden (ÇKP) Mao Zedong’ın, Tiananmen Meydanı'nda Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğunu duyurmasıyla birlikte Çin halkı kızıl terörün içine düştü. Çin yeryüzünde bir cehennem haline geldi. Çinli Komünistler Sovyetler Birliği Stalin'in ısrarıyla Sincan'a asker gönderip, Sincan’da kanlı sömürge yönetimine başladılar. Sincan merkeze uzak, hem suyu kısıtlı ve hem de ekilebilir arazisi az olduğundan, ÇKP'nin bu bölgeyi geliştirme planı yoktu ve burayı bir çöplük olarak kullandı.

1 ) Nükleer Silah Testi

Çin Komünist Partisi'nin kuruluşunun daha ilk günlerindeki ekonomik çöküş ve Kore Savaşındaki başarısızlık Çin Komünist Partisi'nin tükenmesine neden oldu. Amerika Birleşik Devletleri tarafından savaş alanında aşağılanmış olan ÇKP nükleer silah geliştirmeye karar verdi. Sovyet Komünist Büyük Birader'in yardımıyla geliştirilen ilk atom bombası 16 Ekim 1964'te patlatıldı.

O günden sonra tüm Sincan, ÇKP'nin çeşitli deneyleri yaptığı merkez haline geldi.

16 Ekim 1964'ten 29 Temmuz 1996'a kadar,

Seneler

Testler

Patlatılan Düzenek

Bilinmeyen

Nükleer Kudret

Barışcıl Testler

PTBT* olmayan testler

Kudret Aralığı

(Kiloton)

Toplam Nükleer Kudret (Kiloton)

Nükleer Test

1964-1996

47

48

7

23

0-4000

24,409

Toplam

16.10.1964-

29.06.1996

47

48

7

23

0-4000

24,409

Toplam ülke payı tüm nükleer testlerin %4.5

*PTBT - Partial Nuclear Test Ban

Nükleer testlerin Sincan'a getirdiği felaket:

Sincan Kanser Hastanesi 1994 yılında 500 yataklı olarak hizmete açılmıştı. 2007 yılına gelindiğinde  Sincan'ın nüfusu ise sadece 20 milyon (Sincan nüfus sayımına göre) olmasına rağmen hastanedeki yatak sayısı 2.000’e ulaştı.

Henan İl Kanser Hastanesi ise Henan’ın Çin'in en kalabalık eyaleti olmasına, nufüsu 2007 yılı sonu itibariyle 100 milyona varmasına rağmen 1994 yılında 500 yataklı olarak açılıp, 2007 yılında 850 yatak sayısına ulaşmıştı.

Japonya'daki Sapporo Tıp Üniversitesi'nde profesör olan Takada Jun’un kitabına göre Çin'deki Çin Komünist Partisi'nin neden olduğu nükleer patlamalardan 190.000 den fazla insan öldü. Patlamaların sebep olduğu radyasyondansa iki milyon kişi daha vefat etti.

Japon fizik profesörü Jun Takada’nın araştırmasına göre Çin hükümeti 1964 ve 1996 arası yerüstü 46 nükleer test gerçekleştirmiş ve test çevresi alanlarda 190,000 kişinin ölümüne sebep olmuştur.

Bu araştırmaya göre Çin’de nükleer test sebebi ile olan ölümler, diğer tüm ülkelerde daha fazla.

2) Biyokimyasal silah testi

Sovyet döneminden kalma bir şirket olan ve bio-silah üreten Biopreparat’ın eski ilk müdür yardımcısı Ken Alibek, ÇKP'nin Sincan'daki biyokimyasal silah laboratuvarının 1980'de bir kaza sonucu bir vebaya salgınına sebep olduğuna inanıyor. 1999 tarihli Biohazard kitabında, Çin'in olası bir biyolojik silah sızıntısı yaşadığı olay hakkında Sovyet istihbarat raporlarına dikkat çekti:

"Kuzeybatı Çin'de, uydu fotoğrafları, büyük bir fermantasyon tesisi ve nükleer test alanına yakın bir biyo-çevreleme laboratuvarı gibi görünen bir şey tespit etti. İstihbarat kaynakları, 1980'lerin sonlarında bölgede daha önce bilinmeyen iki kanamalı ateş salgını olduğuna dair kanıt buldu. Analistimiz, Çinli bilim adamlarının viral hastalıkların, bio-silah geliştirilen laboratuvardaki bir kazadan kaynaklandığı sonucuna vardı.”

Albay Kanatjan Alibekov, 1992’den beri Ken Alibek, eski Sovyet doktor, mikrobiyolog, ve biyolojik silah uzmanı. Kızıl Ordu’da hızla yükselerek Bio-preperat’ın direktörü oldu. Birçok biyolojik savaş programından sorumluydu. 1992’de Amerika Birleşik devletlerine iltica etti ve Amerikan vatandaşı oldu. Günümüzde bio-savunma uzmanı, konuşmacı ve girişimci olarak hayatını sürdürüyor.

https://jamestown.org/program/sars-crisis-dont-rule-out-linkages-to-chinas-biowarfare/

Ancak ABD istihbaratına göre Çin'in savunma gizli askeri silah araştırma, geliştirme, üretim ve depolama kurumları Çin’in içinde yer alırken, Sincan’da biyokimyasal silah laboratuvarı bulunmuyor ve Sincan sadece bir test alanı olarak kullanılıyor. Bir laboratuvar olmadan laboratuvar kazası olmayacağına göre 1980’deki veba salgını, bir biyokimyasal silah kazası değil, yerel halkın denek olarak kullanıldığı bir biyokimyasal silah testi olarak düşünülebilir. 1980'de tıp fakültesine yeni başladığımda güney Sincan'dan sınıf arkadaşlarımız tüm güney Sincan’dan giriş ve çıkış veba nedeniyle kapatılmış olduğundan okula bir ay sonra gelebildi. Bize sebebin bir numaralı ve iki numaralı salgın olduğu söylendi. Bir numaralı hastalığın veya iki numaralı hastalığın tam olarak ne olduğu bilinmiyoruz ama bildiğimiz doğada iki veba asla aynı anda yayılmaz.

3) Organ Hasadı

1990 yılında altı aylık bir rotasyon için poliklinik bölümümüze gönderildim. Bir gün orta yaşlı bir adam genç oğluyla kliniğime geldi ve benden oğlunun organlarının çalınıp çalınmadığını kontrol etmemi istedi. Ona sebebini sordum? Bana  "Ben Urumçi İlçesinden bir çiftçiyim, sık sık erkek çocuklarımızın kayıp oluyor, bazıları birkaç ay içinde geri dönüyor, ancak bazıları kayboluyor ve geri dönen bazı çocukların böbreklerinin çalınıyor.” dedi.  Çocuğu kontrol ettim ve vücudunda yara izi yoktu. Ama bu konu beni rahatsız etti. O zamandan sonra, altı ay içinde 100'den fazla çocuk kontrol için bana geldi. Üçünde böbrek ameliyatı olduklarını gösteren yara izleri vardı.

1995 yazında bir gün hastanede iki baş cerrahım tarafından ofislerine çağrıldım.

Bana ertesi sabah hastane kapısına ameliyat aletlerim, iki hemşire ve iki asistan ile gelip onlarla buluşmamı söylediler. Ertesi sabah saat 9:30'da hastane kapısında buluştuğumuzda kendilerini takip etmemizi istediler. Ekipçe onları hastane ambulansımızla batı dağları infaz alanına kadar takip ettik. Silah seslerinden sonra, yarı ölü bir mahkumun karaciğerini ve iki böbreğini çıkarmamız istendi. Hasat bittikten sonra iki baş cerrah beni sessiz kalmam konusunda uyardı ve organları bizden aldı. 2009’da  İngiliz Parlamentosuna kadar ÇKP'nin organ hasadı konusunu ifşa etmedim.

Aşağıdaki fotoğraflar Sincan'daki iki havaalanından çekilmiş. Detaylar bilinmese de bu iki fotoğrafta gösterilen içerik ürkütücü; fotoğraflar, organ nakli yapanların gümrükten öncelikli geçmesini sağlamak için iki havalimanı tarafından oluşturulan hızlı şeritleri gösteriyor. Bu işaretler bu havalimanlarının bulunduğu yerin çok sayıda insan organı ihraç ettiğini gösteriyor. Ancak sorun, Sincan'ın seyrek bir nüfusa sahip olmasıdır. Nasıl bu kadar çok organ ihraç edilebilir? Bu oklar Henan Eyaletinde olsa idi, Henan Eyaleti büyük bir nüfusa sahip olduğu için kabul edilebilirdi.

Üçüncü fotoğraf, gene az nüfuslu bir bölge olan Qinghai Eyaletindeki Xining Havalimanı’nda çekilmiş. İhracat için bu kadar organ nerden bulunuyor?

Aşağıda Çin nüfus yoğunluğu haritası var.

Son üç fotoğraf Çin’in en seyrek nüfuslu bölgelerinden. Bu ne anlama geliyor?

Çinliler, ölüm sonrası dünyaya büyük önem veren bir millettir. Tam bir beden olmadan ölmek konusunda çok isteksizdirler. Bu sebeple, Çin'de çok az insan organ bağışında bulunmaya istekli. Peki, Çin bu kadar çok insan organını nereden buldu?

Bu resimlerdeki veriler farklı ama çok da farklı değil. Batılı ülkelerle karşılaştırıldığında, örneğin Birleşik Krallık'ta 66 milyonluk nüfusta NHS organ bağışçısı 24 milyon insan bulunuyor. Üçte birinden fazlası bağışçı olarak kayıtlı. Çin'de ise organ bağış listesine kayıtlı 2 milyondan az kişi var ve bu rakam nüfusun %0,0014'ünü oluşturuyor. Dünyanın en az kayıtlı organ bağışçıcı olan ülkesi ama dünyanın en fazla organına sahip! Ne düşünmeliyiz? Bu bizi Çin’deki organların yasal olarak elde edildiğine nasıl ikna edecek?