Hükümetin Kürt sorunu için artık sadece Meclis\'teki \'seçilmiş\'leri muhatap alacağı bildiriliyor. Ama Başbakan\'ın üslubu, buna müsait mi?

Kürt sorunu’na karşı ‘yeni yol haritası’, dünkü bazı gazetelerde yer aldı, Milliyet, bu konuda Fikret Bila’nın kaleme aldığı ‘haber-yorum’u, manşetinden yayımlamıştı. Deneyimli gazeteci Bila, bu gibi yazılarını hep en yetkililerden aldığı bilgilere dayanarak yazar. Anlaşılıyordu ki, sözü edilen stratejinin esasları, Başbakan’ın kararıyla oluşmuştur.
Bunların en dikkat çekici olanları şunlardı: 

* Kürt sorununun çözümünde sivil siyaset kanalı dışında hiçbir kanala itibar edilmeyecek. 
* İmralı’da Öcalan, Kandil’de veya Avrupa’da PKK muhatap alınmayacak, devre dışı bırakılacak. 
* Silahlı mücadele sürecek. PKK ile bir daha görüşülecekse bu ancak silah bırakması için olacak.
Bu, hükümetin, şimdiye kadar MİT aracılığıyla sürdürülen (ve bunlardan birinin tutanakları Taraf gazetesince yayımlanmış olan) temaslardan artık vazgeçmesi demektir. 

***

Aslında o temaslar, bilinir hale geldikten sonra kamuoyunda çok fazla tepkiye yol açmamıştı. Hatta onları, ‘eğer sonuç alınacaksa...’, ‘eğer dökülen kanın durmasına katkısı olacaksa...’ gibi şartlı cümlelerle destekleyenler de çoktu.
Sadece şu anlaşılamıyordu: AKP hükümeti, terör örgütü olduğunu her zaman vurguladığı PKK’nın temsilcileriyle de, hapisteki Abdullah Öcalan’la da temas kurmayı kabul ettiği halde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki BDP’lilerle görüşmeyi reddediyordu. O reddedişin gerekçesi olarak da BDP’nin ‘terör örgütünün uzantısı’ olduğunu öne sürüyordu.
Bu da, tabii, çok büyük bir çelişkiydi. Terör örgütü dediğiniz örgütün lideriyle ve temsilcileriyle görüşmeleri sürdürüp duruyorsunuz ama, onların uzantısı diye suçladığınız partinin milletvekillerine merhaba bile demiyorsunuz...
Ayrıca, başka ülkelerin –‘teröristlik’le itham edilseler bile- ‘seçimle gelen’lerine, HAMAS’çılara yaptığınız gibi ‘seçilmişler’ diye saygıda kusur etmiyorsunuz. Meclis’te BDP’nin milletvekillerini gördünüz mü, sırtınızı dönmeyi tercih ediyorsunuz.
‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...’ deyimi, işte tam bu durumu anlatmak içindi. 

***

Şimdi bu çelişkili durum ortadan kalkmış oluyor. Fikret Bila, bunun nedenini şöyle özetliyor:
“Bu girişimlerin PKK tarafından devletin bir zaafı olarak okunması... Ankara’nın bu çözüm arayışlarını sürdürürken bazen İmralı’dan, Kandil’den, bazen parlamentonun içinden tehdit alması...”
Peki, bundan sonra ne olacak? Kürt sorununa çözüm aranırken, hükümetin muhatabı kim olacak?
Bila, o muhatabın artık ‘sivil siyasette’ aranacağını yazıyor.
Sivil siyaset denilince tabii, Meclis akla geliyor. Meclis’teki dört partiden biri de BDP... Güneydoğu illerinin çoğunda en fazla oyu o almış. Hükümet, PKK ve Öcalan ile temaslarını bırakırken, herhalde artık, BDP’nin seçilmiş milletvekillerini muhatap alacak. Şimdiye kadar devre dışı kalan BDP, o temasların taraflarından biri olacak.
‘Yeni yol haritası’nın ilk verdiği izlenim böyle. Ama hükümetin amacı da öyle mi?
Bila’nın da belirttiği bir diğer koşul daha var ki, onu da görelim:
“Meclis’te de, sadece ipleri İmralı ve Kandil’in elinde olmayan, demokratik yollarla seçilerek Meclis’e gelmiş, siyasi inisiyatif kullanabilecek parti veya partilerle muhatap olunacak.”
İşte bu koşul ilginç.
Başbakan, acaba BDP’yi bu tanımın içine sokacak mı?
BDP’lilerin ‘demokratik yollarla seçilerek’ (üstelik yüzde 10 baraj karşısında, bağımsız adaylık gibi çok zor bir yoldan gelip seçilerek) Meclis’e geldiğini kimse yadsıyamaz. Ama Başbakan onlar için kullandığı sıfatları tekrar etmeye devam edecekse, onlarla temas kurması nasıl mümkün olacak?
BDP’yi bırakıp, sadece diğer partilerle, yani CHP ve MHP’yle mi temas kuracak ‘Kürt sorunu’na çözüm aramak için?..
Ayrıca şu da var: Başbakan’ın AKP grup toplantılarında, CHP ve MHP için kullandığı sıfatlar da belli... O iki partiyle nasıl bir araya gelecek?
Kaldı ki, sadece o iki partiyle yapılacak görüşmeler, sorunu çözüme bağlayan bir sonuca varmaya yetecek mi?.. 

***

Özetle: Ülkemizin başka sorunları gibi, Kürt sorununa da sağlıklı bir çözüm aramanın yolu bir türlü bulunamadı. Bunun birçok nedeni olabilir. Ama önemli nedenlerinden biri, Başbakan Erdoğan’ın, kendi partisinden olmayanlara diyalog kapılarını kapatan üslubudur.
Başbakan, toplumun diğer birçok kesiminin yanında, Meclis’teki doğal muhataplarını bile ağır kelimelerle suçlamayı alışkanlık haline getirmiştir. O alışkanlıktan kurtulmasında sayılamayacak kadar fayda vardır.

(Radikal)