Dulwich Resim Galerisi’nde…

Vakit kaybetmeden görmek isteyeceğiniz bir geleriden ve bünyesindeki sergiden söz etmek isterim; RUBENS kadınları…az vakit var, Ocak ayı sonuna kadar.

Bu kısa günler ve kötü havalar için ideal bir iç mekan ziyareti kanaatimce.

Kim bilmez Rubens’in eserlerini!

Güzel bir şey ki Rubens’e ait 40 adet kadın tablosunun bir çatı altında, 4 odada bir araya gelmesi. Sergi de Avrupa’nın çeşitli müzelerinden ve şahıslara ait özel koleksiyonlardan alınmış, o bakımdan da kaçırılmayacak bir deneyim. Bu eserleri görmek için Floransa, Dresden, Anvers, Madrid, Lahey ve Kassel gibi pek çok şehre gitmek gerektiği gibi özel koleksiyonlardaki eserleri görme şansı olamaz. Kaldı ki ziyaret edilen herhangi bir müzede ona ait pek çok esere rastlasak da aynı konseptte, aynı sanatçıya ait eserleri bir arada, sessiz ve zahmetsizce izleme zevkli başkadır değil mi?

Bu sergi biz ziyaretçiler kadar galerinin ileri gelenleri ve küratörler için de önemli; çünkü sergi Rubens’in şimdiye kadar tek bir tip kadın resmettiği inancını yıkan 40 eserinden oluşuyor. Kendi eşleri, kızı, Meryem Ana, Artemis, Afrodit, Hera ama aslında kendi yaşamında rastladığı yetenekli ve karizma sahibi kadınlardan ilham aldığı bilinci ve bilgisi ile bakmak gerekir bu kadınlara der küratörleri.


Rubens'in tek tip kadın resmettiği, kadınların sadece gözlemlenmesi gereken pasif ve hatta bazen erotik nesneler olmadıkları gerçeğinin kanıtı adeta. Hatta kendi kaderlerini ellerinde tutan dirayetli kadınların sergisi ki antik yazarları okuyarak ve Titian’ın eserlerinden esinlenerek Afrodit, Artemis ve Hera’yı, tabi Latinleşmiş isimleriyle, nasıl da güçlü, büyüleyici ve verimli bir surette resmetmiş. Hera anne sütüyle evrene can verirken, Afrodit aşkıyla Ares’i savaştan uzak tutarken.


 

Kadınları bu şekilde resmetmesinin arkasında 80 Yıl Savaşları’nın, kendisinin hakim olduğu Avrupa dilleri sebebiyle diplomat oluşunun ve çoklu krallığın dahil olduğu savaşın sonlandırılmasında etkin rol oynamasının etkisi olmalı. Zaten İtalya bir yana Katolik İspanya onun için kıymetliydi ve ayrıca İngiliz kralı II. Charles’ın da Katolik olduğu söylentisi olduğu gibi ölmeden önce Katolikliğe geçtiği bilindiği gibi karısı Portekizli prenses Catherine Katolik idi. Bu ülkelerde Güney Hollanda’nın yöneticisi Düşes Eugenia adına barış arayışları esnasında ‘Majestelerinin kendi adına ve yöntemiyle yönetmesine izin verilse herşey sadece bizde değil, her yerde daha iyiye döner’ diyerek kadın yöneticisinin barışçıl anlayışını dile getirmişti ancak o karizmatik ve dirayetli oluşlarına da işaret eder.

Yani Rubens’in sanat hamiliğini yapan kişilerin bir çoğu kadındı ve eserlerinde fazlaca kadın poz verdi veya kadın mitolojik karakterleri ele aldı. Bu serginin 40 eserinin hepsi kadın; Bakire Meryem’den karısı Isabella’ya, Hera’dan Maria de Medici’ye, Adem ile Havva’dan Venüs’ün Doğuşu’na, Üç Güzeller’den Artemis’e kadar.

Rubens, 57 yaşında, ölümünden 4 yıl önce, 1634 yılında dedi ki;

‘Artık Tanrı’nın da izniyle…karım ve çocuklarımla beraber sakin bir yaşam sürüyorum ve dünyada huzur içinde yaşamaktan başka bir isteğim yoktur.’

Tabi bu esnada Murillo’dan van Dyck’a, yerli sanatçılardan Gainsborough ve Reynolds’a ait farklı, baktıran, hoş eserlere rastlarsınız bu sakin, düzenli ve estetik köyün incisi galeride. Galeri ki dünyanın bir sergi salonu açmak amacıyla yapılan ilk binası, ülkenin en eski galerisi ve türünün kıymetli bir örneği. Kaldı ki bulunduğu parkın etrafında binaya bakarak yapacağını birkaç tur size tanıdık, çok yakın bir modeli hatırlatacaktır. Londra’nın simgelerinden ve simge renklerinden biri olan ‘Kırmızı Telefon Kulübeleri’nin modeli ve mimarı Gilbert Scott tasarımını.


 

Bu sebeple kendinizi koşarak içeri attıktan sonra çayınızı alıp bahçede demlenerek binayı da seyre dalmanız dinginlik verir kanaatimce. Hani sanat objelerini ve Rubens’in kadınlarını bir çatı altında görebilmenin hazzı ile beraber.

Kaldı ki Dulwich de şuracıkta sakin bir köy Anglo Saksonlardan beri ve müze sonrası parkından istasyona doğru yürürken içiniz güzel bir yarım gün geçirmiş hissiyle dolacaktır. Rubens gezisi sonrası sadece Rubens düşünmeniz içten bile değil.

Yeni yılda daha çok sanat olsun dünyamızda, gözümüzün önünde ve kalbimizde.