Hepimiz solcuyuz.

Öyle ya, solculuk fertler arası sosyal dokudan kaynaklanan hiyerarşiyi hakça kaldırmak ve toplumu rehabilite etmek değil mi?

Bu itibarla siyasetteki sol mefhumuyla dinsel bir kavram olarak sol aynı şeyler değildir.

Sosyalizm toplumun faydasını istemekse her namuslu aydın sosyalisttir.

Lakin sol düşüncenin pelerini, kıtaları örtecek kadar geniş ve gökkuşağını kıskandıracak renklilikte.

Kıymetli entelektüel Attila İlhan'ın dediği gibi "hangi sol", hangi yöntem?

Zira çağın en yaman mücadelesi insanla kelime ve kavramlar arasında.

Bir sokak yosması gibi kurulduğu her kucakta farklı cilveler yapıp, yabancı gülücükler saçan kelimeler bu çağın sâri bir vebası.

Aydın, polemiğe girmeden önce kelimeleri fuhuş bataklığından kurtaran adamdır.

Kesinlikle değil genellikle seküler olan sol düşünce, hakikate nasıl ulaşır mesele budur.

Sosyalizmle mi, Komünizm'le mi, Marksizm'le mi, sosyal demokrasiyle mi yoksa sol liberteryenizm'le mi?

Ya da daha farklı bir sistemle mi?

Bunların hepsine "hangi" sorusunu yöneltebilirsiniz.

Alman Sombart 200, İngiliz Griffith 261 çeşit sosyalizm sayıyor.

Anarşistlerin üstadı Proudhon'a hâkim sorar:

-Sosyalizm nedir?

-Toplumun fayda ve ıslahını istemek.

"Öyleyse hepimiz sosyalistiz" der hâkim.

Proudhon: "Ben de bunu düşünüyorum"

Devrimcilik ve sosyal demokrasi

Bu kadar engebeli bir mecrada ne diyor Kılıçdaroğlu?

Hem "devrimciyiz" diyor hem de sosyal demokrasiden bahsediyor.

Oysa devrimci solcular, sosyal demokrasiyi reformistlikle, kapitalizmle işbirliği yapmakla suçlarlar.

Hele sosyal demokrasiyi proleter devrime karşı bir ideoloji kimliğine sokan Eduard Bernstein'a lanet okurlar.

CHP tarihinin hiçbir döneminde sol olmadı ama güncel politikaların sol yorumunu yapmaya çalıştı.

CHP'ye sol bir siyasal parti denemese de solun bazı kronik reflekslerini görmek mümkün.

Sosyalist motifli solun kronik tuhaflıklarından birisi, her şeye muhalif olmaktır.

Biri de üniversal hukuk bile olsa demokratik hukuk sistemleriyle yıldızlarının hiçbir zaman barışmaması.

Anarşizm ve sosyalizm iki düşman kardeştir ama özellikle Türk solundaki bu iki tuhaflık, solun yanağında anarşizmin ruj izidir.

Her muhalif olan solcu değil elbette ama Türkiye'de de böyle olmadı mı?

Her iktidara karşı muhalefet desteklendi.

1950 seçimlerinde Moskova Radyosu Türkçe yayınlarında halkı Demokrat Parti'ye oy vermeye teşvik etmişti.

CHP iktidardan gittikten sonra da propaganda aksi yönde devam etti.

Türkiye'de sol düşünce hâlâ soğuk savaş refleksleriyle yol almaya çalışıyor.

"Biz bize benzeriz" ya.
Özgürlüklerden anlaşılan başkalarının hak ve özgürlüklerini linç eden "sol" eylemcinin özgürlüğü.
Ama 12 Eylül öncesi aynı "özgürlüğü" ülkücüler kullanınca çığlığı bastılar.

Hizbullah tahliye olunca BDP/PKK ekseninin feryadı bastığı gibi.

Hukuksuz eylem özgürlüğü er geç yine hukuksuz bir eylem özgürlüğüyle karşılaşır.

Sen "hakça bölüşüm" dersin, o da "vatan/millet" der.

Sonu gelmez.

Değişim, sosyal demokrasi, sol...

Bunlar retorikle değil icraatla gösterilir Kemal Bey.

Milletin kahir ekseriyetini namlunun ucuna koyanları ve ezenleri yargılayanlara "tetikçi" demek, solda ve sosyal demokraside var mı?

Milletin asgari %80'inin Kemalist olmadığı bir ülkede hâlâ tekçi Kemalist ideolojiyle katılımcı/evrensel sol ve sosyal demokrasiyi nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Konuşmanızdaki "üreten Türkiye" Kemalist değil ne yapacağız?

Seçmeni mi formatlamalı yoksa CHP'yi sola ve sosyal demokrasiye mi çekmeli?

Aşikâr ki bu ülkede Kemalizm ve iktidar şansı ters orantılı.

Altı ok uğruna demokrasinin ırzına geçenler için özgürlüklere, "darbe ve terörden hesap sorulsun" deyip yargılamalar başlayınca da faşizm/toplama kampı ithamlarına dayanmak, "sosyal demokrasi"de neyin dayanışması?

"Demokraside yöneticiler halka hesap verir" diyorsunuz ne güzel.

Ama demokrasi ve milletin canına kastedenlerin hesap vermesine bile katlanamıyorsunuz.

AK Parti'de, MHP'de teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcısı pek çok kişi tarafından bilinmezken, CHP'de ve medyada tüm gözler bu koltuğa kimin oturacağına odaklanıyorsa hâlâ yanlış giden bir şeyler var demektir.

(Bugün gazetesinden alınmıştır)